Konulu Tefsir'den Örnekler ders serisinden: Kalp (yürek) ve çeşitleri, Kur'an'da selîm kalp kavramı hakkında bir ders.

Hüseyin K. Ece

Hira Hanımlar Ders Grubu

12 Şubat 2019 Salı Amsterdam

Birinci Ders

 

-Giriş

Şair Ruhî Bağdadî şöyle demiş:

“Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler    

Yevme lâ yenfau da kalb-i selîm isterler .”

Yani “Ey efendi sanma ki senden altın ve gümüş isterler. Hayır ‘yevme lâ yenfau’da (hesap gününde) ancak kalb i selîm isterler.”

Âhirette ‘hesap yerine’ arınmış bir kalp ile (selîm bir kalp ile) gidebilenlere ne mutlu.

Kur’an’da iki âyette “kalb-i selîm-selîm bir kalp” ifadesi geçiyor. (Şuarâ 26/89. Saffat 37/84) Her ikisi de hz. İbrahim’den (a.s.) bahseden bir pasaj içinde yer alıyor. Bu ifade İbrahim peygamberin (a.s.) samimiyetini, onun örnekliğine vurgu yapıyor.

Onun samimiyeti örnek gösterilerek herkesin arınmış bir yüreğe (selîm bir kalbe) sahip olması gerektiğini haber veriyor.

Öncelikle selîm ve kalb kelimelerini açıklayalım.

 

-Selîm ne demektir

‘Selîm’ kelimesi nin aslı ‘se-li-me’ fiilidir. Bu da; bir işten kurtulmak, kurtuluş, berat almak, âfetlerden, belâlardan, dertlerden uzak olmak manalarına da gelir. (İbni Manzur. Lisânu’l-Arab, 7/240-241. Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 350. el-Cevherî, İsmail b. Hammad. es-Sihah, 5/300)

Aynı kökten gelen selâm, selâmet masdarı; ayıp ve kusurlardan uzak olmak demektir.

es-Selâm şeklinde belirlilik takısı ile gelirse Allah’ın (cc) güzel isimlerinden birisi olur.

‘selîm’ kelimesi, selâmeti, sağlam ve istenmeyen şeylerden uzak olmayı ifade eder. Araplar “raculun selîmun-sâlim, sağlam/sağlıklı, âfetten uzak kişi” derler.  

‘se-li-me’ fiili ve onun türevleri; barış, teslim olma, güvende olma, ayıp ve kusurdan uzak olma, barışa girme, hayır ve iyilik içinde olma, sağlam ve hâlis olma gibi anlamlara gelirler.

Selîm; saflığı ve temizliği, hâlis olmayı, âfet ve istenmeyen şeylerden uzak, sağlıklı, samimi olmayı ve arınmayı ifade eder.

 

-Kalp ne demektir

‘Kalb’, Kur’an-ı Kerim’de tekil ve çoğul olarak sıkça kullanılan bir kavramdır.

a-‘Kalb’in kelime anlamı, bir hâlden bir hâle, bir durumdan diğerine geçiş demektir.

Nitekim, insan yüreğine de bir kararda durmadığı, şekilden şekile geçtiği, hızlı bir şekilde değiştiği, renkten renge büründüğü için bu ad verilmiştir.

Ebu Musa el-Eş’arî (ra) Peygamberin şöyle dediğini rivayet ediyor: “Kalbin durumu bomboş arazide rüzgârların döndürdüğü kuşun tüyü hâline benzer.” İbni Mâce, Mukaddime/10 no: 88. Ahmed b. Hanbel, 4/409)

Kalbteki bu hızlı değişimi ve dönüşü istikamet üzere tutmak gerekir ki, sapmasın, eğrilmesin.

b-Kalb, ile iki şeyi anlatmış oluruz:

Biri sol göğüs altındaki organ, yani ‘yürek’.

Diğeri de, bütün sezgi ve duygularımızın, düşünme gücümüzün kaynağı, manevi hayatımızın merkezi, ama yeri belli olmayan, içimizdeki kalb’tir.

Bir çok hayvanın yüreği var, ama hiç birinin bu manada kalbi yoktur.  

Kalb, Türkçe’de günlük dilde gönül dediğimiz lâtif varlıktır. Gönüllü insan deriz ama gönüllü hayvan demeyiz.

İnsanın bilgin, anlayışlı, inançlı olmasını ifade eden, hakkında konuşulan, sorumlu tutulan özü, asıl gerçeği bu kalbidir. İnsanın içindeki ‘ben’dir. Ruha, akla iradeye, bedene buradan geçilebilir.

 

-Kalbin önemi ve gücü

a-Kalb, bir anlamda ruhun gözüdür.

Sezgi kalbin bakışı,

akıl onun ruhu,

irade de onun kuvvetidir.

İnsanlar, gözleriyle veya duyularıyla şeklini gördükleri, duydukları şeyleri anlarlar. Kalb eşyanın ötesini anlayan bir yeteneğin merkezidir.

b-Kalb, imanın ve küfrün, kabul etmenin ve reddetmenin, sevgi ve nefretin, idrak etmenin ve anlamanın, itaat ve isyan duygularının, cesaretin ve korkaklığın, iyiliğin ve kötülüğün yeridir.

Haset, kin, gazap ve nefret gibi kötü duygular kalpte bulunduğu gibi hilm ve takva bilinci ve benzeri güzel duygular da kalpte bulunur.

Allah’ı bilmek ve tanımak anlamına gelen marifet de kalbin işidir.” (Buhârî, Îman/13)

Kısaca o bütün sezgi ve duyuların merkezidir.

İnsan, inanç esaslarını diliyle sayar, tekrar eder, aklıyla anlar ama kalbiyle doğru olduğuna karar verir (tasdik eder). (Ece, H. K. İslâmın Temel Kavramları, s: 324) Kalb, kişinin hidâyete erdiği yerdir.

c-İslâma göre göre insanın dış görünüşü, bir anlamda ünvanı, makamı, rengi, serveti, elbisesinin veya eşyalarının lüks oluşu değil; kalbinin selîm, yaptığı işlerini hayırlı olması değerlidir.

Peygamber (sav) bu gerçeği bir hadisinde şöyle dile getiriyor: «Allah (cc) sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalp ve amellerinize bakar (değer verir).” (Müslim, Birr10/34 no: 6543)

d-Kur’an selîm kalbe, özellikle kalbe vurgu yapıyor. Neden acaba?

İnsan bedenini bir ülke kabul edersek, bu ülkenin başkenti, manevi merkezi  kalb’tir. Her ülke gibi beden ülkesi de başşehirden yönetilir.

Kalbte iman iktidar olursa, bedenin diğer organları iyi yönetilir ve imanın gereğini yaparlar. Kalb’e şeytan ve onu sevindiren şeyler, dalâlet (sapıklık) iktidar olursa, beden fesada gider.

Kalb iyi olursa beden ve organlar iyi olur.

Peygamber (sav) kalbin bu durumunu şöyle açıklıyor:

 “… Şunu da bilin ki, insan vücudunda bir et parçası vardır. O düzgün olursa bütün beden düzelir; o bozuk olursa bütün beden bozulur. Organlar ona tabidir. Dikkat edin o et parçası kalptir.” (Buhârî, İman/39 no: 52. Müslim, Müsakât 20/107 no: 4094. İbn Mâce, Fiten/14 no: 3984. Dârimî, Buyû’/1 no: 2534)

Görüldüğü gibi kalbin beden üzerinde böyle etkisi bulunmaktadır. Kalp, beden arabasının motoru gibidir. O bedeni sevk ve idare eder, istediği yere götürür. Bunun için kalbin selîm, hastalıklardan uzak, iyi niyetli ve imanla dolu olması gerekir.

Kalp iman ile dolu olunca istikamet sahibi olur. Bunun için de insanın sıratı müstakimde hidâyet bulması lazımdır.

Kalbin bir fonksiyonu da vicdan olmaktır. Vicdan âdil bir hakemdir.

Sahabeden Vabisa b. Ma’bed anlatıyor: “Bir gün Rasûlüllah’ın huzuruna varmıştım. Bana;

“-İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin” dedi.

-“Evet ey Allah’ın Elçisi” dedim. Şöyle  buyurdu: Kalbine danış. İyilik sana uygun gelen ve yapılmasını kalbinin (vicdanının) yapılmasını tasdik ettiği şeydir. Günah ise içini tırmalayan, başkaları yap diye fetva verse de içinde tereddüt uyandıran şeydir.” (Ahmed b. Hanbel, 4/227)

e-Allah sevgisi kalbe hakim olursa, diğer sevgiler bunun izinde gelişir. Kalbte en büyük sevgi ve en derin korku Allah’a yönelik  olmalıdır. Diğer sevgiler de Allah sevgisine bağlı olarak kalbe girerler.

Allah sevgisine aykırı sevgileri kalbine koyanlar; inançlarında, davranışlarında ve tercihlerinde mutlaka yanlış yaparlar.

f-Allah’a karşı derin kavrayış olan huşû’un yeri de kalbtir. Tevazu kalpte başlar. İlâhi güzellikler hep kalpte tecelli eder. 

Kalb, mümin için doğru bilgiyi yanlış olandan ayırt etme ve kötülüklere karşı mücadelenin verildiği yerdir. (Müslim, İman/78)

Kalb aynı zamanda şeytanın vesvese ve şüphe vermek için fırsat kolladığı yerdir. Allah, kalbi yüceltmeyi amaçlarken, şeytan onu yıkmayı hedefler. (http://danimarkatdv.org/inc.php?m=5&id=2356)

Kimi yürekler Hakikate karşı aykırı konumdadırlar. Bu da onun ya iç, ya da dış kaynaklı bir engelle kapanmasıdır.

g-Kur’an, kalbin hakikate karşı bir daha açılmamacasına kapanmasına ‘mühürlenme’,

hakikati göremeyecek denli ışıksız kalmasına ‘körlük’,

hakikati yansıtamayacak kadar cilasının dökülmesine ‘kararma’,

hakikati yanlış anlamasına ‘hastalık’,

hassasiyetini yitirmesine ‘taşlaşma’, (İslâmoğlu, M. Yürek Fethi, s: 34)

inkâra ve günaha pervasızca dalmasına ‘paslanma’ diyor.

h-Kur’an bazı kalpler için selîm nitelemesi yapıyor. Buna göre –Kur’an’da hangi bağlamda gelirse gelsin- bir kalbin selîm olması hem onun kimliğidir, hem de sahibinin kurtulma sebebidir.

 

-Kalbin çeşitleri

Kur’an’da sık sık söz konusu edilen kalbi âlimler hakikat açısından üç katagoriye ayırıp incelerler.

 

Birincisi: Hastalıklı kalb (kalb-i marîz/sakîm)

-İçinde şüphe, tereddüt, cehâlet, kararsızlık,fitne, fesat, şeytani dürtüler, ihtiras gibi kötü duygular olan kalp. Bunun sahibi ne tarafa ait olduğunu bilmez. Bir o yana bir bu yana, çıkarı neyi gerektiriyorsa. İçi başka dışı başkadır. Bu, münafıkın kalbidir.

Kur’an bunlara hastalıklı/marazalı kalp diyor. 

فَي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌۙ فَزَادَهُمُ اللّٰهُ مَرَضًاۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ ﴿10﴾

“Onların kaplerinde hastalık vardır. Allah da onların (bu) hastalığını artırmıştır.” (Bekara 2/10 Ayrıca bkz: Mâide 5/52. Enfal 6/49.Tevbe 9/125. Nûr 24/50. Ahzab 33/12. Müdessir 74/31)

Bu marazın en önemli sebebi samimiyetsiz, çıkarcı ve din konusunda iki yüzlü olmaktır.  

Bu kalp sahipleri Allah’a (cc) karşı kulluk  görevlerini yapamazlar.

فَتَرَى الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ ف۪يهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُص۪يبَنَا دَٓائِرَةٌۜ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِه۪ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِم۪ينَۜ ﴿52﴾

Kalblerinde hastalık bulunanların: "Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.” (Mâide 5/52)

اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ د۪ينُهُمْۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ ﴿49﴾

“O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için), "Bunları, dinleri aldatmış" diyorlardı. Halbuki kim Allah'a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (Kendisine güveneni üstün ve galip kılacak O'dur. Yoksa orduların sayı ve techizat üstünlüğü değildir).” (Enfal 6/49. Bir benzeri: Tevbe 9/125. Nûr 24/50. Ahzab 33/12. Müdessir 74/31 ve diğerleri)

-Kalbin marazlı olduğunun en önemli belirtisi, dil ile kalbin farklı oluşudur. Bu da münafıklıktır.

Bazıları dilleriyle müslüman olduklarını iddia ederler, ancak onlar şeytanları ile başbaşa kalınca Allah’a ve müslümanlara gizli düşmanlık yaparlar. (Bekara 2/14, 76) Bunların kalbi hastadır ve baştan ayağa fesatla doludur. (Bekara 2/205)

-Mü’minlerin kalbi, şüphe içinde değildir. Münafıkların kalbi gibi bir o yana bir bu yana yalpa yapmaz. (Nisâ 4/143) İman o kalblerde kökleşmiştir. İçlerinde isyan, küfür ve şirk, kin, şüphe, nifak, aldatış, kötü niyet yoktur.

Mü’minler kalblerini Allah’ı zikirle doyururlar (Ra’d 13/28), takva ile beslerler. Onu ihlas, iyi niyet ve sâlih amellerle arındırırlar (tezkiye ederler). Allah’a karşı sevgi, korku ve ümid doludurlar. 

 

İkincisi: Mühürlü kalb (kalb-i mahtûm)

imandan nasibi olmayan, hidâyete karşı kapalı (mühürlü gibi) olan kalp. Bunların sahipleri bilerek küfrü seçerler ve küfürlerinde inatçı bir şekilde kararlıdırlar.

خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَعَلٰى سَمْعِهِمْۜ وَعَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ۟ ﴿7﴾

“(Allah onların kaplerini mühürlemiştir. Gözlerinde de perde vardır.” (Bekara 2/7)

-Allah (cc) inkâra ve inada devam eden kalpleri kendilerinde bir ümit kalmadığı için mühürler. (Bekara 2/7. Nisâ 4/155)

Mühür vurulan bir kalb imandan mahrum kaldığı gibi güzel duygulardan ve amellerden de uzaklaşır. 

-Bunlar küfürde inat ettikleri için hidâyeti kabul etme yeteneklerini kaybederler.

Halbuki Allah (cc) her insanın fıtratına hakkı veya hidâyeti alıp kabul edecek bir yetenek yerleştirmiştir.

Sahibinin yanlış inanç, düşünce ve tavırları yüzünden bazı kalpler perdelenir (Bekara 2/88), bazıları kilitlenir (Muhammed 47/24)

-Bazı kalbler son derece katıdır (kasvetlidir).

Bunların sahipleri Allah’a verdikleri sözü tutmazlar, Allah'ın âyetlerine karşı çıkarlar ve yüreklerinin (vicdanlarının) sesine değil kendi hevâlarına (isteklerine) uyarlar.

-Dünyaya çok dalma,

aşırı hırs,

oyun ve eğlenceler,

tefekkürden uzak kalma ve ölümü

veya âhiret hesabını unutmak kalbi katılaştırır (kasvet verir).

اَلَمْ يَأْنِ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللّٰهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّۙ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْاَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ ﴿16﴾

İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”  (Hadîd 57/16)

Allah’ın âyetleri karşısında inatçılık yapanların kalbleri taş gibi katılaşır. Hatta taştan da daha katı olur. Öyle ki bazı taşlar yarılır ve göğsünden sular fışkırır, inatçı kâfirlerin kalbleri ise Hakka karşı çok katı olarak kalır. (Bekara 2/74. Zümer 39/22)

İsrailoğulları apaçık mu’cizeleri görmelerine ve Allah’tan pek çok nimete kavuşmalarına rağmen kalpleri katılaştı.

Kur’an onların bu akıl almaz ve gafletle dolu vurdum-duymazlıklarına, hak davet karşısındaki tutumlarına, hz. Musa’ya yardım etmeyi ağırdan almalarına, ona uymakla ve yardım etmekle elde edecekleri mükâfatın değerini anlamadıklarına şöyle temas ediyor:

-Kur’an bir de kalblerin pas tutmasından bahsediyor.

İnsan kötü duygulara sahip olmayı sürdürürse, yanlış işleri yapmaya devam ederse kalbi yavaş yavaş paslanır ve sonunda körleşir.

 كَلَّا بَلْ۔ رَانَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿14﴾

“Hayır. Doğrusu onların kazandıkları şeyler kalblerinin üzerinde pas tutmuştur.” (Mutaffifîn 83/14)

Hasan-ı Basrî’nin şöyle dediği rivâyet ediliyor: “Kalbler altı şeyden dolayı çürür ve bozulur, ya da pas tutar:

1-Tevbe ederim ümîdiyle günah işlemek.

2-İlim öğrenip, mûcibince amel etmemek.

3-Hareket ve davranışlarda içten ve samîmî (ihlâslı) olmamak.

4-Allâh’ın verdiği nîmetlerden yararlanıp, şükretmemek.

5-Allâh’ın yarattıkları arasında paylaştırdığı rızka râzı olmamak.

6-Ölüleri defnedip, onlardan ibret almamak.”

http://www.osmannuritopbas.com/kalb-i-selim.html

 

Üçüncüsü: Selîm kalb (Kalb-i selîm)

-Yaratılış gayesini anlamış, selîm/sağlam, arınmış, münîb (Allah’a yönelen), mutmain (doymuş) kalb. Mü’minin kalbi.

Bu yürek, Hak’tan gelenlere iman edip teslim olan, şüphe, inkâr, şirk, vesvese, hırs, dünyaya tutkunluk, mâsivâ’yı sevmeden temizlenen kalbtir.

O münîb/Allah’a yönelen ve iman ile, imana karşılık verilenlerle mutmain olmuş/doygunluğa ermiş kalbtir. 

 

-Kur’an’da kalb-i selîm (selîm kalb-arınmış yürek)

Yukarıda geçtiği gibi bu kalıp ifade iki âyette yer alıyor. Her ikisinin de hz. İbrahimle ilgili pasajlarda yer alması oldukça dikkat çekici.

Birincisi:

وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ ﴿83﴾ اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ ﴿84﴾

“Şüphesiz İbrahim de onun (Nûh'un) milletinden (onun tarafını tutanlardan) idi.

Hani o Rabbine kalb-i selîm (arı-duru bir yürek) ile yönelmişti.” (Saffât 37/83-84)

-Hz. İbrahim peygamberlik görevi gereği babasını ve kavmini put, atalar dininden temizleyerek bir Allah’a (cc) kulluk yapmaya davet etti.

Onun selim kalbinde nların sahip olduklarına bir tamah, ya da onlardan yana bir korku yoktu.

Zira selîm bir kalp Allah’tan başkasına iltifat etmez.

-Kalb-i selim; tertemiz, arınmış, sâlim kalb.

Böyle bir kalb;nifak, inkâr ve şirkten uzaktır. Kibir, haset, kin, öfke, riya, cimrilik, şüphe, tereddüt, fesat gibi ahlâki zaaflardan, nefsani tutkulardan arınmış, insana olgunluk kazandıran ve faziletli davranışlara yönelten, Allah’a bağlı ve imanla dolu yürektir.

Hz. İbrahim böyle bir kişiliğe sahip olduğundan, o ve kendisine uyanları Kur’an ‘güzel bir örnek’ olarak sunuyor. (Mümtahane 60/4)  Komisyon, Kur'an Yolu, D.İ. Başkanlığı Yay. Ankara 2004, 4/476)

Kalb-i selîm nitelemesi onun samimiyetini anlatıyor.

Belli ki o Rabbine arınmış, ya da teslim olmuş (selîm) bir yürekle ibadet etmiş, bu iman üzere yaşamıştı.

Bu kalb-i selîmde mutlak sevgi veya mutlak korku sadece Allah’a tahsis etmek söz konusudur.

O kalbini ve benliğini Allah’a teslim etti ve sonra Rabbine yöneldi.

وَقَالَ اِنّ۪ي ذَاهِبٌ اِلٰى رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ ﴿99﴾ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿100﴾

“(İbrahim:) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek”. (Saffât 37/99)

Kur’an onun bu durumunu şöyle dile getiriyor:

اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَحَل۪يمٌ اَوَّاهٌ مُن۪يبٌ ﴿75﴾

İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah'a vermiş biri idi. (Hûd 11/75)

 

-Kalb-i selîm’in geçtiği ikinci pasaj:

 -‘Selîm kalp’ ifadesi ikinci olarak hz. İbrahim (as) duasının arasında bunun ne işe yaracağını hem kendine, hem de Kur’an’ın muhataplarına haber vermek üzere geliyor.

  1. İbrahim şöyle dua etmişti:

رَبِّ هَبْ ل۪ي حُكْمًا وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَۙ ﴿83﴾

وَاجْعَلْ ل۪ي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِر۪ينَۙ ﴿84﴾ وَاجْعَلْن۪ي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّع۪يمِۙ ﴿85﴾ وَاغْفِرْ لِاَب۪ٓي اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّٓالّ۪ينَۙ ﴿86﴾ وَلَا تُخْزِن۪ي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ ﴿87﴾ يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ ﴿88﴾ اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍۜ ﴿89﴾

“Ya Rabbi! Bana hikmet ver ve beni iyilerin arasına  kat.

Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle!

Beni naîm (nimeti bol) cennetinin varislerinden eyle!

Babamı da bağışla, çünkü o yanlış gidenlerdendir. İnsanların diriltilecekleri gün beni mahcup etme.

“O gün, ne mal fayda verir ne de evlat.

Ancak Allah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur)” (Şuarâ 26/83-89)

 

-Kur’an bu ifade ile üç yalın gerçeği haber veriyor.

Birincisi: İbrahim peygamberin samimiyetini, örnekliğini.

İkincisi: Ahiret Gününü. Hesap vermek üzere insanların toplanacağı (yevmu’l-kıyame, yevmu’l haşr) o dehşet günü, o herkesin tek başına kalacağı, o gözleri yuvalarından fırlayacağı, bacakların birbirine dolaşacağı gün.

İşte o gün, insana hiç bir şey fayda vermeyeceği gibi, mal ve çocuklar da fayda sağlayamaz. Ancak ve ancak o gün arınmış bir kalp ile gelmek hariç.  

Üçüncüsü: İnsan için bir selîm bir kalbe sahip olma gerçeği.

-Kalpler ancak iman ile selîm hale gelir. Kalbi selim sahibi mü’minler sâlih amel işlerler.

-Kalbine yalnızca Allah sevgisini, ya da O’nun sevdiği şeylerin sevgini yerleştiren iman ehli, hayatını kulluk bilinci ile yaşar. Bu da ona Âhirette fayda verecek.  

“O gün ne malın bir yararı olur ne de evladın, ancak selîm bir kalple Allah’ın huzuruna çıkanlar müstesna”

-Bazıları âhirette bazı kimselerin kendilerine fayda sağlayacağına inanırlar.

Kişiye evladının fayda vermesi söz konusu değilse, başkası ona nasıl fayda verebilir? Kur’an, âhirette hiç kimsenin başkasına fayda vermeyeceğini, yardımcı olamayacağın zaten söylüyor. (Âli İmran 3/10, 116. Mücadile 58/17. Duhan 44/40-41 Bekara 2/48, 123. En’am 6/70. İnfitâr 82/17-19)

-Şuarâ 88 ve 89. âyetleri hz. İbrahim'in (as) duasının bir bölümü mü, yoksa Allah'ın kelâmı mı? Bu nokta âyetlerin akışında çok açık değil.

Birinci durumda, İbrahim'in babası için dua ederken, gerçekleri çok iyi kavramış olduğu anlamı çıkar.

İkinci durumda, bunlar onun duasına Allah'ın “Hüküm Günü mal ve çocuklar değil, ancak selîm; yani iman eden, isyan ve günahtan arınmış bir kalb fayda verecektir” şeklinde cevabı olur.

Çünkü kalb-i selîm’e bağlı olarak mal, ancak kişi  onu Allah yolunda harcarsa, faydalı olacaktır. (Mevdûdî, E.Tefhîmu’l-Kur’an (ter.), 4/39)

Bunları hz. İbrahim’in sözünün devamı olarak okumak mümkün olduğu gibi, Saffât 84.deki benzerlikten hareketle Allah’a atfetmek daha uygun görünmektedir.

 

-Hadislerde selîm kalb

-Bir hadiste üzerine Âli İmran Sûresinin okunduğu bir hastanın sabaha sağ-salim çıkması ‘selîm’ kelimesiyle anlatılıyor. (Darimî, F. Kur’an/16 No: 3402)

-Bir başka rivâyette Peygamber (sav) selîm kelimesini sudur’u (göğsü) nitelemek üzere kullanıyor. Göğsün de bazen kalb anlamında kullanıldığını hatırlayalım. Abdullah b. Mes’ud’tan rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Ahabımdan hiç kimse,diğeri hakkında bana (olumsuz) bir şey ulaştırmasın. Ben onların yanlarına selîm bir kalp ile çıkmayı seviyorum.” (Ebu Dâvud, Edeb/28 No: 4860. Tirmizî, Menâkıb/63 No: 3896. Ahmed B. Hanbel, 1/367)

Yani onlar hakkında iyi niyet besliyorum. Onlara yakışmayan sıfatlardan yüreğimi uzak tutuyorum.  

-Peygamber (sav) bir duasından Allah’tan selîm kalb istiyor.

Ben-i Hanzale’den bir adam dedi ki: Şeddad b. Evs’ ile bir yolculukta arkadaşlık yaptım. “Rasûlüllah’ın (s.a.s.) öğrettiği bir duayı sana öğreteyim mi?” diye sordu.  Sonra şöyle dersin dedi:

“Ey Allahım Senden emrin konusunda sebat, aklı başında hareket etme konusunda azimet isterim, nimetlerine şükretmeyi isterim, sâdık (doğru) olan bir lisan ve ‘selîm bir kalp’ isterim.

Bilmediğimin şerrinden sana sığınırım ve öğrettiğinin hayırlı olmasını isterim. Bizim bilmediğimiz, ama senin bildiklerinden de istiğfar ederim.” (Tirmizî, Deâvat/23 no: 3407. Bir benzeri: Nesâî, Sehv/61 1305. Ahmed b. Hanbel 4/123, 125)

 

-Arınmış (selîm) kalb nedir?

a-Selîm kalbin çeşitli tarifleri yapılmış.

Bunların ortak noktası; manevi hastalıklardan arınmış (uzak), aşırı mal ve evlat sevgisinin getireceği zararlardan kendisi kurtarmış, iman esaslarına samimiyetle inanmış, manen sağlıklı kalb.

Mü’min kalbi böyledir. Zira onun kalbi inanç açısından sağlamdır. İstikamet üzeredir. Hakikat hakkında zerre kadar şüphesi yoktur.

O aynı zamanda şükreden bir kalbtir.

b-Âyete göre âhirette bir kimseyi, eğer azabı hak etmiş ise, malı, serveti, makamı, çocukları kurtaramaz. Âhirette fayda verecek olan bu dünyada selîm bir kalbe sahip olmak, o kalb ile âhirete göçmektir.

Bu da tıpkı; “insanı ancak imanı, sâlih amelleri, bir de Allah’ın rahmeti kurtarır” demek gibidir.

İman olmazsa insanı hiç bir şey kurtaramaz. Selîm kalp aynı zamanda imanla dolu, imana yakışan fikir, duygu, düşüncelerle dolu kalbtir.

-Tefsirci Kurtubî’ye göre “selîm kalb halis, tertemiz, arınmış kalbtir” şeklindeki açıklama en isabetli açıklamadır.

Zira selîm kalp yerilen bütün özelliklerden arınmış, buna karşılık en güzel ve övülen sıfatlarla bezenmiş yürektir. (Kurtubî, el-Câmi li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/2281)

-Muhammed b. Sirin dedi ki: Selîm kalp kişinin Allah’ın hak olduğunu, kıyâmetin mutlaka kopacağını, Allah’ın ölüleri dirilteceğini bilip inanması demektir.

c-Selîm kalb; daha dar ve özel manada, İslâm'dan başka her şeye kapalı olan kalbdir.

Kalb-i selîmin, öncelikle küfürden, tereddütten, şirkten ve nifaktan sâlim olması gerekir. İnkârın yerleştiği bir kalb, sahibi her ne kadar ins ânî ve ahlâkî davransa da, selîm kalp olmaz. Böylelerinin “kalbim temiz” demelerinin bir anlamı yoktur.

-Ebu Hurayra’nın rivâyetine göre Peygamber (as) şöyle dedi: “Cennete kalpleri tıpkı kuşlarınkini andıran bir takım kimseler girecektir.” (Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Cenne/11-27 No: 7162. Ahmed B. Hanbel, Hadis no: 29208-29209)

Bundan maksat şu olabilir: Bu kalbler her türlü günahlardan uzak, her türlü kusurdan arınmış olmak bakımından kuşların kalbini andırır. (Kurtubî, el-Câmi li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/2281)

d-Kalb-i selîm; içinde dünyaya ve fani değerlere ait bir tutkuya,

Allah’ın sevgisi ve korkusundan başkasına yer vermeyen,

sağlıklı, yani Kur’an’a göre kalbi hasta  (marazlı) yapan şeylerden uzak kalb.

Kalb-i selîm, manevi hastalıklarla üstü örtülmemüş, sesi bastırılmamış, fıtratla uyumlu vicdandır desek yanlış olmaz.

-Burada dikkat çeken bir nokta da ‘kalb-i selîm’ ifadesini yorumlayan âlimler “o günahtan arınmış kalptir” demediler.

Çünkü hiç bir yürek iman etmiş olsa da günahtan, hatadan, gafletten tümüyle sâlim olamaz.

Selîm kalb, içinde iman nuru olan, berrak ve billur bir abajur gibidir.

Müslüman bu nûr sayesinde doğruyu eğriden, hakkı bâtıldan, helali haramdam ayırt eder. Bu nûr Kur’an’ın “furkan” (Enfal 8/29), basiret/ulu’l-ebsar (Âli İmran 3/13.  Nûr 24/44. Haşr 589/2) dediği ve muttakilere lutfedilen ilâhi lütuf olsa gerektir.

Demek ki insanın âhirette selâmete ermesi ancak kalbin imarıyla, gönül terbiyesiyle mümkündür.

 

 

 

Kur’an’da kalb-i selîm kavramı 1 ile ilgili çalışma test soruları:

 

Test 1

1-Hangisi doğru?

a-Bir âyet herhangi bir olay veya kişi hakkında inmişse, âyetin hükmü sadece onları ilgilendirir,

b-Kalb-i selîm hz. İbrahim’den bahseden pasajda geçtiğine göre yalnızca onunla ilgilidir,

c-“Sebebin husûsi oluşu hükmün umûmi oluşuna mani değildir” kuralına göre her âyet Kur’an’ın muhataplarına yöneliktir.

 

2-Hangisi selim kelimesinin manalarından değildir?

a-Sâlim, sağlıklı olmak, ayıp ve kusurdan uzak olmak,

b-İbadetten sâlih amelden uzak olmak, bunlardan arınmak,

c-Selâmete ulaşma, hâlis olma, samimi ve sağlam olma.

 

3-Hangisi söz konusu ettiğimiz kalb hakkında yanlıştır?

a-Kalb, yalnızca kanı pompalayan organdır ve göğsün sol altındadır,

b-Kalbin kelime anlamı; halden hale, durumdan duruma geçiş yapan manevi merkez,

c-Kalb, sezgi ve duyguların, düşünme gücünün kaynağı, insanın içindeki ama görünmeyen manevi hayatın merkezi.

 

4-Hangisi söz konusu ettiğimiz kalb hakkında yanlıştır?

a-Hayvanların yüreği var, ama kalbleri yoktur diyorlar. Olur mu öyle şey, kesilenlerin kalbi var olduğunu, ağlayan, inleyenleri de görüyoruz,  

b-Kalb, Türkçe’de günlük dilde “gönül” dediğimiz lâtif varlıktır. Gönüllü insan deriz ama gönüllü hayvan demeyiz.

c-İnsanın bilgin, anlayışlı, inançlı olmasını ifade eden, hakkında konuşulan, sorumlu tutulan özü, asıl gerçeği bu kalbidir. İnsanın içindeki ‘ben’dir. 

 

5-Hangisi kalbin işlevlerinden değildir?

a-Kalb, bir anlamda ruhun gözü, sezgi onun bakışıdır,

b-Akıl onun ruhu, irade de onun kuvvetidir,

c-Bilgiyi depolamak, sinirlerin uyarılarına cevap vermek onun işidir.

 

6-«Allah (cc) sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalp ve amellerinize bakar (değer verir).”

a-Bu bir âyettir,

b-Bu bir hadistir,        

c-İmam-ı Gazâlî’nin sözüdür.

 

7-Hangisi söz konusu ettiğimiz kalb hakkında yanlıştır? 

a-Kalb, imanın ve küfrün, sevgi ve nefretin, idrak etmenin ve anlamanın, itaat ve isyan duygularının, cesaretin ve korkaklığın, kin ve hasedin yeridir

b-Niyetin, ma’rifetin de yeridir. O bütün sezgi ve duyuların merkezidir.

c-Bir kimsenin müslüman olması için müftülüklerden, cami yönetimlerinden bir belge alması yeter. Tevhidi kalbi ile tasdik etmesi gerekmez.

 

8-Hangisi yanlış?

a-Bir kişinin “kalbim temiz” demesi yeterlidir. Bunun için de bir koyun keser; bakarız, koyunun kalbi temiz ise bu adam da temiz kalblidir,

b-İnsan bedenini bir ülke kabul edersek, bu ülkenin başkenti kalb’tir. Her ülke gibi beden ülkesi de başşehirden yönetilir,

c-Kalbler ancak Allah’ı zikirler itminan bulur (doyar).  

 

9-“… Şunu da bilin ki, insan vücudunda bir et parçası vardır. O düzgün olursa bütün beden düzelir; o bozuk olursa bütün beden bozulur. Organlar ona tabidir. Dikkat edin o et parçası kalptir.” Bu hadisten neyi anlamalıyız?

a-Kalbte iman iktidar olursa, bedenin diğer organları iyi yönetilir ve imanın gereğini yaparlar. Kalbte bâtıl şeyler iktidar olursa beden fesada gider.

b-Kalb kanı düzenli bir şekilde pompalıyorsa ve sürekli atıyorsa vücut iyi demektir,

c-İnsan vücudunda çeşitli et ve kemik parçaları vardır. Bunların hepsi vücudun sağlığı ve düzenli çalışması için gereklidir.

 

10-Hangis doğru bir yargıdır?

a-Allah sevgisi ve korkusu kalbe hakim olursa, diğer sevgiler ve korkular bunun izinde gelişir. 

b-Kalbin bir fonksiyonu da vicdanlı olmaktır. Ancak bunun için müslüman olmak gerekir. Hiç bir gayr-i müslimde asla vicdan olamaz.

c-Bazı kalpler, sahibinin tercihi sebebiyle mühürlenebilir, kararabilir, katılaşabilir, hatta pas bile tutabilir.

 

11-Hangisi kalb çeşitlerinden değildir?

a-Kalb-i selîm, b-Kalb- mahtûm, c-Kalb-i sakîm, d-Kalb-i taksim

 

 

 

Kur’an’da kalb-i selîm kavramı 1 ile ilgili çalışma test soruları: 

 

Test 1

1-Hangisi doğru?

a-Bir âyet herhangi bir olay veya kişi hakkında inmişse, âyetin hükmü sadece onları ilgilendirir,

b-Kalb-i selîm hz. İbrahim’den bahseden pasajda geçtiğine göre yalnızca onunla ilgilidir,

c-“Sebebin husûsi oluşu hükmün umûmi oluşuna mani değildir” kuralına göre her âyet Kur’an’ın muhataplarına yöneliktir.

 

2-Hangisi selim kelimesinin manalarından değildir?

a-Sâlim, sağlıklı olmak, ayıp ve kusurdan uzak olmak,

b-İbadetten sâlih amelden uzak olmak, bunlardan arınmak,

c-Selâmete ulaşma, hâlis olma, samimi ve sağlam olma.

 

3-Hangisi söz konusu ettiğimiz kalb hakkında yanlıştır?

a-Kalb, yalnızca kanı pompalayan organdır ve göğsün sol altındadır,

b-Kalbin kelime anlamı; halden hale, durumdan duruma geçiş yapan manevi merkez,

c-Kalb, sezgi ve duyguların, düşünme gücünün kaynağı, insanın içindeki ama görünmeyen manevi hayatın merkezi.

 

4-Hangisi söz konusu ettiğimiz kalb hakkında yanlıştır?

a-Hayvanların yüreği var, ama kalbleri yoktur diyorlar. Olur mu öyle şey, kesilenlerin kalbi var olduğunu, ağlayan, inleyenleri de görüyoruz,  

b-Kalb, Türkçe’de günlük dilde “gönül” dediğimiz lâtif varlıktır. Gönüllü insan deriz ama gönüllü hayvan demeyiz.

c-İnsanın bilgin, anlayışlı, inançlı olmasını ifade eden, hakkında konuşulan, sorumlu tutulan özü, asıl gerçeği bu kalbidir. İnsanın içindeki ‘ben’dir. 

 

5-Hangisi kalbin işlevlerinden değildir?

a-Kalb, bir anlamda ruhun gözü, sezgi onun bakışıdır,

b-Akıl onun ruhu, irade de onun kuvvetidir,

c-Bilgiyi depolamak, sinirlerin uyarılarına cevap vermek onun işidir.

 

6-«Allah (cc) sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalp ve amellerinize bakar (değer verir).”

a-Bu bir âyettir,

b-Bu bir hadistir,        

c-İmam-ı Gazâlî’nin sözüdür.

 

7-Hangisi söz konusu ettiğimiz kalb hakkında yanlıştır? 

a-Kalb, imanın ve küfrün, sevgi ve nefretin, idrak etmenin ve anlamanın, itaat ve isyan duygularının, cesaretin ve korkaklığın, kin ve hasedin yeridir

b-Niyetin, ma’rifetin de yeridir. O bütün sezgi ve duyuların merkezidir.

c-Bir kimsenin müslüman olması için müftülüklerden, cami yönetimlerinden bir belge alması yeter. Tevhidi kalbi ile tasdik etmesi gerekmez.

 

8-Hangisi yanlış?

a-Bir kişinin “kalbim temiz” demesi yeterlidir. Bunun için de bir koyun keser; bakarız, koyunun kalbi temiz ise bu adam da temiz kalblidir,

b-İnsan bedenini bir ülke kabul edersek, bu ülkenin başkenti kalb’tir. Her ülke gibi beden ülkesi de başşehirden yönetilir,

c-Kalbler ancak Allah’ı zikirler itminan bulur (doyar).  

 

9-“… Şunu da bilin ki, insan vücudunda bir et parçası vardır. O düzgün olursa bütün beden düzelir; o bozuk olursa bütün beden bozulur. Organlar ona tabidir. Dikkat edin o et parçası kalptir.” Bu hadisten neyi anlamalıyız?

a-Kalbte iman iktidar olursa, bedenin diğer organları iyi yönetilir ve imanın gereğini yaparlar. Kalbte bâtıl şeyler iktidar olursa beden fesada gider.

b-Kalb kanı düzenli bir şekilde pompalıyorsa ve sürekli atıyorsa vücut iyi demektir,

c-İnsan vücudunda çeşitli et ve kemik parçaları vardır. Bunların hepsi vücudun sağlığı ve düzenli çalışması için gereklidir.

 

10-Hangis doğru bir yargıdır?

a-Allah sevgisi ve korkusu kalbe hakim olursa, diğer sevgiler ve korkular bunun izinde gelişir. 

b-Kalbin bir fonksiyonu da vicdanlı olmaktır. Ancak bunun için müslüman olmak gerekir. Hiç bir gayr-i müslimde asla vicdan olamaz.

c-Bazı kalpler, sahibinin tercihi sebebiyle mühürlenebilir, kararabilir, katılaşabilir, hatta pas bile tutabilir.

 

11-Hangisi kalb çeşitlerinden değildir?

a-Kalb-i selîm, b-Kalb- mahtûm, c-Kalb-i sakîm, d-Kalb-i taksim

 

Test 2

 

1-İçinde şüphe, tereddüt, cehâlet, kararsızlık, fitne, fesat, şeytani dürtüler gibi kötü duygular olan kalp. Sahibinin ne tarafa ait olduğunu bilinmez. Bu hangi tür kalbin tarifidir?

a-Marazlı, sakîm kalb,  b-Hollandadai ırkçıların kalbi, c-Kalb-i selim,

 

2-Hangisi kalb-i mahtûm hakkında isabetli değildir?

a-Bazı kalpler küfürde inat ederler, kapılarını hidâyete kapatırlar. Bunlarda bir ümit kalmadığı için mühürlenir.

b-Mühürlü kalbler imandan mahrum kaldığı gibi güzel duygulardan ve amellerden de uzaklaşır,

c-Allah ezelde insanların kaderini belirlerken bazılarının kalbini mühürledi. Onlar isteseler de iman gelemezler.

 

3-Hangisi kalb-i selîm hakkında isabetli değildir?

a-Kalb-i selîm; dünyadaki görevini iyi anlamış, nasıl iyi köşe dönülür, insanlar nasıl güdülür, hangi çıkar nereden gelir bunları iyi düşünen kalb,

b-Kalb-i selîm; Yaratılış gayesini anlamış, selîm/sağlam, arınmış, münîb (Allah’a yönelen), mutmain (doymuş) kalb,

c-Kalb-i selîm; Hak’tan gelenlere iman eden, şüphe, inkâr, şirk, vesvese, hırs, dünyaya tutkunluk ve mâsivâ’yı sevmeden temizlenen kalbtir.

 

4-Hangisi doğru değildir?

a-Selîm bir kalp Allah’tan başkasına iltifat etmez, tertemiz, arınmış, sâlimdir,

b-Hz. İbrahim selîm kalbe sahip olduğu ve hanif bir kişiliğe sahip olduğu için Kur’an onu ve kendisine uyanları ‘güzel bir örnek’ olarak sunuyor,

c-Salîm kalbe sahip olmanın en kestirme yolu hacca gitmektir. Kalbi Kâbe’ye bakarak mânen, zemzem içerek maddeten arındırmak mümkün.  

 

5-Kur’an bazı kalblerin katı, taş gibi (kasvetli) olabileceğini söylüyor. (bkz: Bekara 2/74. Zümer 39/22) 

Hangisi kalpleri katılaştıran (kasvet veren) sebeplerden değildir?

a-Allah’a verilen sözü tutmamak, âyetlerine karşı çıkmak, yüreğin (vicdanın) sesine değil nefsin hevâsına (isteklerine) uymak,

b-Dünyaya çok dalma, hırs ve tamahın esiri olmak, aşırı oyun ve eğlence tutkusu, ahireti unutmak,

c-Hayal âlemine dalıp gitmek, bir kaç vakit namazı kılmayı unutmak, şarkı dinlemek veya söylemek, bir fıkraya, bir film sahnesine gülmek.

 

6-Âyetlere göre hz. İbrahim ile kalb-i selîm nitelemesi arasında bir bağ var. Sizce hangisi bu bağ ile ilgili değildir?

a-İnsan öyle davranmalı ki günün birinde başkaları tarafından çekiştirilirken “benim kalbim temiz” diyebilmeli,

b-Hz. İbrahim belli ki Rabbine arınmış, ya da teslim olmuş (selîm) bir yürekle ibadet etmiş, bu iman üzere yaşamıştı.

c-Kalb-i selîmde mutlak sevgi veya mutlak korkuyu sadece Allah’a tahsis etmek söz konusudur. Tıpkı hz. İbrahim gibi.

 

7-“O gün, ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur)” (Şuarâ 26/88-89)

Burada çok önemli üç hakikat var. Hangisi bu âyetteki hakikatlerden değildir?

a-Birincisi: Hesap vermek üzere insanların toplanacağı (yevmu’l-kıyame, yevmu’l haşr), herkesin tek başına kalacağı, o dehşet gün,

b-İkincisi: Bu düyada makam sahibi, elini öpüp kendisine bağlanan, kendisine şeyhim deyip itaat edenleri varsa onların kaplerinin selîm oluşu,

c-Üçüncüsü: İnsan için bir selîm bir kalbe sahip olma ve âhirette bunun fayda vereceği gerçeği.

 

8-Hangisi yanlış?

a-Kalpler ancak iman selîm hâle gelir. Kalbi selîm sahibi mü’minler sâlih amel işlerler,

b-Kalbine yalnızca Allah sevgisini, ya da O’nun sevdiği şeylerin sevgini yerleştiren iman ehli, hayatını kulluk bilinci ile yaşar.

c-Kimileri âhirette bazı kimselerin, iyi bir soydan gelmenin, âlim-müctehid-hoca-şeyh ünvanı almanın kendilerine fayda sağlayacağına inanırlar.

 

9-Hangisi yanlış?

a-“O gün ne malın bir yararı olur ne de evladın, ancak selîm bir kalple Allah’ın huzuruna çıkanlar müstesna”. Bu sözünün hz. İbrahim’e ait olduğu çok açıktır. Bu konuda asla farklı bir görüş olamaz. 

b-Âyete göre kişiye âhirette kendi can evladının fayda vermesi söz konusu değilse, başka bir beşer ona nasıl fayda verebilir?

c-Kur’an bir çok âyette zaten âhirette hiç kimsenin başkasına fayda vermeyeceğini, yardımcı olamayacağın söylüyor.   

 

10-Hangisi yanlış?

a-Selîm kalb için genel tarif: Manevi hastalıklardan arınmış, aşırı mal ve evlat sevgisinden uzak, iman esaslarına inanmış, manen sağlıklı kalb,

b-Peygamberimiz bazı dualarında Allah’tan selîm kalb istedi

c-Peygamberin kalbi Halime’nin yanında iken melekler tarafından göğsü yarılıp kalbi yıkandığı için zaten selîm idi. Dua etmesine gerek yoktu.