Türkiye’de başörtüsü tartışmaları devam ederken, Hollanda’da peçe, ya da yüzün tümünü kapatan giysiler tartışmaya açıldı.

Günlük gazetelerden Algemeen Dagblad 7 Şubat 2008 tarihinde şöyle bir habere yer verdi.

 

“Hollanda kabinesi otobüslerde, trenlerde ve tramvaylarda peçeyi (burkayı) yasaklamak istiyor. Eğer kabine böyle bir kanunu meclisten geçirebilirse bundan böyle toplu taşıma araç şirketleri yüzü tümüyle kapatan kıyafet ile yolculuk yapmamayı genel seyahat şartlarına arasına alabilecekler. Yani yüzü açık seyahat etme şartını getirebilecekler.

Bakanlar kurulu bu konudaki kanun teklifini görüşüyor. Bakan Horst daha da ileri giderek okulların ve memurların da bu kapsama alınmasını teklif etti. Okullarda öğrenciler ve öğretmenlerin, devlet memurlarının burka giymeleri yasanlansın diyor.

Genel kanaate göre toplu taşıma araçlarında yüzü tümüyle kapatan elbise ile seyahat edilmesinin yasaklanmasıyla ilgi bir kanun çıkarmak zor görünüyor. Çünkü bu Hollanda’da anayasal teminat altında olan din özgürlüğüne aykırı olur.

Aslında Hollanda hükümeti uzun zamandan beri bu konuyla uğraşıyor. Onun için otobüs firmalarını seyahat şartlarının arasına peçesiz yolculuk şartını koymaları için teşvik etmek istiyor. Bu bir zorlama değil, onların kendi alacağı bir karar olacaktır.

Ancak toplu taşıma firmalarının bir üst organı Mobis böyle bir teklife karşı çıkıyor. Onlara göre şu anda yüzün kapatılarak seyahat edilemesi hiç bir açıdan sorun değil.

2005 yılında aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Wilders’in teklifi üzerine peçenin yasaklanması bir daha gündeme gelmişti. Ancak o zaman da büyük bir çoğunlukla bu teklif reddedilmişti. Böyle bir teklifin din özgürlüğünü zedeleyebileceği görüşü hakim olmuştu.”

Evet, haber böyle idi. Hollanda hükümeti iki yıl önce aşırı sağcı, aşırı yabancı ve islam düşmanı Wilders’in teklifine sıcak bakmamışken, şimdi konuyu yeniden ısıtıyor. Özellikle toplu taşıma araçlarında güvenliği bahane ederek yüzün kapatılarak yolculuk yapılmasını önlemek istiyor. Konu daha önce de gündeme gelmiş ama kabine toplu bir yasaklamayı düşünmemişti. Çünkü bu geçerli olan din özgürlüğüne aykırı olurdu.

Görünen o ki kabine, topu toplu taşıma firmalarına atmak istiyor. Böyle bir kanun çıkararak; onların kendi araçlarında yüzü kapatarak yolculuk yapmayı yasaklamalarının önünü açmak istiyor.

Firmalar kendi araçlarında yolculuk yapabilme şartlarını kendileri belirleyebiliyor.

Gazetede bu habere gelen reaksiyonların çoğuna yakın kısmı burkayı yasaklayın gitsin diyorlar. Kimileri burka giymek isteyenlerin geldikleri ülkeye gitmeleri gerektiğini söylerken, bir kısmı kadınların da özgür olmaya hakları var deniliyor.

Yani tesettür ve başörtüsü hakkında bildik teraneler, bildik önyargılar, bildik tahammülsüzlükler. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi burka adı altında tesettür ibadetine alabildiğine hakaret ediliyor, aşağılanıyor, alay ediliyor.

Cin fikirli birisi ise bakınız ne diyor: “Biz Afganistan’a kadınları burkadan kurtarmak için gittik. Burada niçin izin verelim?” diyor.

Ya işte böyle. Sahi Hollanda askerleri Afganistan’a niçin gitmişlerdi?

Belki adam Nato’yu ve hatta amerikayı bile ‘biz’ diye nitelendiriyor. Yani Amerika’nın Afganistan’a girmesi, arkasından batılı devletlerin oraya asker göndermesi bir işgal değil bu adama göre.

Ne içinmiş? Kadını burkadan kurtarıp özgürleştirmek için...

Ya gördünüz mü adamlardaki merhameti...

İşte burada durup, olanlara bir bakmak gerekiyor.

Afganistan’a kadınları kurtarmak için gitmek... Kimden, ya da neden? Burkadan... Burka ne? Afganistan kadınının seçtiği geleneksel giysisi.

Çıkış kaynağı ne olursa olsun, oradaki halkın tercihi, oradaki insanların asırlardan beri yaşattıkları kendi kültürleri... Beğenirsin, beğenmezsin, oradaki insanın tercihi böyle.

Yani Afganistanlı kadınlar bu besmelesizleri mi bekliyorlardı? Gelsinler ülkelerini harabeye çevirsinler, sivil halk da dahil onbinlercesini haksız yere öldürsünler; ama kadınları kurtarsınlar???

Yaa, demek ki zavallı Afganistanlı kadınlar amerikalı/hollandalı iyilik perilerini bekliyorlardı (!)

Yukarıdaki habere tepkisini gönderen şahıs aslında batının dilinin altında hangi baklanın yattığı itiraf ediyor. Başkalarının diyemediği şeyi açık bir şekilde dile getiriyor.

Acaba Irak’a da onun için mi gittiler?

Acaba bazı kaynaklara göre altıyüzbin insanın ölümüne bunun için mi sebep oldular?

Acaba Irak’ı da bunun için mi harabeye çevirdiler?

Acaba Ebu Gureyb’de, Guantoma’da, diğer yerlerde insanlık dışı işkenceleri bunun için mi yaptılar?

(Acaba bizim ülkemizde başörtüsüne kendince türban adı takıp, onu çağdışı sayanların, islamda bu yoktur diye fetva üretenlerin bunlarla bir arkadaşlığı var mı?

Acaba bizim kadınlarımızı da başörtüsünden kurtarmayı kendisine dert edinen kokonalar derslerini bunlardan mı aldılar?)

Yaa, gördünüz mü adam ne diyor? Biz Afganistan’a bunun için gitmiştik... Öyleyse burada nasıl izin verebiliriz?

Burka’yı yasaklayalım. Sadece otobüslerde, trenlerde, tramvaylarda değil, bütün Hollanda’da diyorlar.

Eminim ki, bugün böyle diyenler, yarın adım adım başörtüsünün de yasaklanmasını gündeme getirecekler.

Çünkü konu kadınların özgürlüğü değil, kadınlara kendi hayat şekillerini dayatan despot bir anlayışın tesettürlü hanımlara hükmedemeyişleridir.

Biliyorum, bu görüşe karşı çıkanlar olacaktır. Okumuş, kendi benliğini bulmuş, özgürce karar verme aşamasına gelmiş bir kadın, istediği hayat tarzını benimser diyebilirler.

İyi de niçin onlar, aynı şeyi tesettürü bir giyim tarzı olarak seçen müslüman bayanlar hakkında düşünmüyorlar? Onların özgür iradesi, serbest karar verme gücü, kendi kişilikleri yok mu?

Yani onların tercihlerini kendilerini çağdaş sananlar mı belirleyecek? Ya da onlar başkalarının verdiği kararlara, yaptığı tercihlere neden zorlanıyorlar?

İşin garibi, Hollanda toplu taşıma araç firmalarının üst kurumu yetkilileri ve daha başkaları olayın din özgürlüğü ile ilgili olduğunu söylüyorlar. Ama böyleleri ne çağdaş değerleri, ne anayasal hakları, ne de insanların sahip olduğu haklara saygıyı hesaba katıyorlar.

Yasaklayın gitsin... diyorlar.

Umarım toplumun işlerine kendilerine emenet ettiğimiz yöneticiler bu fanatikler gibi düşünmezler. Herkese, her kesime, her din mensubuna haklarını verirler, saygı gösterirler. Herkesin barış içinde yaşamanın imkanını sağlarlar.

 

Hüseyin K. Ece

16 Şubat 2008

Zaandam