Ailede iletişim, aile ahlâkı ve mutluluğu üzerine dersler:

Hüseyin K. Ece

Eylul-Aralık 2011

Zaandam Ayasofya Camii

 

ONDÖRDÜNCÜ  DERS

08.01.2012

 

5-Çocuk karşısındaki duruşumuz:

Çocuğu ilginizi şu sorularla test edebilirsiniz:

         1-Emir veren ve yöneten,

          2-Uyaran ve tehdit eden,

          3-Öğüt veren, çözüm öneren,

          4-Yargılayan, karşı çıkan,

          5-Öven, takdir eden,

          6-Alay eden, küçümseyen,

          7-Ciddiye almayan, değer vermeyen,

          8-Anlamaya çalışan, sorunları dinleyen

          9-Yapıcı ve daha iyi olmasını isteyen

10-İlgisiz ve vurdumduymaz

11-Aşırı ilgi gösteren ve her işini kendisi yapan

12-Aşırı sevip şımartan ve yüz veren

13-Somurtkan ve mesafe koyan

14-Babacan ve arkadaş gibi davranan

15-Ne halleri varsa görsünler diyen ebeveynler misiniz?

 

6-Yaşa göre iletişim

Çocuk eğitiminde ta baştan beri yapılması gerekenleri yapan bir ebeveyn dokuz on yaşlarına kadar çocuk kişiliğinin temelini atmış olurlar.

Bundan sonra yapılacaklar kişilik binasının gelişimi ve süslenmesidir.

Bunun için yapılacakları şöyle sıralamak gerek

-Yönlendirmek

Çocuğun kabiliyetlerini ve isteklerini keşfedip olumlu yönlendirmek

-Sağlıklı iletişim

İletişim kanallarını sürekli açık tutup ne yaptığını, nasıl yaptığını, niçin yaptığını, yapamadıklarını birlikte gözden geçirmek

-Ergenliğe dikkat

Özellikle ergenlik döneminde daha dikkkatli olmak, onu anlamaya çalışmak, desteği esirgememek, sıkıntılarını anlayışla karşılamak, agresif davranışlarını yapıcı bir tarzda savuşturmaya çalışmak

Çocuk akil-baliğ olduktan sonra artık o bir şehsiyettir. Her davranışından kendisi sorumludur. Bu yaştan sonra  yapılacak sadece rehberlik yapmak, kararlarına yardımcı olmak, örnek olmak ve dua etmektir.

-Uygun beklentiler

Kapasitesinin üzerinde yük yüklememek, beklenti içine girmemek.

-Problemi birlikte çözmek

Sorun olduğu zaman uygun bir dil ile, uygun bir zamanda konuşmak, sorunu kendisinin anlayıp çözümünü kendisinin bulmasını sağlamak. Sorun zamanlarında çocuğuna bağırıp çağıran, onunla  kavga eden başarılı olamaz.

Önemli olan; anne-babanın olumsuz davranışın sebeplerini ararken  çocukla diyaloğa girmesi, onunla fikir birliğine varmasıdır. Sorun veya bu sorunun çözümü ebeveynin zannettiği gibi olmayabilir.

Olumlu davranışı göstererek sadece "yapma, etme" yerine neyi yapmasını beklediğinizi açıklamak veya seçim yapmasına yol göstermek gerekir.

-Yargılamamak

Başarısızlık, hata ve eksiklik zamanlarında suçlamadan, yargılamak, başkalarını örnek vermeden kaçınmak gerek.

-Dengeli yaklaşım

Mükâfat ve ceza dengesini gözetmek, olumlu davranışlara çok vurgu yapmak, hataları gündeme getirmemek.

-Arkadaş olmayı denemek

Ebeveynler çocuklar için iyi bir partner olmak durumundadırlar. Amir tavrı iletişimde yapıcı değil.

Daha sık beraber olmanın yolları aranmalı. Mesela birlikte yemeğe, sinemaya, park veya müze ziyareti, akraba ziyareti hafta en az bir defa ailecek bir araya gelmek gibi.

-Tutarlı ve kararlı olmak

Disiplini elden bırakmamak gerek. Bunun da dengeli olması lazım. Disiplin baskıya dönüşürse sonuç alınamaz. Ne aşırı sert, ne de aşırı yumuşak olmalıdır. Ciddiyeti ve disiplini elden bırakmamalı. Korkuya dayalı bir disiplin yerine, sorumluluğa dayalı bir anlayış geliştirilmelidir. 

-Gönül almak

Değer verme, takdir etme, suçlamama, aşağılamama  çocukları kazanmada etkin metodlardır. Başkalarıyla kıyas yapmamalı, aşağılamamalı, alay etmemeli,b aşkalarının yanında ve özellikle de kendi yaşıtları içinde onları küçük düşürücü davranışlardan sakınmalı.

Hediyeleşme de gönül almaya dahildir. Ebeveynler hediye aldıkları gibi, mübarek günlerde aile fertleri arasında da hediyeleşemeler düzenlenebilir.

- Ev okulu

Evimiz bir medrese olmalı. O medresinin hocaları anne babalar, öğrencileri de hem anne babalar, hem çocukklar, hem de torunlardır. Burada alınacak sağlam eğitim ilerideki tehlikeleri en aza indirir.

Haftalık bir araya gelmeler dersle olursa çok kolay ve kalıcı bir eğitim verilir.

-Yeterli ilgi

Sık sık halini hatırını sorma, derslerin nasıl gittiği, okulundan veya işinden memnun olup olmadığı sorulmalı. Üzüntüsü varsa paylaşömalı, teselli etmeli, problemi varsa çözmeye çalışmalı.

-Önleyici açıklama

Ebeveyn çocuktan beklentilerini, ne istediklerini, hatalı ve güzel davranışları çocuğun yaşına göre onun anlayacağı şekilde açıklmalıdırlar.  Mesela salonun/odanın her zaman düzenli olması daha güzel değil mi? Bu konuda sen ne dersin, nasıl yapalım? Eşyasını bıraktığı yerde bulmasını sağlamak gibi. Rastgele bırakılan eşyanın kaybolacağını hissettirerek.

-Meşguliyet iyidir

Küçük yaştaki çocuklar mutlaka bir şey meşgul edilmeli. Böylece hem iş ahlakı, hem sorumluluk öğrenirler.

14/15 yaşına gelince de kapasitesine göre az veya çok çalışmalı.

-Ayna metodu

Bir yanlış yaptığı zaman o hatanın etkileri kendisine gösterip pişman olmasını sağlamak. Ya da hatasını kendisinin anlayıp düzeltmesi. Çocuk olumsuz davranışının veya yaramazlığın sonucunda ortaya çıkan zararın ne olduğunu görmeye başlamalıdır.

Başkasını üzdüğünü veya rahatsız ettiği anlayabilirse onda vicdan (iç denetim) gelişebilir.

         -Takva bilinci

Herkesin sorumluğunu bilmesi veya yanlış yapmaması için herkesin başına bir polis dikmek gerekir. O da takva bilinci ve hesap verme şuuru yani ahiret inancıdır. Bunu sürekli işlemek gerekir. Bunun için hasta ziyareti, cenazelere katılmak, mezarlık ziyareti yapmak etkilidir.

-Said İbnu'l-Âs (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha üstün bir miras bırakamaz" (Tirmizî, Birr/33 no: 1953)

 

B-Diğer akrabalarla iletişim

Diğer akrabalarla ilişkiyi sıla-i rahim başlığı altına koyabiliriz.

فَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ ذَلِكَ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ {38}

“O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Rûm 30/38)

Hz. Aişe (ra) anlatıyor: “Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Rahim Arş'a asılıdır, der ki: "Kim beni sıla ederse Allah da ona sıla etsin. Kim benden koparsa Allah da ondan kopsun.“ (Buhârî, Edeb/13. Müslim, Birr/17 no: 2555)

Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: „Rasûlullah (sav) buyurdu ki: „Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.'' (Buhârî, Edeb/12)

Tirmizî'deki rivayet şöyle: "Nesebinizden sıla-i rahm yapacaklarınızı öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır." (Tirmizî, Birr/49 no: 1980)

 

1-Baba ve annelerle

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيماً {23} وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيراً {24}

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et.” (İsrâ 17/23-24)

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْناً وَإِن جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ {8} وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُدْخِلَنَّهُمْ فِي الصَّالِحِينَ {9}

“Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.” (Ankebût/8)

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْناً عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ {14}

“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” (Lukman 31/14)

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَاناً حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاً وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْراً حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ {15}

“Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.” (Ahkaf 46/15)

Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Rasûlü iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en ziyaâde kim hak sâhibidir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav): "Annen!" diye cevap verdi. Adam: "Sonra kim?" dedi, Rasûlullah (sav) "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar: "Sonra kim?" dedi Rasûlullah yine: "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: "Sonra kim?" Rasûlullah bu dördüncüyü: "Baban!" diye cevapladı." (Buhârî, Edeb/2. Müslim, Birr/1 no: 2548)

Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav) bir gün: "Burnu sürtülsün, burnu sürtülsün, burnu sürtülsün" dedi. "Kimin burnu sürtülsün ey Allah'ın Rasûlü?" diye sorulunca şu açıklamada bulundu: "Ebeveyninden her ikisinin veya sâdece birinin yaşlılığına ulaştığı halde cennete giremeyenin." (Müslim, Birr/9 no: 251. Tirmizî, Daavât/110 no: 3539) Bu Müslim'deki metindir.

Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Allah'ın rızası babanın rızasından geçer. Allah'ın memnuniyetsizliği de babanın memnuniyetsizliğinden geçer." (Tirmizî, Birr/3 no: 1900)

Esma Bintu Ebî Bekr (ranha) anlatıyor: Henüz müşrik olan annem yanıma geldi. (Nasıl davranmam gerekeceği hususunda) Hz. Peygamber (sav)'den sorarak: "Annem yanıma geldi, benimle (görüşüp konuşmak) arzu ediyor, anneme iyi davranayım mı?" dedim. "Evet" dedi, ona gereken hürmeti göster." (Buhârî, Hibe/28, Edeb/8. Zekât/50 no: 1003. Ebu Dâvud, Zekât/34 no: 1668)

Ömer İbnu's-Sâib'den rivayet edildiğine göre, şu haber kendisine ulaşmıştır: "Peygamberimiz (sav) bir gün otururken süt babası çıkagelir. Resûlullah hürmeten, onun için, giydiği şeylerden birini serer ve üzerine oturtur. Az sonra süt annesi gelir. Peygamber bunun için de elbisenin diğer tarafını serer, kadın üzerine oturur. Biraz sonra süt-oğlan kardeşi gelir. Rasûlullah (sav) kalkarak onu da önüne oturtur." (Ebu Dâvud, Edeb/129 no: 5145)

 

2-Kardeşlerle

Küleyb İbnu Menfa'a ceddi bulunan Küleyb el-Hanefi (ra)'den anlattığına göre, kendisi Resûlullah (sav)'a gelerek sormuştur: "Ey Allah'ın Rasûlü kime karşı iyilik yapayım?" Hz. Peygamber (sav) şu cevabı vermiştir: "Annene, babana, kızkardeşine, oğlan kardeşine, bunu takip eden azadlına. Bu iyiliği de, üzerine vâcib olan bir hakkın ödenmesi, yani, sıla-ı rahmin yerine getirilmesi olarak yapacaksın.“ (Ebu Dâvud, Edeb/129 no: 5140)

 

3-Dede ve ninelerle

Safvân İbnu Süleym (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "Dul ve kimsesizler için çalışan, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri oruç tutup geceleri de ibadet eden kimse gibidir" (Buhârî, Nafakât/1, Edeb/25, 26. Nesâî, Zekât/78. Müslim, Züd/41 no: 2982. Tirmizî, Birr/44 no: 1970)

 

4-Kayın valide ve kayın babalarla

Bunlar evlenenleri anne ve babaları yerindedir. Aralarında ebedi mahremiyet vardır.  Hem saygıyı hem sıla-i rahmi hak ederler.

Muhtaç oldukları zaman onlara bakacak kimse yoksa damatların ve gelinlerin onların bakımını üslenmeleri gerekir.

 

5-Kayınbiraderlerle,  eltiler ve görümcelerle

Onlar  da akraba sayılır. Helal dairesinde zaman zaman gçrüşmeleri faydalıdır. İmkan ölçüsünde yardımlaşma, hediyeleşme de muhabbet bağını kuvvetlendiri.

Hele bir de aralarında yetim varsa, ilgiyi daha da artırmak gerekir.

Sehl İbnu Sa'd (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdu ki: "Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz" Orta parmağı ile baş parmağını yan yana getirip aralarını açıp kapayarak işaret etti." (Buhârî, Talak/14, Edeb/24. Tirmizî, Birr/14 no: 1919. Ebu Dâvud, Edeb/131 no: 5150)

İbnu Abbâs anlatıyor: "Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğine dâhil ederse, affedilmez bir günah (şirk) işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktır." (Tirmizî, Birr/14 no: 1918)

 

6-Yakın akrabalarla

وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً {36}

“Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisâ 4/36)

Meymune (ranha) anlatıyor: "Rasûlullah (sav)'dan izin almadan bir cariye azad ettim. Rasûlullah'ın benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman:

"Ey Allah'ın Rasülü, câriyemi azad ettim, farkettiniz mi?'' dedim.

"(Sahi mi söylüyorsun), bunu yaptın mı?'' dedi. Ben, "Evet!'' deyince:

"Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdu"

(Buhârî, Hibe/15. Müslim, Zekât/44 no: 999. Ebu Dâvud, Zekât/45 no:1690)

Selmân İbnu Âmir (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Fakirlere yapılan tasadduk bir sadakadır, ama zî-rahm'a (yani akrabaya) yapılan ikidir: Biri sıla-i rahim, diğeri sadaka." (Nesâî, Zekât/82. Tirmizî, Zekât/26 no: 658. İbnu Mâce, Zekât/28 no: 1844)

İbnu Ömer (ra) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (sav)'a gelerek: "Ben büyük bir günah işledim, buna tevbe imkanım var mı?" dedi. Hz. Peygamber (sav): "Annen var mı?" diye sordu. Adam: "Hayır yok" dedi.

"Peki teyzen de mi yok?" dedi. Adam: "Hayır, var" deyince Resûlullah (sav): "Öyle ise ona iyilik yap!" diye emretti." (Tirmizî, Birr/6 no: 1905)

Tirmizî el-Berâ'dan kaydettiği diğer bir hadiste şu ziyadeye yer verir: "Teyze anne makamındadır."

 

7-Uzak akrabalarla

Behz İbnu Hakîm babası tarikiyle dedesi Mu'aviye İbnu Hayde el-Kuşeyrî (ra)'den naklediyor. Hz. Peygamber (sav)'e: "Ey Allah'ın Resûlü, kime iyilik yapayım? diye sordum. Bana: "Annene" dedi. "Sonra kime?" diye tekrar ettim. "Annene" dedi. "Sonra kime?" dedim. "Annene" dedi. "Sonra kime?" dedim, bu dördüncüde "Babana, sonra da tedrici yakınlarına" diye cevap verdi." (Ebu Dâvud, Edeb/129 no: 5141. Tirmizî Birr/1 no: 1898)

-Ziyarette, ilgi göstermede, fıtra ve zekât vermede sırasıyla yakın akraba, uzak akraba, yakın komşu, uzak komşu ve diğer müslümanlar gözetilir.