Besmele, Kur'an'da Besmele, hikmeti, önemi, faziletleri, ilgili fıkhi hükümler ve Besmele söyleyen ne yapmış olur hakkında bir seminer.
Hüseyin K. Ece
15.02.2015
Selam-Dordmund
- Giriş
Tevhid-i Bârî
Allâh adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kulâ
Allah adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsân eder Allah anâ
Allah adı olsa her işin önü
Herkiz ebter olmaya ânın sonu
Her nefeste Allah adın di müdâm
Allah adıyla olur her iş tamam
Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân
İsm-i Pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâda erişir Allah diyen
Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Derd ile göz yaş ile âh idelim.
Süleyman Çelebi
Allah (cc) her an hayatın ve hayatımızın içindedir. İnsan kabul etsin veya etmesin; bu böyledir. Bu bir hakikattir.
Besmele de Allah’ın her an hayata/varlığa müdahil olduğu gerçeğinin müslüman dilindeki ifadesidir. (İslâmoğlu, M. Allah (cc), s: 105)
İnsan kul ise, kul (abd) olduğunun farkında ise; kendisini aciz, güçsüz, fakir, fani olduğunu da bilmeli. Yani Efendisine her açıdan bağımlı olduğunu unutmamalı. Zira onun varlığı (mevcudiyeti) efendisine bağlıdır. Tek başına bir varlığı yoktur, varlığının bir manası da yoktur.
Öyleyse kul Efendisine tesekkür borçlu olduğu gibi, O yokmuş gibi davranamaz. Ondan yardım istemesi mantıklı olduğu gibi, her işine O’nun adıyla başlaması, O’nun izin verdiği işleri yapması, daha doğrusu O’nun razı olacağı işleri yapması, kulun Efendisine hurmet ettiğinin, değer verdiğinin, sevdiğinin göstergesidir.
Besmele, İslamda Allah adına okumanın, Allah adına iş görmenin, Allah’ın rızasını gözetmenin anahtar kelimesidir.
Bunun işaret ettiği gerçek şu: Besmele Allah’a yaklaşmanın, Allah ile irtibat kurmanın bir aracı, bir imkanıdır.
Üstelik müslümanlara göre besmele ile başlamayan bütün işlerin hayırsız ve bereketsiz olduğuna inanırlar.
Hadis denilen bir rivâyette: “Besmele ile başlanmayan her iş ebterdir (bereketsiz ve güdüktür)” deniliyor. (Beyhâkî’den ve Câmiu’s-Sağîr, no: 6284)
İbni Mâce bunu; “Allah’a hamd ile başlamayan her iş kesiktir (maktu’), güdüktür” şeklinde naklediyor. (İbn Mâce, Nikâh/19 no: 1894. Ebu Dâvud Ebu Hureyre’den: Aclûnî, 2/140. Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 2/359. İbn Hibbân, es-Sahîh 1/1 ve 2)
Mahmud Celâleddin Paşa bnir şiirinde şöyle demiş: “Şeytan karışır besmelesiz işlere derler”
- Besmele nedir?
“Allah'ın adını anmak" anlamındaki tesmiye besmele yerine kullanılır.
Türkçe'de "besmele çekmek", "bismillah demek" deyimleri besmeleyi okumak anlamına gelir.
Çeşitli dinlerde besmeleye tekabül eden kelime ve tabirler vardır.
İslâm'dan önce Araplar işlerine bazan “bismi'l-Lât ve'l-Uzzâ” diye putlarının adıyla, bazan da “bismikellâhümme” diye başlarlardı.
Bazı rivayetlere göre bu âdet İslâm’ın ilk yıllarında da devam etmiştir.
Neml süresindeki Besmele âyeti (27/30) nazil olduktan sonra Besmele son şeklini almış, Peygamber (sav) hayatının sonuna kadar hep bu ibareyi kullanmış, Besmelenin yazıldığı ilk satıra başka hiçbir şeyin yazılmamasını da emretmiştir (Kurtubî, 1, 92; Kalkaşendî, VI, 211-215. TDV İslam Aksiklopedisi, 5/530)
- Besmele dilimize şu şekilde çevriliyor:
-Çok merhamet edici bir Rahman olan Allah’ın ismiyle
-Rahman, Rahim olan Allah’ın ismiyle
-Rahman-ı Rahim olan Allah’ın adıyla
-Rahman Rahim olan Allah’ın adına
-Rahman, Rahim, Allah ismi ile
-Rahman, Rahim Allah adı ile. En uygunu bu olabilir.
-Rahman Rahim Allah adına, veya Allah adıyla.” Açılımı; ‘Özünde merhametli isinde merhametli Allah adına’.
Besmele, ilk vahyin ilk ayetindeki Rabbinin adına oku” emrinin dil ile ifadesidir.
Peygamber için “Allah adına iletiyorum’, mü’minler için ‘Allah adıyla alıp okuyorum’ vurgusunu taşır.
Mushaf’ta Tevbe hariç tüm surelerin başında Kur’an’dan bir alıntı olarak yer alır.
Bu yüzden cemaatle namazlarda besmele içten okunur.
İnsanlıkla yaşıt bir anahtar olduğu Nuh ve Süleyman’ın ağzından nakledilmesinden anlaşılmaktadır.
- Kur’an’da Besmele
Besmele Kur’an’da 3 yerde geçiyor.
Birincisi Fatihada, birinci âyet. Kur’an’ın da ilk âyeti.
İkincisi hz. Nuh’un ağzından “bismillah” kısmı.
وَقَالَ ارْكَبُواْ فِيهَا بِسْمِ اللّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ {41}
“Böylece (kendisini izleyenlere Nûh): “Haydi, binin artık,” dedi, “yürümesi de, demir atması da Allah adıyla olan bu gemiye! Doğrusu, benim Rabbim gerçekten bağışlayıcıdır, esirgeyicidir!” (Hûd, 11/41)
Üçüncüsü Sebe’melikesinin ağzından.
قَالَتْ يَا أَيُّهَا المَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ {29} إِنَّهُ مِن سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ {30}
“(Sebe Melikesi Süleyman'ın mektubunu alınca,) “Siz ey soylular!” dedi, “Bana çok önemli bir mektup gönderildi.
“Mektup Süleyman'dandır, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır.” (Neml 27/29-30)
Demek ki Besmele son vahyin değil, bütün vahiylerin mü’minlere bir talimidir.
- Besmele âyet midir?
“Neml sûresinin 30. âyetinde geçen besmelenin Kur'an'dan bir âyet olduğu kesindir.
Ancak Tevbe sûresi istisna edilirse, Kur'an'da-ki sûre başlarında bulunan 113 besmelenin her birinin müstakil birer âyet olup olmadığı meselesi âlimler arasında ihtilaflı olup bu konudaki görüşleri dört grupta toplamak mümkündür.
1-Bu besmelelerden hiçbiri âyet değildir. İmam Mâlik ve Evzâî ile Hanefî ve Hanbelî mezheplerinin ilk dönem âlimleri bu görüştedir.
2-Her biri müstakil bir âyettir ve sûrelerin arasını ayırmak için nazil olmuştur. Başında bulunduğu sûrenin bir cüzü de değildir. Bu görüş müteahhir Hanefî âlimlerine göre Ebû Hanîfe'ye ait olup Dâvûd ez-Zâhirî ve bir rivayete göre de Ahmed b. Hanbel aynı görüşü paylaşmışlardır.
3-Her biri başında bulunduğu sûreden bir âyettir. Şafiî ve meşhur olan rivayete göre Ahmed b. Hanbel bu görüştedirler. İmâmiyye ve Zeydiyye mezheplerindeki anlayış da budur.
4-Yalnız Fatiha sûresinin başındaki besmele bir âyet olup sûreye dahildir; diğerleri ise âyet değildir ‘teberrüken’ yazılmaktadır. Bu da Şafiî'ye nisbet edilen bir başka görüştür. (Cessâs, I/7. Serahsî, I/15-16. Kurtubî, I/92’dan TDV İslâm Ansiklopedisi, 5/530. Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 36-37)
- Allah’ın yüce ismi
Helâl ve hayırlı bir işe başlarken Allah’ın adını anmak, her müslümanın üzerinde titizlikle durması gereken görevlerindendir.
Kur’ân’da buna farklı şekillerde işaret ediliyor.
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلاً {8}
“Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O'na yönel.” (Müzzemmil 73/8)
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Alâk 96/1)
Kur’an eti yenilen hayvanları boğazlarken Allah’ın adının anılmasını emrediyor:
Aslında yenmesi helâl olan herhangi bir hayvan, kasden Allah’ın adı anılmadan kesilirse, o hayvanın etini yemek haram olur.
“Kendileri için nelerin helal kılındığını sana soruyorlar; de ki: Bütün iyi ve temiz şeyler size helal kılınmıştır. Allah'ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladıklarından da yeyin ve üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin). Allah'tan korkun. Allah'ın hesabı pek çabuktur.” (Maide 4/4)
Bir başka âyette sadece üzerlelerine Allah’ın adının anıldıığı hayvanların etlerinden yiyebilirsiniz deniliyor.
“Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden yeyin.” (En’am 6/118)
Bir sonraki âyette Allah adıyla kesilen bir hayvanın etini yemedeki tereddütü gideriyor.
“Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu bir çokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir. ” (En’am 6/118-119)
Bir âyette de müşriklerin eti yenen hayvanları Allah adını anmaksızın kesmeleri kınanıyor.
“Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: "Bu (tanrılar için ayrılan) hayvanlarla ekinler haramdır. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır." Birtakım hayvanlar da vardır ki, (Allah böyle emrediyor diye) O'na iftira ederek üzerlerine Allah'ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır.” (En’am 6/138)
Bir başka yerde üzerine Allah adı anılmadan kesilen hayvanları etlerini yemeleri mü’minlere yasaklanıyor.
“Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz." (En'âm 6/121)
Kurbanın meşru kılınmasının bir sebebi de üzerlerine keserken Allah’ın adını anmaktır. Böylece onlar Allah rızası için kurban olurlar ve ancak bu şekilde etleri iman edenlere helal olur.
“Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakinen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansanlar. Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.” (Hac 22/28)
“Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlah'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlaslı ve mütevazi insanları müjdele!” (Hac 22/34)
Müslümanlar kurbanlarını Allah’ın adıyla keserler.
“Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah'ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah'ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.” (Hac 22/36)
Mescidler Allah’ın adının anılması için vardırlar.
“Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.” (Hac 22/40)
“(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;” (Nur 24/36)
Oralarda hangi sebeple olursa olsun Allah’ın adının anılmasına engel olmak büyük bir hatadır.
“Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” (Bekara 2/114)
Şüphesiz ki Allah’ın hem kendisi, hem de adı çok çok yücedir.
“Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir.” (Rahman 55/78)
Kur’an Peygamberin şahsında mü’minlere yüce Allah’ın ismini anmalarını veya tesbih etmelerini emrediyor.
“Öyleyse azim (ulu) Rabbinin adını tesbih et.” (Vakıa 56/74. Aynısı: Vakıa 56/96. Hakka 69/52)
“Sabah akşam Rabbinin ismini yad et.” (İnsan 76/25)
“Yüce Rabbinin adını tesbih et.” (A’la 87/1)
“Doğrusu felaha ermiştir temizlenen, Rabbinin adını anıp O'na kulluk eden.” (A’la 87/14-15)
Besmele Allah’ın adını anmaya hoş bir vesile ve müthiş bir imkandır. Mü’minler her meşru işe Besmele ile başlayarak bu emrini mescitlerde ve dışarıda her vesile ile yerine getirirler.
4-Besmenin faziletleri ve ilgili hadisler
“Bismillahillezi lâ yadurru maa ismihi fi’l-ardı vela fi’s-semâi vehu semi’l-Alîm”
"Yüce Allah’in ismiyle hareket ederim. O yüce Allah ki, O’nun mübârek ismiyle hareket edildiği (O’nun ismi söylendigi) vakit, yerde ve gökte hiçbir sey okuyana zarar veremez. O yüce Allah, her seyi en iyi işiten ve en mükemmel bir sekilde bilendir.." (Buhârî, Deavât no: 3310. İbn-i Mâce, Dua no: 3809)
Enes b. Malik (ra) Peygamberin şöyle dediğini anlattı: “Kim evinden çıkarken; “Bismillahi, tevekkeltü alellahi, Lâ havle velâ kuvvete illa billah-Allah’ın adıyla, Ben Allah’a tevekkül ettim, güç ve kuvvet sadece Allah’ın lütuf ve ihsânıyladır" diye çıkarsa, kendisine; “Sana yetecek, tehlikelerden koruyacak (söz söyledin), şeytan ondan uzaklaşır.” (Tirmizî, Deavat/34 no: 3426)
Ümmü Seleme’nin şöyle dediği rivâyet edildi: “Peygamber (sav) ne zaman evinden çıkarsa; “Bismillahi tevekkeltü alellahi Allahümme inna neuzü bike min en nezille ve nuzılle ev yazlime ev nuzlemu, ev nechelü ev yüchelü aleyna”-Allah’ın adıyla, Allah’a teveekkül ettim. Ey Allahım biz sapıklığa düşmekyen ve düşürülmekten, zulmetmekten ve zulme uğramaktan, cehâlete düşmekten ve cehâlete düşürülmekten Sana sığınırız” derdi.” Tirmizi, Deavat/35 noı: 3427
Huzeyfe’nin haber verdiğine göre Peygamber (sav) yatağına giderken şöyle derdi: “bi’smike emûtü ve ehyâ-Senin isminle ölür Senin isminle hayat bulurum.” (Buhârî, Deavât/7 no: 6312, 6314)
Huzeyfe (ra) anlatıyor: "Biz Resûlullah'ın (sav) yanında yemeğe oturunca, Resûlullah yemeye başlamadıkça, kesinlikle elimizi yemeğe vurmazdık. Bir seferinde yine O'nunla yemeğe oturmuştuk. Derken bir cariye (küçük kız çocuğu) geldi, sanki arkasından bir iteni var gibi hemen elini yemeğe soktu. Resûlullah (sav) elinden tuttu. Arkadan bir bedevi geldi, sanki onun da arkasından iten biri vardı, alelacele o da elini yemeğe soktu. Peygamber onun da elinden tuttu.
Ve şunu söyledi: “Şeytan, üzerine Allah'ın ismi zikredilmeyen yemeği kendine helâl addeder. Nitekim, sayesinde yemeğimizi kendine helal kılmak için bu cariyeyi getirdi. Ben de elinden tuttum. Bunun üzerine şu bedeviyi getirip onunla yemeği kendine helal kılmak istedi, ben onun da elinden tuttum. Nefsim elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun şeytanın eli o ikisinin eliyle birlikte avucumdadır." Resûlullah, bunları söyledikten sonra besmele çekip yemeye başladı. (Müslim, Eşribe/102 no: 2017. Ebu Dâvud, Et'ime/16 no: 3766)
Aişe (r.anha) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdu ki: "Sizden kim bir şey yerse "Bismillah (Allah'ın adıyla)" desin. Bidâyette söylemeyi unutmuşsa, sonunda şöyle söylesin: "Bismillahi fi evvelihi ve âhirihi (başında da sonunda da Bismillah). (Ebu Dâvud, Et'ime/16 no: 3767. Tirmizî, Et'ime/47 no: 1859)
Aişe demiştir ki: "Resûlullah (sav), ashabından altı kişi içerisinde yemek yiyordu. Derken bir bedevi geldi. (Besmele çekmeksizin) iki lokmada yutuverdi. Resûlullah: "Eğer bu adam besmele çekseydi yemek hepinize yeterdi” buyurdu." (Tirmizî, Et'ime/47 no: 1859)
Vahşi İbnu Harb an ebihi an ceddihi Vahşi İbnu Harb el-Habeşi anlatıyor: "Resûlullah'ın (sav) ashabı dediler ki: "Ey Allah'ın Resûlü! biz yiyoruz, ancak bir türlü doymuyoruz (ne yapalım)?" Bunun üzerine, Resûlullah: "Ayrı ayrı yemekte olmayasınız?" diye sordu. "Evet" dediler.
Resûlullah da: "Öyleyse yemeğinizde toplanın (bir sofra kurarak hep beraber yiyin), yemeğe Allah'ın ismini zikrederek (Bismillahirrahmanirrahim diyerek) başlayın. Böyle yaparsanız yemeğiniz, hakkınızda mübarek kılınır." (Ebu Dâvud, Et'ime/15 no: 3764. İbnu Mace, Et'ime/17 no: 3286)
Ümeyye İbnu Mahşiyy (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) otururken bir adam besmele çekmeden yemek yiyordu. Yemeğini yemiş, geriye tek lokması kalmıştı. Onu ağzına kaldırırken: "Bismillahi evvelehu ve ahirehu" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav) güldü ve "Şeytan onunla birlikte yemeye devam etti. Ne zaman ki Allah'ın ismini zikretti, karnındakileri hep kustu!" buyurdu. (Ebu Dâvud, Et'ime/16 no: 3786)
Cabir (ra) anlatıyor. "Resûlullah (sav) buyurdu ki: "Kişi evine döndüğü zaman içeri girerken ve yemek yerken Allah'ın adını zikrederse, şeytan (avanelerine): "Size burada gecelemek de yok akşam yemeği de yok!" der. Ama kişi, eve girerken Allah'ı zikreder fakat akşam yemeğini yerken zikretmezse, şeytan (avenelerine): "Akşam yemeğine kavuştunuz ama burada gecelemeniz mümkün değil!" der. Adam eve girerken ve yemeğe başlarken "Bismillah!" diyerek Allah'ı zikretmezse, şeytan (avanelerine): "Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da!" der”. (Müslim, Eşribe/103 no: 2018. Ebu Dâvud, Et'ime/16 no: 3765)
- Besmelenin terkibi
‘bi-ismi’deki ‘be’ harfi, gizli bir ‘ebtedeu-başlarım-başlıyorum’ veya ‘eqrau-okurum-
okuyorum’ fiiline bağlıdır. Bu da Allah adına okuyorum, başlıyorum demektir.
Kur'ân’ın bir konusu da Allah ile âlem, özellikle de insanlık âlemi arasındaki münasebeti bildirmektir. Besmelenin başındaki "bâ" edatı (be harfi) bu münasebeti ortaya koymakta ve kulun yaratanından yardım isteyerek hep O'na bağlı kalışını ifade etmektedir.
İsim, yükseklik manasına gelen ‘semmu-sümuv’dan gelir. Başına bir hemze getirilerek
ism şeklinde okunmaktadır.
İsim, varlıklara ad olan şeye denir. Allah’ın isimleri olduğunu Kur’an ve sünnet söylüyor.
(Buhari Tevhid/12. Şurut/18. Deavat/82. Müslim, Zikir/5-6. Tirmizî, Deavat/82. İbni Mâce, Dua/10)
Kur’an, Allah’ın Cebrail aracılığıyla Muhammd’in (sav) kalbine ilka ettiği vahiydir ve Allah’ın ismiyle başlamaktadır. (Alak 96/1)
Diğer vahiy ifadelerinin de tıpkı ilk vahiy gibi Besmele ile tabiidir.
Besmelede Esmau’l-Hüsna’dan en yaygın olan ve Kur’an’da sık sık geçen Rahman ve
Rahim isimlerinin yer alması oldukça manidardır. (er-Rahman 57 yerde, er-Rahim 118 yerde, ikisi yanyana 6 yerde geçmektedir. Allah’ın rahmetini ifade eden kelimeler hariç.)
Buna göre âlemlerin Rabbi Allah daha çok gazap eden değil daha çok rahmet eden bir Rabdir. “Hadiste denildiği gibi. Rahmetim gadabımdan önceliklidir.” (Buhârî, Tevhîd/15, 22, 28, 55 no: 6986, Bedi'ül'-Halk/1. Müslim, Tevbe/14 no: 2751, 4 no: 7146. Tirmizî, Daavat/109, nO. 3537)
“Rahmân ve Rahîm ilahî sıfatlarının her ikisi de “bağışlama”, “merhamet”, “şefkat” anlamına gelen ve fakat daha da kapsayıcı bir mana ifade eden rahmet isminden (bu ismin masdarından) türetilmişlerdir.
İlk zamanlardan bu yana İslam alimleri, bu iki terimi birbirinden ayıran anlam nüanslarını tanımlamaya çalışmışlardır. Bu açıklamaların en ikna edici ve sade olanı İbni Kayyım'a aittir (Menâr I, 48'den naklen): (Ona göre,) Rahmân terimi, Allah'ın Varlığı kavramında içkin (mündemiç) bulunan ve ondan koparılması mümkün olmayan rahmet saçıcılığı vasfını kapsarken, Rahîm, bu rahmetin O'nun mahlukatı üzerindeki tezahürünü ve onlar üzerindeki etkisini, başka bir deyişle O'nun aktivite (faaliyet) tarafını ifade eder.” (M. Esed, Kur’an Mesajı, 1/2. S. Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, 1/67)
- Besmele ile ilgili fıkhî hükümler
Besmelenin yerine göre farz, vacip, sünnet, mendup, haram ve mekruh gibi hükümleri vardır.
وَلاَ تَأْكُلُواْ مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَى أَوْلِيَآئِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ {121}
"Üzerlerine Allah'ın adı anılmayan hayvanların etinden yemeyin, çünkü bunu yapmak Allah'ın yolundan çıkmaktır" (En'âm 6/121)
يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَمَا عَلَّمْتُم مِّنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّهُ فَكُلُواْ مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُواْ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ {4}
"yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden de yeyin ve üzerine Allah'ın adını anın" (el-Mâide 5/4] mealindeki âyet de av üzerine hayvanı gönderirken veya silâh kullanırken besmele çekmenin farz olduğunu göstermektedir (Buhari, Zebâ'ih/1, 2, 9, 15. Müslim, Sayd/3, 5. Dârimî, Sayd/1)
Mushaf yazarken Tevbe sûresi dışında kalan sûrelerin baş tarafına besmele yazmak da farz hükmündedir. Zira üzerinde sahabenin icmâı olan Mushaf'ta bu şekilde yazılmıştır.
Hayvan keserken besmelenin kasten terkedilmesi halinde Ebû Hanîfe, Mâlik b. Enes, İbn Râhûye, Ahmed b. Hanbel gibi birçok müctehide göre kesilen hayvanın etinden yemek haramdır.
Namaz dışında Kur'an okumaya başlarken sûrenin başında eûzü besmele çekmek âlimlerin çoğunluğuna göre sünnet, sûrenin başından değil de herhangi bir yerinden başlama halinde ise menduptur.
“Kur’an okurken Besmele ile başlamak, söz konusu anlamın yanında “Kur’an’ı Allah
Adına okumak” anlamını da taşır. İlk muhatap için Kur’an’ı Allah adına okumak, onu Allah adına iletmekle eş anlamlıdır. Çünkü Kur’an Allah’tandır ve onu iletmekle görevli Elçi bu işi O’nun adına yapacaktır. Kur’an’ı Rahman Rahim adına okumak ise, vahyin ilâhi rahmetin bir eseri olduğunu ifade eder.
Besmele ilk âyetin emrini yerine getirmedir. İlk âyette Rab, Besmelede Allah adına
okuma... Demek ki Rab olmaya layık tek varlıktır Allah’tır. (M. İslamoğlu, Allah (cc), s: 107-108)
Tevbe süresiyle tilâvete başlayan ise yalnız eûzü okumakla yetinir, besmele çekmez. Enfâl sûresinden Tevbe sûresine geçişte de aynı şekilde besmele terkedilir.
Namazda ise Hanefî mezhebine göre her rek'atta Fâtiha'dan önce sessiz (sırri) olarak besmele okumak sünnet, Şafiî mezhebine göre sessiz veya sesli (cehrî) okumak farz, Mâlikî mezhebine göre ise terketmek mendup, okumak mekruhtur.
İslâm'ın yaygın muaşeret kurallarından biri de yemek yemeye başlarken besmele çekmektir. Konu ile ilgili hadiste belirtildiği üzere (Ebû Dâvûd, Et'ime/15. Tirmizî, Et'ime/47) başlanırken unutulduğu takdirde hatırlandığı zaman, "Başında da sonunda da Allah'ın adıyla" anlamında "Bismillah fî evvelihî ve âhirihî" demek gerekir.
Neml sûresinin 30. âyetinde yer alan "bismillâhirrahmânirrahîm" cümlesinin Kur'an'dan bir âyet kabul edilmesi sebebiyle fakihlerin çoğunluğu Hz. Peygamber'in, "Cünüp ve hayız olan Kur'an'dan bir şey okuyamaz" (İbn Mâce, Tahâret/105. Tirmizî, Taharet/98) mealindeki hadisine dayanarak bu durumda olanların Kur'an okumak maksadıyla besmele çekmelerini haram saymışlar, ancak dua ve senâ maksadıyla okunmasında bir mahzur görmemişlerdir (Buhârî, Vudû/5, 8).
Herhangi bir işe başlarken besmele çekmenin hükmü işin mahiyetine göre değişir.
Meselâ içki içmek, gasbedilen veya çalınan bir şeyi yemek gibi yasak fiillere besmele ile başlamak, onları meşru saymak anlamına geleceği için haram kabul edilmiştir.
Abdest almak, dua okumak gibi ibadetlerle yenilmesi helâl olan gıdaları yemek, aynı mahiyetteki şeyleri içmek gibi fiillere besmele ile başlamak sünnet, oturma, kalkma ve yürüme gibi işlerde ise mubahtır. (Tahtâvî, s. 2-3’den TDV İslâm Ansiklopedisi, 5/530-531)
- Niçin her işe besmele ile başlamamız tavsiye ediliyor?
Besmelede üç önemli vurgu var:
1-Allah adıyla başlamak ve bitirmek
2-Allah’ın adını yüceltmek
3-Allah adıyle okumak, tanımak ve anlamak
1-Allah (cc) adıyla başlanılan bir iş meşru bir işdir. İman edenler haram bir işe Besmele ile başlamazlar. Besmele ile başlamayan işlerin hayır açısından ebter olduğunu bilirler. Besmele ile başlanılan işler hayırla biter, iyi bir sonuç alınır, sahibine hasenat (sevap) kazandırır.
“Bir müslüman herhangi bir işe başlamadan önce besmele çekmekle, "Nefsim veya başka bir varlık adına değil Allah adına, O'nun rızası için ve O'nun izniyle başlıyorum" demek ister; O'nun rahman ve rahîm isimlerinin tecelli etmesini beklediğini, böylece hem dünya hem de âhiret saadeti dilediğini, giriştiği işe güç yetirebilmesi için gerekli olan kudretin yüce Allah tarafından ihsan edilmesini temenni ettiğini ve kendisinin devamlı olarak O'nun yardımına muhtaç olduğunu bildirmiş, böylece ezelî kudretin yardımını celbetmiş olur.” (TDV İslâm Ansiklopedisi, 5/531)
“Eğer Kur’an’ı muhteşem bir site kabul edersek, Fatiha bu sitenin ana kapısı, besmele de o kapının anahtarıdır.
Besmele, kulluk listesinin altına atılan imzadır. Besmele Allah’la ve Allah’lı yapmaktır.
Besmele O’nun sayesinde ve O’nun verdiği imkan ve güçle yaptığının bilincinde olmaktır. ‘Senin verdiklerinin farkındayım, Senden bağımsız bir varlık alanı düşünemiyorum’ demektir.
Besmele amelle alakalıdır. Zira besmele çeken biri, bir eyleme girişiyor, bir işe başlıyor demektir. Besmele, İslâm ahlâkının bir eylem ahlâkı olduğunu gösterir.” (M. İslâmoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, 1/2)
Böylece ulûhiyyet ile ubûdiyyet arasında sevgiye dayalı olan derunî münasebeti ifade eden besmele İslâm'ın bir sembolü, her iyiliğin anahtarı ve Allah'ın kullarına bir ihsanıdır.
2-Allah azimdir, ekberdir ve âla’dır. İman edenlere böyle olan Allah’ın adını tesbih etmeleri emrediliyor. Buradaki tesbih, Allah’ın eşsizliğini, noksan sıfatlardan, insanların yakıştırmalarından uzak olduğunu kabul etmektir.
3-“İqra bi-ismi Rabbike-Rabbinin adıyla oku” emri bunu bildirir. Vahiy söze ikra ile başlar. Bu emir okumayı, tanımayı ve anlamayı içine alır.
- Allah adıyla okumak
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Alak 96/1)
Zımnen, “bu ilahî kelâmı”. İkra’ emri, “oku” yahut “telaffuz et/dile getir” olarak çevrilebilir. Birinci çeviri, bana göre, bu bağlamda daha tercihe şayandır; çünkü “telaffuz etmek/dile getirmek” kavramı, yalnızca o anda yazılı olan veya hafızada bulunan bir şeyi -anlayarak veya anlamadan- dil ile söylemeyi ifade eder; oysa “okumak”, bir dış kaynaktan, burada Kur’an mesajından, alınan sözleri veya düşünceleri, yüksek sesle olsun veya olmasın, ama anlamak niyetiyle bilinçli olarak zihnine nakşetmeyi ifade eder. (M. Esed, Kur’an Mesajı, 3/)
“Kur’an’a göre Allah’ın adı, hayatın her alanında inasanın önüne çıkan duvarlarda açılan kapıdır. Dahası kapalı kapıları açan mükemmel ve muhteşem bir anahtardır. İlk ayet bir emirdir: “Rabbinin adıyla oku..”
İlk vahiy insandan sadece okumayı değil Allah adına okumayı istemektedir. Çünkü bütün
akletme faaliyetleri bir okumadır. Duyu organlarının faaliyeti okuma gibidir. Allah adıyla okumazsa insan yanlış okuyacaktır.
İnsan Hakikati referanssız kavrayamaz. Bir şeyi kim adına okuyorsanız onu referans alıyor ve anlamlandırıyorsunuz demektir. Allah adına okumak kainatı Allah’ı referans alarak okumak demektir. İnsan böyle bir okuma ile hak ve hakikate ulaşır. Varlık kitabı Besmelesiz okumaya çalışmak onu sahte ve ait olmadığı bir referans ile okumaya kalkışmaktır. Yanlış okuma sonuçta yanlış anlamaya götürür.
“Allah adına okuyacak olan insandır. Burada zımnen insanın halife oluşuna bir işaret vardır. Allah adına okuyan O’nun adına anlar ve anlamlandırır. Bu bir kitap olan hayatı, O’nun adına/adıyla inşa etme görevine tekabül eder.
Allah adına okuma, okumaya konu olan her şeyin kutsal ve aşkınla olan irtibatını keşfetmektir. Allah adı zaten yücedir (Rahman 55/78) Bu yüce isimle okumak okuyan herkesi ve okunan her şeyi O yüce olandan yola çıkarak anlamaya çalışmaktır. Allah adına okuma Allah’ın her an hayata müdahele ettiği görmedir.
O’nun her alandaki varlığını O’nun adıyla okuyan bakan görür, O’nun adıyla işiten kulak duyan, O’nun adıyla işleyen akıl akleder, O’nun adıyla bilen bilinç kavrar, O’nun adıyla hissedenn bir yürek fark eder.
O’nun adıyla işlenen eylemler değer kazanır ve böyle eylemler Allah’a yükselir. (Fâtır 35/10) (M. İslâmoğlu, Allah (cc), s: 66-68)
Besmele şu anlamı ifade eder: “Ey Muhammed, çok merhametli olan Allah’ın adıyla oku. Bu söz senin sözün değil, O’nun sözüdür. Allah kullarınam merhamet ettiği için bu sureyi (vahyi) sana indirdi. Sen bu vahyi kendi adına değil, Allah adına söyle ve insanlara öyle duyur.” (S. Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, 1/67)
İlâhi irade insanın önüne okuması ve anlaması, sonra da gereğini yapması için dört kitap koymuştur: İnsan, kainat, hadisât ve vahiy
Mü’min önüne konulan bu dört kitabı Allah adıyla okursa, marifet sahibi olur ve konuyu anlar. Besmele bu okumanın anahtarıdır.
Kişi okumaya besmele ile başlıyorsa Kur’an okumak ile yaratıkları, tabiat olaylarını okumak arasında farz yoktur. Değil mi kavli ayetler Vahiy metninde, kevni ayetler kainattadır.
Âyetler Allah adıyla okunursa tam anlaşılır ve okunan ve anlaşılan ayetler insanı Allah’a götürür.
“Bismillahirrahmanırrahim.”
Bu cümle hem Rahman, Rahim Allah adıyla” hem de “Rahman, Rahim Allah adına” manasına gelir. Birinci manada “Kim ile/kim sayesinde” sorusunun cevabı öne çıkar: “Allah’ın adıyla/O’nun sayesinde”. O ad Allah’tır. O’nun sırf adı bile tüm kapıları açar. O’nun adı yeter. Başka bir isim ve sıfatla değil de Allah adıyla başlamak, en büyüğün adıyla başlamaktır. Allah isminin Rahman ve Rahim isimleriyle nitelenmesi, eylem üreten özne insanın Allah’ın rahmeti sayesinde bu konuma geldiğini hatırlatmaktır.
İkinci manada “Ne ve kim adına” sorusunun cevabı öne çıkar: “Allah adına. Bu manada insanın neyin niçin yaptığının bilincinde olup olmadığı test edilir. Kim adına yaptığını bilen, ne yaptığının farkındadır. Dahası, dahası yaptığı Zat’ın farkındadır. Allah adına bir şey yapmak ‘hilafet’ bilincidir. Yaptığını Allah adına yapan, O’nun çizdiği sınırları gözeteceğini tahhüt etmiştir. O’nun rızasına uygun davranacaktır.
Rahman ve Rahim isimleri Allah’ın sonsuz sevgi, şefkat ve merhametini ifade eder. Bunun anlamı; “eğer O’nun sevgi ve merhameti olmasaydı, bilinçli eylem olmazdı, bir eylemi mümkün kılan hayat olmazdı, eylemi bilinçli kılan akıl ve irade olmazdı, bütün bunların şahsında biriktiği insan olmazdı” demektir. (M. İslâmoğlu, Allah cc) s: 105-106)
“İkra kelimesinin kök anlamı icma’-bir araya toplama’dır. İkra emrinde zımnen söylenen şudur:
Kalbine yazılan vahyin ışığında hakişkatin parçaları arasında bağ kur. Parçanın bütüne aidiyetinin illeti ve hikmeti üzerinde düşün. Varlığı Allah merkezli bir okumaya tabi tut. Sözü özü Oku emri, okumanın tüm anlamlarını içerir. Bu ayet Allah’tan bağımsız bir bilgi ve bilim anlayışını kökten reddeder. Burada varlığı Allah adına okuma çabası, onu Allah’a referansla anlama çabasıdır.” (M. İslâmoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, 2/1278)
- Besmele söyleyen ne yapmış olur?
İşine basmele ile başlayan şunları yapmış olur:
1-Niyeti ortaya koyar
Müslüman besmeleyle bir işi Allah adına yapması gerektiği ve sadece O’nun
rızasını istediğini ortaya koyar. “Besmele sadece ‘Allah adıyla’ yapmak değil, aynı zamanda ‘Allah adına’ yapmaktır. (M. İslâmoğlu, Allah cc) s: 106)
Besmele alemlerin Rabbi Allah’ı işine karıştırma şuurudur.
Ya da Allah’tan bağımsız hiç bir şey yapamayacağının dikkatinde olmaktır.
Besmeleli yapılan iş, meşrûiyetini Allah’tan alır ve meşrû işlere besmele çekilir. Besmelesiz işlerse şeytana lâyıktır.
Müslümanın her işinde ‘evvel Allah’ olmalı. Yani mü’min, başlayacağı işi yapıp yapmama konusunda önce Allah’a danışmalı, işe Besmele ile girişmeli.
2-İslâmın şiarını ortaya koyar
Başkaları ya putlarının adıyla , ya da keyiflerine göre bir işe başlarlar.
Müslümanlar ise Allah adına başlarlar. Her ne kadar da Kur’an’da şiar olarak geçmese de hiç bir dün mensubu işine Besmele ile başlamaz. O da selam, ezan, namaz, Ramazan, hac, tesettür gibi İslamın sembollerindendir.
3-Allah’la yapılan sözleşmeye (ahd ve misaka) sadakatini ortaya koyar
Mü’minler, Besmele ile ilk ahidlerine (Elestü bi-Rabbiküm) (A’raf 7/171), hem de Şehadet/Tevhid kelimeleriyle ve Amentü ile yaptıkları iman ahdine sadakat gösterirler.
Rahmân ve Rahîm sıfatlarıyla bize merhametle muâmele edeceğini vaadediyor. Biz de, imtihan için bize verilen irâdeyi istismar etmeyeceğimizi ve O’nun ilkelerine bağlı kalacağımızı besmeleyle kabullenmiş oluyoruz.
4-Tecdid-i iman yapmış olur
Hatırlamak gerekir ki Besmele aynı zamanda tecdid-i imandır, her ana imanı yenilemek, yeniden şehadet getirmek, Allah’a ve O’ndan gelenlere inandığını kendisine tekrar hatırlatmaktır.
Zira Besmele, müslümanın alâmet-i fârikalarından (ayırıcı özelliklerinden) birisidir. Müslümanın her işi Allah’ın adıyla ve O’nun emir ve müsaadeleri doğrultusunda olmalı.
Besmele söylemek Kelime-i Tevhid söylemek gibidir. Bununla mü’min sıfatları ve isimleri Kur’an’da zikredilen alemlerin Rabbi Allah’a iman ettiğini ve O’nun adıyla bir iş yapmak istediğini ortaya koyar.
5-Allah’ın tesbit ettiği kulluk programını kabul etmiş olur
İşine ve vahyin meşru kıldığı işlere veya ibadetlere Besmele ile başlayan bir mü’min şüphesiz böylece Allah’ın kendisi için bildirdiği proğramı, sınırları, ölçüleri (hükümleri) kabul etmiş olur.
Besmele çekmek, bir ameli niçin yaptığının farkında olmaktır. O bir nevi şuurdur, halis niyettir ve dikkatliliktir.
O yüzden haramlara besmele çekilmez.
Besmeleden maksat, yapılan işte bereketin artmasını taleptir. Haram veya
mekruh bir fiilin çoğalması ve bereketi istenemez.
Kâmil bir müslüman da, besmele çekemeyeceği bir işi yapmamaya özen gösterir.
6-Hamd ve şükür.
Müslüman işine besmele başladığı zaman o işi Allah sayesinde yapabildiğini
hatırlar. O’nu hatırlayarak hem hamdetmiş, ikram sahibine şükreder. Böylece yaptığı işi bereketlendirmiş olur.
وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِن كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ {7}
"Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti." (İbrahim 14/7)
Eğer bu nimet Kur’an ise onun artırılması fiziksel değil, onun yüreğe, zihne ve hayata daha fazla nur saçmasıdır.
7-İlahi bir parola ve bir şifre imkanını kullanmış olur
Kur’an’ın anahtarı Besmele, Besmele’nin anahtarı başındaki ‘be’ harfidir. Bu harf de ilsak harfidir. (İlsak; iki şeyi birbirine bağlamak, iki taraf arasında ilişki kurmak için köprü, geçit, bağlantı yapmak demektir) Bu bağlantı İnsanın Allah’a bağını sembolize eder. Besmele ile insan içkini aşkına, dünyayı ahirete, bedeni ruha, bilinçaltını bilinçüstüne, ednayı a’alaya, ulayı ukbaya, faniyi bakiya, eşyayaı kutsala bağlamış olur. Bu bağlamda Besmele, insanın Rabbi ile iletişlime geçmesi için kullandığı Allah tarafından verilmiş bir porola, bir şifredir. İnsan bu maveraya bu şifre ile ulaşır, ötelere sesini bununla ulaştırır. (M. İslâmoğlu, Allah (cc) s: 106-107)
Besmele Allah ile kul arasındaki samimi ilişkidir.
Mü’min besmele ile Allah’a karşı saygısını ve sevgisini dile getirir, bağlılığını göstermiş olur. Her işe besmele çekmek kulun Allah’la olan bağını sembolize eder.
Besmele kulun Allah adına diğer varlıklarla da sağlıklı ilişki kurmasını sağlar.
8-Dua etmiş olur
Besmele aynı zamanda Allah’a çıkarılmış bir davetiyedir. Besmele ile mü’min Allah’a dua etmiş olur. O’ndan yardım diler.
Zira O’nun verdiği güç ve irade olmasa kul hiç bir şey yapamaz.
Mü’min bir işe başlarken besmele söyler, böylece “bu hayırlı işi tamamlama gücünü ver ve bunu hayırla tamamlamayı nasip eyle” der.
9-Allah’tan izin istemiş olur
Mü’min besmele ile zımnen Allah’tan o iş için izin istemiş olur.
Bir müslüman besmele çekmekle, “nefsim veya başka bir tanrı adına değil; Allah adıyla ve O’nun izniyle başlıyorum.” demek ister.
Besmele çeken kul, şöyle demiş olur: “Yâ Rabbi, şu an, kulluk maddelerinden birini işleyeceğim. Senin ismini anıyor ve iznini istiyorum.”
Allah (cc) da helâl olan işlere izin verir. Onun için harama besmele ile başlanmaz.
Bunun tipik örneği eti yenilen hayvanların besmele ile kesilmesidir.
Allah (cc) o gibi hayvanların etlerini, kendinden izin alınarak kesilmesi durumunda helâl sayıyor.
Osmanlı şairlerinden Refiî Beşâretnâme adlı kitabında şöyle diyor:
“Zebh-i hayvan itsen ismin yâd kıl
Yoksa ol hayvân murdar oldı bil”
10-Allah’ı zikretmiş olur
Besmele aynı zamanda bir zikirdir.
İnsan unutur. Besmele ona unuttuklarını hatırlatır. Müslüman besmele ile unuttuğu değerlerin kaynağını, yaptığı işin sonucunu hatırlatır.
Zikrin amacı müslümanda Allah ve takva bilincini güçlendirmek olduğuna göre, besmele bunun için müthiş bir imkandır.
11-Allah’tan yardım talep eder
Müslüman besmele ile Allah’tan yardım ister. Zira bilir ki Allah insana irade ve güç vermese, gücüne engel olacak bir özür verse o işi yapamaz.
“La havele vela kuvvete” veya “Hasbunallahü ve ni’nmel vekil” diyen mü’min nihai kararın ve yardımın sadece Allah’tan geldiğini şuurundadır.
Giriştiği işe güç yetirebilmesi için gerekli olan kudretin yüce Allah tarafından ihsan edilmesini temenni ettiğini belirtmiş olur. Kendisinin devamlı olarak O’nun yardımına muhtaç olduğunu bildirmiş, böylece ezelî kudretin yardımını celbetmiş olur.
Besmele çeken mü’min, “O’nun müsaadesiyle bu işi yapıyorum. Çünkü, bu
başladığım işin tamamlanmasında gerekli olan kuvvet O’nun tarafından bana verilmiştir. O bana bu kuvveti vermezse, ben bu işi tamamlayamam” demek ister. (Şamil İslâm Ansiklopedisi, 1/226, 227)
Besmele, müslümanın elini attığı her işte, adımını attığı her yolda Allah ile beraber olduğunun, O’nun yardımıyla iş yaptığının şuurunda olmasını sağlar/sağlamalıdır.
12-Sekülerizme reddiye yapmış olur
İşlerine besmele başlayan müslüman seküler dünya görüşünü, materyalizmi, ateizmi, laisizmi reddediyor demektir.
Yani o Allah’tan bağımsız bir hayat, oluş düşünemez. Allah’ı her işine dahil etmiş olur. Ya da Allah’ın her şeye müdahil olduğunu itirat etmiş olur.
Besmelesiz bir dünyada Besmele, müslümanın iki dünyalı yaşaması gerektiğini hatırlatır.
İslâmî dünya görüşünün anahtarı mesabesindedir. Laik dünya görüşü “besmelesiz” olmaktır. Laik olmakla olmamak arasındaki fark, besmeleli olmakla olmamak arasındaki fark kadardır.
13-Şehvetine (aşırı isteklerine) hakim olmayı, kötülüklere direnmeyi öğrenir
Bir amelin salih olup olmaması, müslümanın ona besmele ile başlayıp başlamadığından belli olur.
Çünkü besmele çeken bir kimse, ağzından çıkan ifade ile yaptığı eylem arasında bir paralellik kurmak zorunda olduğunu, eliyle dilinin birbirini yalanlamaması gerektiğini düşünür.
Besmele, nefsin isteklerine değil, Allah’ın izin verdiği veya emrettiği şeyleri yapmamız gerektiğini, kötülük ve haramları işlemeye hakkımız olmadığını bize hatırlatır.
Müslüman şeytanın iğvâsına karşı direnme bilinci Besmele ile yeniler, hayatını Besmeleyle yaşamaya çalışır.
- Türkçe edebiyatta Besmele
Hz. Peygamber'in, besmele ile başlanmayan işlerin bereketsiz ve neticesiz kalacağını belirten hadisinin ve fiilî sünnetinin tesiriyle müslümanlar arasında sözlü olduğu kadar yazıda da en çok tekrarlanan, gerek teberrüken gerek usulen gerekse tezyinî olarak çeşitli şekillerde en fazla yazılan âyetlerin başında besmele gelmektedir.
Besmele sadece tefsir, kıraat ve fıkıh kitaplarının mukaddimelerinde değil, müstakil eserlerde de özenle ele alınmıştır.
Türk edebiyatında içinde çeşitli yönleriyle Besmele geçen pek çok şiir yazılmıştır. (TDV İslâm Ansiklopedisi 5. cildine bakılabilir)
Bunlar arasında Taşlıcalı Yahya Bey'in Gencîne-i Râz mesnevisinin başındaki Besmeledeki harflari anlatan şiir karakteristiktir.
“Nokta kim 'bâ'sı ile hemdemdir
Nokta-i dâire-i âlemdir
'Sîn'i serdâr-ı selâmettir anun
Meddi bir cisr-i inayettir anun
'Mîm'i bâlây-ı muallâdır anun
'Elifi âli-i a'lâ-dır anun
'Elifin remzi-durur ey âbid
İnnemallâhu ilâhün vâhid"
Olmayan ilm-i ledün agâhı
Bilemez lâm-ı kelâ-mullâhı
'Hâ' gibi aç gözünü kalma me-lûl
Mâsivallâhı ko Allah ile ol
İki 'râ' gurre-i îdeyn-i şerif
İki 'râ' manzara-i nûr-ı latîf
'Mîm'in altında o 'nün' oldu mekîn
'Nün' gibi ki olur zîr-i zemîn
Da'vet-i rahmet-i Hakk'a gûyâ
'Yâ'sı olmuştur anun harf-i nida
Yazılır gerçi ki mâ-tahte rahîm
Oldu tâc-ı ser-i mushaf ol mîm.”
Pek çok şair divanına Besmele şiirleri ile giriş yaparlardı.
Hâkanî Mehmed Bey Hilye'sine şu beyt ile başlıyor:
“Besmeleyle edelim feth-i kelâm /
Feth ola tâ bu mu-ammâ-yı benâm”
"Besmele cemiyeti" adıyla anılan ve âmin alayının evde veya mektepte icra edilen kısmından ibaret olan "bed'-i besmele", okuma yaşına gelmiş çocukların, yapılan bir merasim ve duadan sonra hocanın önünde ilk olarak besmele çekmesini, bir başka deyişle okumaya başlamasını ifade ederdi.
Bed'i besmele törenine bağlı olarak ortaya çıkan mektep ilâhileri arasında besmele ilâhilerinden de söz etmek gerekir.
"Ya ilâhî başlayalım Ism-i bismillah ile
Bu duaya el açalım ism-i bismillah ile
Sen kabul eyle duamız besmele hürmetine
İlmini eyle müyesser ya ilâhe'l-âlemîn"
Besmele ninnileri de var.
"Ninni der uyuturum
Besmeleyle büyütürüm
Ne yapalım böyle durum
Ninni yavrum ninni
Besmeleyle uyanır
Ol nurlara boyanır
Buna can mı dayanır
Ninni yavrum ninni".
Okula yeni başlayan çocukalr için de Besmemelei ilâhiler söylenirdi.
"Yâ İlâhî başlayalım ism-i Bismillâh ile
Bu duaya el açalım ism-i Bismillâh ile
Sen kabul eyle duamız Besmele hürmetine
İlmini eyle müyesser yâ İlâhe'l-âlemîn
Ol Muhammed hürmetine meded eyle yâ Mu'în
İlmini eyle müyesser yâ İlâhe'l-âlemîn
Kapuna geldik niyâza yâ İlâhe'l-âlemîn
Eyleyip mansûr muzaffer kullarına yâ Mu'în"
Besmele şiirlerine örnekler:
Pâdişâhun hikmeti gör n'eyledi
Od u su toprağ u yile söyledi
Bismillâh diyüp getürdi toprağı
Ol arada hâzır oldı ol dağı
Toprag-ıla suyu bünyâd eyledi
Ana âdem dimegi ad eyledi
Yunus Emre
Gülşehrî de Mantıku't-Tayr'ının kimi hikâye başlarında;
Gencine miftâh çü Bismillâh ola
Genci açan âdemî âgâh ola
Her kim evvel söyledi Allah dedi
Sözinüñ ilkinde Bismillâh dedi
Başlayalum söze bismillâh-ıla
Bir niyâz eyleyelüm Allâh-ıla
'İlm bismillah-ıla bulur usûl
Tevbe istigfâr-ıla olur kabûl
Söze bismillâh-ıla âgâz idüñ
Dâsitânı hikmet-ile sâz idüñ
Hz. Ali’nin Besmele şöyle anlatılmış:
Her ne sır Kur'ân'da var ilme'l-yakîn
Fâtihâda bulunur hakka'l-yakîn
Fâtihâda bulunan ilm iy 'azîz
Besmelede bulunur hep şüphesiz
Her ne sır var ise Bismillâh'da
Bulunur bil bâ-i Bismillâh'da
Bâ-i Bismillâh'daki sırr-ı nihân
Noktasında bulunur bâ'nun a'yân
Bâ'nun altındaki ol nokta benem
Dest-i kudretden gelen nokta benem
Çün Ali etdi bu esrârı beyân
Kalmadı onlarda hîç şekk ü gümân11
Yapılan mesleğe göre, ustalar, pirler anılmış, kahveci, muhallebici, berber, kiremitçi ve pazarcı sırası ile levhalara yazılır dükkanlara asılırdı.
Bu seherde besmeleyle açılır dükkânlarımız
Hazret-i Şeyh Şazelî'dir pîrimiz üstâdımız
Her seherde besmeleyle açılır dükkânımız
Hazret-i Selmân-ı Pâkdir pîrimiz üstâdımız
Her seherde besmeleyle açılır dükkânımız
Hazret-i Abdullah Mekkî'dir pîrimiz üstâdımız
Her seherde besmeleyle açılır dükkânımız
İbrahim Peygamber'dir pîrimiz üstâdımız
(TDV İslâm Ansiklopedisi, 5/538-540)