Göğsümü açtım aya karşı hep ayazlarda
Ufuktaki kızıllık gitmedi hayalimden
Ve titredim, yutkundum, en derin niyazlarda
Sudaki halka bile etkilendi halimden

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Seherin dudağından sabahı alamadım

Seni aradım yine kelebeğin renginde
Bir gülücük bûsesi bulur muyum diyerek
Kırıldı merdivenler, mesafeler; derinde
Kapılarda yoruldum ağıtlar söyleyerek

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Senin kaldığın yerde, nedense kalamadım

Açılsın derken bugün okyanusun perdesi
Sular durulmaz oldu aktığı yatağında
Can dostun çok yakından geliyorken hoş sesi
Şimdi sürgün menzilim, sesinin uzağında

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Gel dese de yıldızlar, oraya gelemedim

Kartalın pençesinde serçenin emelleri
Yağmur yerine kara lekeler gökyüzünde
Celladımı sorarsan; daraltıyor çemberi
İp koptu kopacak bir insafsızın sözünde

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Gelsin diye kimseye bir haber salamadım

Bebeği öksüz koyan kurşuna lânet olsun
Hangi hoyrat eldir ki, kısar bülbül sesini
Bu nasıl bir gidiştir yüreğe hasret koysun
Yarı yolda bıraksın yolcunun hevesini

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Efkârın tozlarını aynadan silemedim

Hüzün, cenderesiyle yoklarken gündüzümü
Sorarlarsa bu nedir? Derim ki işim budur
İhanet örüyorsa ateşten bir düğümü
Çare yok, yol göründü; işte gidişim budur

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Mehtabın uykusunu yüzünde bölemedim

Bulayım derken onu; işgal edilmiş evler
Süvarisi vurulan küheylân at gibiyim
Susuzluk âhâ döndü; suyun başında devler
Dağı kökten yıkılmış garip Ferhat gibiyim

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Şirin’e yol verecek dağları delemedim

22/4/2002 Amsterdam-Zaandam
 

Hüseyin K. Ece