-Sözlükte nasihat

Nasihat kelimesi çok anlamlı bir kelime olup onu birkaç mana ile açıklamak zordur.[1]

‘Nasihat’, ‘ne-sa-ha’ kökünden türemiştir. Bu da sözlükte “bir şey saf, halis olmak, kötülük ve bozukluktan uzak bulunmak, iyi niyet sahibi olmak ve başkasının iyiliğini istemek” demektir.

 

‘Ne-sa-ha’ fiilinde iki anlam öne çıkmaktadır: Birisi hâlis ve saf olmak, halis yapmak. “Nesahtü lehu’l-vüdde-On karşı sevgimi halis (saf) samimi yaptım” şeklinde söylenilir.

Diğeri de söküğü dikmek, yırtığı yamamak suretiyle onarıp düzeltmek anlamı. Nitekim elbisenin dikişine ‘nesahatü's-sevb’ denilir.[2]

Bu iki anlam arasında bir ilişki kurularak kendisine nasihat edilen kimsenin hayrını ve iyiliğini yürekten istemek manasına ulaşılmıştır.

 Aynı kökten gelen ve onun özne (fail) ismi olan ‘nâsih’ diken (dikici), nasihat eden, başkasının iyiliğini isteyen demektir.

‘Nasûh’ ise; bu fiilin ya ihlaslı olmak ve halis yapmak manasından, ya da muhkem (sağlam) kılmak anlamından gelir.[3]  İçinde aldatma duygusu olmayan, kalbi hâlis kimselere nâsih veya nasûh denmiştir. Nitekim Kur’an’da da içten, ihlaslı ve samimi olan tevbeye ‘tevbe-i nasûh’ denmiştir.

Halis ve temiz olan her şey için ‘ne-sa-ha’ fiili kullanılır. Dil bilgini Esmâî göre ‘nâsıh’ balın ve başka şeylerin halis oluşunu anlatır. ‘Nâsıhu’l-asel; balın halis, saf olması demektir.  

Yine aynı kökten gelen ‘nush’, bir kimsenin düzelmesini sağlayan sözü veya fiili araştırmak, bir şeyi saflaştırmak (yabancı maddelerden ayırmak), samimi olmak anlamlarına gelir. Nush, insanları iyiye ve güzele sevketmek için yapılan güzel konuşma, va’az, öğüt, tavsiye, ihtar ve ibret verici ders ifadeler demektir. Türkçe’ye de sadece bu anlamı geçmiştir.[4] [5]

 

  • Kavram olarak nasihat

Terim olarak ‘nush-nasihat’, öğüt ve akıl verme, yol gösterme demektir. Başka bir deyişle ‘nush’;  kişinin arkadaşının faydasına olacak bir fiilde bulunmaya ya da söz söylemeye yönelmesi demektir. Ya da ameli bozan şeylerden onu arındırmaktır.

‘Ne-sa-ha’ kökünden gelen ‘nasîhat’ masdarı genel olarak; başkasının hata ve kusurunu gidermek için gösterilen çaba; iyiliği teşvik, kötülükten sakındırmak üzere verilen öğüt; başkasının faydasına ya da zararına olan hususlarda bir kimsenin onu aydınlatması ve bu yönde gösterdiği gayret mânalarında kullanılmaktadır.[6]

Kısaca ‘nasihat’ içinde iyilik bulunan şeye çağırma, içinde bozukluk bulunan şeyi de yasaklamadır.[7]

‘Nasihat’, nush ile benzer anlama gelmekle beraber, aynı zamanda iyi ve faydalı olana bir çağrı, kötü ve zararlı olandan arındırmaya bir teşviktir.

Nesaha’ fiilinin, arı-duru olma manası dikkate alındığında ‘nush’, iyi niyet ve temiz kalb ile muhatabın iyiliğini isteyerek eksiklikleri düzeltip ıslah etmek, öğüt vermek, vaaz ve nasihat etmek mânâsına gelir ki nasihat, o verilen öğüdün ismidir.[8]

Kaynaklarda nasihat daha umumi olarak kişinin inanç, ibadet ve her türlü iyiliklerdeki dürüstlük ve samimiyetini ifade edecek şekilde açıklanmaktadır. 

‘Öğüt verme, iyiligini isteme manasıyla ‘nasihat’, İslâmî davetin bir parçasıdır. İnsanları Allah’a ve O’na kulluk yapmaya davet edenler, bir anlamda onlara ‘nasihat’ ediyorlar demektir.

‘Nasihat’, insanları doğru yola, kişiye faydalı olan şeylere, zararlı olanlardan kaçınmaya, yaratıcı önünde samimi olmaya bir çağrı, samimimiyetle başkasının iyiliğini istemek, başkasının da niyetinin ve işlerinin arı-duru olmasına bir teşviktir.

 

  • Nasûh tevbe

‘Nasûh’ ‘ne-sa-ha’ fiilinin mübalağali özne ismidir. (Sabûr-çok sabreden, şekûr-çok şükreden kalıbına benzer). Nasûh; saf, hâlis, samimi, ihlaslı, sağlam dikiş demektir. Kur’an’da hâlis tevbenin bir sıfatı olarak kullanılmaktadır.

Şöyle ki: Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar...” (Tahrim 66/8)

Nasûh, tevbenin doğrudan doğruya sıfatı olarak hâlis, ciddi, temiz bir tevbe veya insanın dinini ve ahlâkını çok iyi ıslah edecek te'sirli bir tevbe anlamındadır.

‘Nesaha’nın sağlam dikmek anlamını esas alacak olursak ‘nasûh’ kelimesinin içten ve gönülden yapılan samimi tevbelere sıfat olmasının sebebi, günahlarla yırtılan dinin tevbe ile yeniden dikilmesi kasdedildiği söylenebilir.[9]

‘Nasûh tevbe’; hâlis, katışıksız manası taşıdığı gibi, düzeltici ve onarıcı anlamına da gelir. Âyetteki ifade tevbenin tam manasıyla pişman olma ve pişman olduğu o işe bir daha dönmeme azmini içermesi gerektiğini göstermektedir.[10]

‘Nush’, tevbe edenlerin sıfatıdır. Onlar tevbe ile nefislerini arı-duru yaparlar.  Şüphesiz ki nefsi arındırma, çirkin bir fiili çirkin olduğu için terketme, yaptığı yanlıştan pişmanlık duymadır. Aynı hataya sütün memeye dönmediği gibi dönmemeye azmetmektir.[11]

 

  • Kur’an’da nasihat

Kur’ân’da nasihat kelimesinin kökü olan ‘ne-sa-ha’, on iki âyette önüç defa isim ve fiil şeklinde geçmektedir. Ancak ‘nasihat’ şeklinde Kur’an’da yer almamaktadır.

Hadislerde ise hem ‘ne-sa-ha’ fiili ve nasihat kelimesinin türevleri sıkça kullanılmıştır

Peygamberler, görevli olarak geldikleri toplumlara ‘nasihat’ etmişler, onları Allah’ın emrine davet etmişlerdir.  Buradaki nasihatin, onların iyiliğini istemek, onları hayra teşvik etmek, onların günahlardan arındırıp samimi bir kalple Allah’a yönelmelerini istemek manasında kullanıldığı açıktır. Kur’an peygamberlerin bu görevini anlatırken ya ‘ne-sa-ha’ fiilini, ya da “ben sizin için bir nasihat ediciyim (nâsih)” kalıbı kullanıyor.

Mesela Nûh (as) kavmine şöyle diyordu: “Size Rabbimin risaletini (peygamberliği) tebliğ ediyorum. (Ayrıca) size nasihat ediyor ve sizin bilmediklerinizi ben Allah’tan biliyorum.” (A’raf 7/62)

Kendilerine ‘nasihat’ edip Hakka davet ettiği halde yüz çevirdikleri için cezalandırılan kavmine Şuayb (as) da benzeri şeyleri söylüyordu. (A’raf 7/93)

Salih’in (as) durumu da bundan farklı değildi. Allah (cc) Semûd kavmine onu peygamber olarak gönderdi. Onlar Salih’i dinlemedikleri gibi, ona ve onun davetine karşı kibirlendiler ve meydan okudular. Bunun üzerine Salih (cc) onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: “Ey kavmim, andolsun, size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size nasihat ettim (nasahtu). Ama siz nasihat edenleri (nasihun) sevmiyorsunuz.” (A’raf 7/79)

Bazı insanlar kendi iyiliklerini isteyenleri bilmezler ve iyiliklerini takdir etmezler. Böyleri iyiliklere karşı nankörlük yapmayı marifet sayarlar.

Yine Hûd (as) azmış bir kavme kendi nasihatının fayda vermeyeceğini söylüyor. Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermek (insahu) istesem de, öğüdüm (nushî) size fayda vermez. (Çünkü) O sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O'na döndürüleceksiniz." (Hûd 11/34) Bu âyette ‘ne-sa-ha’ hem fiil olarak, hem  de nush (nasihat) kelimesi kullanılıyor.

Hûd (as) da benzer şeyleri söylüyor ve kavmi için bir ‘guvenilir nasihatçı-öğüt verici’ olduğunu belirtiyordu. Burada da nesaha fiilinin özne ismi (fail) kullanılıyor. O kavmine şöyle diyordu: Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm (nâsih).” (A’raf 7/68)

Şu âyetlerde ‘nasihat’ın, birisinin iyiliğini istemek anlamına geldiği söylenebilir. Birine öğüt ve akıl vermek, yol göstermek, yanlışına işaret etmek, doğru olana teşvik etmek, hatasını önlemeye çalışmak da onun hakkında iyilik ve hayr istemektir.

Yûsuf’un kardeşleri Yûsuf’u yanlarında götürmek isterlerken babalarına şöyle dediler: ... "Ey babamız! Sana ne oluyor da Yûsuf hakkında bize güvenmiyorsun? Oysa ki biz onun iyiliğini istemekteyiz (nâsihun).” (Yûsuf 12/11) Burada ‘ne-sa-ha’ fiilinin özne ismi olan nâsih’in kullanıldığını görüyoruz. Bu da nasihat eden, iyiliğini isteyen, onun lehinde olumlu düşünen demektir.

Bu örneği bir de Musa (as) ile ilgili bir pasajda görüyoruz. Musa’(as) kazara bir kiptînin ölümüne sebep olmuştu. Onun cezalandırılmak istenmesini duyan saraydaki iyi niyetli ve merhametli bir görevli durumu ona anlatıp buradan uzaklaşmasını öğütledi ve “şüphesiz ben senin için nâsihim (nasihatçıyım)” diye ekledi. Buradaki nâsih’ın onun iyiliğini istemek manasında olduğu açıktır. (Kasas 28/20)

‘Nasihat’, bir âyette iyiliğini istemek anlamıyla birlikte bakımını üstlenmek, ilgilenmek, iyi davranmak anlamında kullanıldığı görülüyor. Bebekken suya bırakılan ve bulunup Firavun sarayına getirilen Musa’nin (as) ablası yetkililere şöyle dedi: ... Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak (nâsihun) bir aile göstereyim mi? dedi.” (Kasas 28/12)

 

  • Olumsuz anlamıyla nasihat

Yol gösterme, akıl verme, iyiliği isteme anlamındaki ‘nasihat’ bazen yanlışa, günaha, isyana yönelik olabilir.

Kendi yaptıklarını doğru zanneden, inandığı batıl’ı en doğru yol kabul eden, hatta Allah’ın emrine aykırı davranmayı iyilik sanan kötü niyetli niceleri, başkalarına bu anlamda ‘nasihat’ ederler, onları kendi yanlışlarına ve hatalarına davet ederler. Nitekim şeytan Adem (as) ile eşini Cennet’teki yasak meyveden yeme konusunda kandırdı ve sonra da “ben sizin için bir nasihatçıyım-öğüt verenlerdenim” diye yemin etti. (A’raf 7/20-21)

 

  • Allah için nasihat

Özürlü, hasta veya savaş masraflarını karşılayacak maddî güçten yoksun olanları savaşa katılmaktan muaf tutan bir âyette bunların Allah ve Rasul’ü için nasihat faaliyetinde bulunmaları halinde sorumlu tutulmayacakları ifade edilmektedir.

Allah’a ve Rasûlu’ne öğüt vermek söz konusu olmayacağına göre, bu âyette nasihat Türkçe’deki öğüt ve akıl verme anlamında değil, fiilin sözlük manasındaki samimi olma, iman sözüne sâdık kalma, ya da amellerinde, verdikleri sözde ihlaslı davranma manasında kullanıldığı söylenebilir. “Zayıflar, hastalar, infak edecek bir şey bulamayan yoksul kimseler için, Allah’a ve Rasulüne karşı samimi oldukları sürece (iza nesehu) bir sorumluluk yoktur...”  (Tevbe 9/91)   

Bu gibi müslümanların Allah yolunda infak etmekten muaf tutulmaları, Allah ve Rasûlü’ne sâdık kalmaları veya bu yolda öğütte bulunmaları şartına bağlanmıştır. Bundan maksat fitne ve bozgunculuk etmeden yalan haberler yaymadan durmaları, imkan nisbetinden savaşa katılanların ailelerine moral vermek ve onlara yardımcı olmak gibi hayırlı çabalar içinde olmalarıdır.[12]

Şevkânî’ye göre bu âyet “Allah için nasihat etme” öncelikle   “Allah’ın kullarına nasihat etme” anlamına gelir. Bununla birlikte Allah’a iman edip O’nun dinine göre yaşama, Allah yolunda fiili savaşa katılanları destekleme ve müslümanların düşmanlarına hiçbir şekilde destek olmama gibi görevleri de içine alır. “Allah’ın Rasûlü için nasihat” de onun peygamberliğini ve getirdiği dinin hükümlerini tasdik edip bütün emir ve yasaklarına uyma, dostuna dost, düşmanına düşman olmadır.[13]

Bir şeyin nush bulması onun halis arı duru, aldatmadan/kandırmadan uzak olması demektir. Bir kimsenin diğerine nush ile söz söylemesi (nasihat etmesi) ona samimi ve ihlaslı olarak söz söylemesi, onun iyiliğini istemesi demektir. Eğer bu nush Allah’a ve Peygambere karşı söz konusu ise burada samimiyet ve ihlas kasdediliyor demektir. Bu noktada “Din nasihattır” hadisi hatırlanmalıdır.

 

  • Din nasihattır (en-dinu’n-nasiha)

Nasihat kelimesinin muhteva zenginliğini bir hadiste buluyoruz. 

Ne var ki hadiste dinin kendisi ile tanımlandığı ‘nasihat’ kavramının anlam kaymasına uğraması veya anlam çerçevesi içinde bulunan unsurlardan sadece bir tanesinin öne çıkarılması ve bu şekliyle dilimize çevrilmesi hem dinin dörtte birine denk olduğu kabul edilen bu hadisin yanlış anlaşılmasına yol açmıştır.[14]

Bazı rivayetlere göre Peygamber (sav) bunun önemini vurgulamak için üç defa tekrar ederek; “Din nasihattır” dedi. Sahabeler; “Kime (yahut kim için) diye sordular. O da “Allah’a, Kitabına, Rasûlüne, müslümanların (meşru) idarecilerine ve bütün müslümanlara” dedi.”[15]

Ebû Hâtim el-Büstî, “Din nasihattir” hadisini zikrettikten sonra, Peygamber’in (sav) müslümanlarla biatlaşırken namaz kılıp zekât vermeleri yanında diğer müslümanlara karşı dürüst ve samimi davranmaları hususunda onlardan söz aldığına[16] dikkat çekmiş, herkesin insanlara iyi niyetle yaklaşmasının bir görev olduğunu belirtmiş ve bu anlamda nasihati bir dostluk şartı olarak değerlendirmiştir.”[17]

Cerir b. Abdillah şöyle demiştir: “Rasûllah’a vardım ve sana İslâm üzere biat etmeye geldim dedim. O da benim ellerimi tuttu ve her müslüman için nasihat sözü aldı. Ve sonra her kim insanlara merhamet etmezse Allah da ona merhamet etmez dedi.”[18]

Peygamber’in (sav) Cerir’den aldığı söz Müslümanlara öğüt verme sözü değil, saflarına katıldığı Müslümanlara karşı samimi olup, ikiyüzlü bir nifak içinde olmama sözüdür.

Bir hadiste müslümanın müslüman üzerinde hakları sayılırken bunların arasında gıyabında ona karşı samimiyeti elden bırakmamak olduğu söyleniyor.[19]

Ebu Umame’nin rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Bir mümin için takvadan sonra, saliha bir eş kadar hayırlı ve yararlı bir şey olamaz; emrettiğinde itaat eder, yüzüne baktığında sevinç duyar, üzerine yemin içtiğinde yeminini boşa çıkarmaz ve onun gıyabında gerek nefsi ve gerekse malı konusunda samimiyeti ve bağlılığı devam eder.”[20] 

Makil b. Yesar şu hadisi naklediyor  “Allah herhangi bir kulunu bir topluma idareci yapar da o idareci halkını samimiyetle kuşatmazsa cennetin kokusunu bile duyamayacaktır.”[21]

Buna benzer pek çok hadiste nasihat/nush samimiyet, ihlaslı olmak, bağlılık ve sadakat gibi manalarda kullanılıyor. Bu hadislerde nasihat/nush kelimesinin doğrudan öğüt ve tavsiye ile bir ilgisi yoktur.[22]

İslâm bilginleri bu hadisteki ‘nasihat’ın şu anlamlara gelebileceğini söylemişlerdir:

1-Allah için nasihat: O’na inanmak (dini ona halis kılmak), O’na şirk koşmamak, bütün üstün (kemâl) sıfatların O’na ait olduğunu kabul etmek, noksan sıfatlardan O’nu tenzih/tesbih etmek, O’na her konuda itaat etmek, O’nun nimetlerine şükretmek, şehâdet sözüne sâdık olmak, imanda ve ibadette ihlaslı ve samimi olmak.

2-Rasulüllah için nasihat: O’nun peygamberliğini doğrulamak, getirdiği şeylere iman etmek, ona sadâkatle bağlı olmak, emir ve yasaklarına uymak, Sünnetini izlemek, O’nun davetini yaymak, onun ahlâkıyla ahlâklanmak ve bütün bu konularda samimi olmak.

3-Kitab için nasihat: Onun ilâhî kitap olduğunu kabul etmek, ona yaklaşımda samimi olmak, onu anlayarak okumak, hükümleriyle amel etmek, onu başkalarına ulaştırmak, insanları onun ahlâkına davet etmek.

4-Müslüman yöneticiler için nasihat: Onlara karşı gelmemek, hak olan işlerde onlara yardım etmek, yanlışlarını güzel bir yolla düzeltmeye çalışmak.

5-Müslümanlar için nasihat: Din ve dünya işlerinde onlara yol göstermek, onların hakkını korumak, ayıplarını örtmek, yardımda bulunmak, onlara karşı dürüst ve samimi olmaktır.

Ebu Süleyman el-Hattabî demiştir ki: “Âyet ve hadislerde geçen nasihat, kendisi için yapılan ve samimiyet gösterilen kimse için hayır düşünüldüğünü ifade eden bir kelimedir. Nasihata tek bir mana vermek, doğru ve mümkün değildir.”[23]    

Hüseyin K. Ece

09.07.2015

Zaandam-Hollanda

 

[1] İbnu Manzur, Lisânu’l-Arab, Dâru ve Mektbetu’l-Hilâl, Beyrut thr. 2/268-269. Görmez, Prof. M. Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Şerifinde Din Tanımı, Diyanet Aylık Dergi, Şubat 2014, Sayı 278

[2] Elmalılı, H. Y. Hak Dili Kur’an Dili (sad.), Azim Dağ.İstanbul thr. 8/164

[3] Isfehânî, R. el-Müfredât, Kahraman Yay. İstanbul 1986, s: 753

[4] Çağrıcı M. TDV İslam Ansiklopedisi, 32/408

[5] Şair Ziya Paşa 'nush'u bir şiirinde şöyle kullanıyor:Nush ile yola gelemeyeni etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

[6] İbni Manzur, Lisânü’l-Arab, Dâru ve Mektebetü’l-Hilâl, Beyrut thr. 14/268. Çağrıcı, M. TDV İslâm Ansiklopedisi, 32/408

[7] Cürcânî, M. ibnu Ali. et-Ta’rifât, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut 1421-2000, s: 237

[8] Elmalılı, H. Y. Hak Dili Kur’an Dili, Azim Dağ. İstanbul thr. 8/164

[9] Görmez, Prof. M. Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Şerifinde Din Tanımı, Diyanet Aylık Dergi, şubat 2014, sayı 278

[10] Heyet, Kur’an Yolu, DİB Yay. Ankara 2004, 5/335

[11] Taberî, Tefsir, Dâru’l-Kütüb’il-Ilmiyye Beyrut 1426-2005, 12/158-159. Zamahşerî, Ö. ibnu Muhammed, el-Keşşaf, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye Beyrut 1415-1995, 4/556

[12] Heyet Kur’an Yolu, DİB Yay. Ankara 2004, 3/75

[13] Şevkânî, Ali Ibnu M. Fethu’l-Kadîr, Mektebetü’r-Rüşd, Riyad 1422-2001, s: 697

[14] Görmez, Prof. M. Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Şerifinde Din Tanımı, Diyanet Aylık Dergi, şubat 2014, sayı 278

[15] Müslim, İman/95 No: 55. Ebu Dâvûd, Edeb/67 No: 4944. Darimî, Rikak/41 No: 2757. Buharî, İman/43. Nesâî, Bey’at/31

[16] Buhârî, Îmân/42 no: 57-58. Müslim, Îmân/97, 99 no: 199, 201

[17] Çağrıcı M. TDV İslam Ansiklopedisi, 32/408-409

[18] A. ibnu Hanbel, Müsned, 4/358. Bir benzeri: A. ibnu Hanbel, Müsned/IV, 360, 364, 365

[19] A. ibnu Hanbel, Müsned, 1/89. 2/32. Nesaî, Cenaiz/52 no: 1940

[20] İbn Mace, Nikah/596 no: 1857

[21] Buhârî, Ahkam/8 no: 7150

[22] Görmez, Prof. M. Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Şerifinde Din Tanımı, Diyanet Aylık Dergi, Şubat 2014, sayı 278

[23] Abdulhalık, A. Hucciyyetü’s Sünne, Şûle Yay. İsyanbul 1996, s: 71-72