Sözlükte veli, Kur'an'da veli kavramı, Allah'ın veli oluşu ve şeytanın velileri hakkında bir online ders

Hüseyin K. Ece

15 Mart 2022–

12 Şa’ban 1443

Zaandam

 

41.KUR’AN’DA EVLİYÂULLAH-ALLAH’IN VELİLERİ 1

Ya da Allah’ın yakını olmak mı, olağanüstülükler mi?

Bizim kültürde yanlış, ya da eksik anlaşılan İslâmın kavramlarından biri de veli, evliyâ kavramıdır. Üstelik evliyâ (veliler) çoğul olmasına rağmen tekil anlamında ‘veli’ olarak kullanılmaktadır.

Soru: Kur’an veli-evliyâullah’ı nasıl anlatıyor? Halka ya da bazı yapılara bağlı olanlara göre veli- evliyâ nedir, kimlerdir?

 

-Sözlükte veli

‘Veli’ kelimesinin kökü ‘velâ’dır. Bunun masdarı da ‘velâyet’tir.

Velâ/velâyet sözlükte; arada bir şey bulunmadan bitişiklik, yanyana olma ve yaklaşma manasına gelir. 

Bu anlamdan hareketle ‘velâyet’ kavramına; arkadaşlık, niyet, yer, zaman, din ve nisbette, yardımda, inançta tam bir yakınlık, nusret (yardım) ve işi üzerine alma, müttefik  ve destek olma manaları da eklenmiştir. (Lisânu’l-Arab, 15/406. el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 837)

Bunları yapana da veli (çoğulu; evliyâ) denir.

‘Veli’ sözlükte; yakın, dost, seven, yardımcı olan, kollayıp koruyan, işini üzerine alan, destek olan üzerinde yetkisi olan demektir.

Veli olmak, veli olunan üzerinde hak ve yetki sahibi olmayı gerektirir. Velâyetin doğasında bu vardır. Yalnız bu bir baskı ve hükmetme değil; aksine onun iyiliği için çalışma, gerekli yardımı yapma yetkisidir.

Tıpkı bir ebeveynin çocukları karşısındaki durumu gibi...

Onun için fıkıhta yöneticilere; ‘veliyyul-emr-işin kendisine emânet edildiği yetkili’ denilir.

-Kur’an’da veli

Kur’an’da ‘veli’ kelkimesi 44 defa, bunun çoğulu olan ‘evliyâ’ ise 41 defa geçiyor. Kur’an her ikisi de hem olumlu hem olumsuz anlamda kullanıyor.

*Şeytanın putların, tağutların velisi olabilir. (Bkz: Âli İmran 3/175. Nisâ 4/76. En’am 6/121. A’raf 7/27, 30. Kehf 18/50. v.d.)

*İnkârcılar ve zalimler her bakımdan birbirlerinin velisidirler. (Enfâl 8/73. Câsiye 45/19)

*Buna karşın Allah (cc) mü’minlerin velisi-dostu ve yardımcısıdır.  (Mâide 5/55. Enfâl 8/72. Tevbe 9/71)

O (cc) müslümanların da birbirlerinin veli olmasını emrediyor. (Tevbe 9/71. Ahzab 33/6) 

*Müslümanların inkârcıları (Âli İmran 3/28. Nisâ 4/79, 139. Mâide 5/57, 81. Tevbe 9/23. Ankebût 29/41. Mumtehine 60/1), 

*yahudi ve hırıstiyanları (Mâide 5/51, 57. A’raf 7/3) veli edinmeleri haramdır.

Kur’an mü’minlerin kimlerin veli edinmelerini açık bir şekilde söylüyor:

“Sizin veliniz ancak Allah, (O’nun) Rasûlü, rükû’ ediciler olarak namazı kılan ve zekâtı veren mü’minlerdir.” (Mâide 5/55)                          

*‘Veli’ mü’minler hakkında kullanıldığı yerlerde genellikle üç anlama gelir:

Birincisi; Allah’ın yardım ettiği, işlerinde kendisine kolaylıklar sağladığı kimse,

İkincisi; Allah’a ibadet ve itaat sorumluluğunu üstüne alan kimse,

Üçüncüsü; din kardeşine yardım eden, birbirine yakın ve müttefik olan kimse.

*Allah’ın güzel isimlerinden biri de ‘el-Veliyy’dir ve onüç âyette geçmektedir. Bunun anlamı, yardım eden, destekleyen, yarattıklarının işlerini üzerine alan demektir.

*‘Veli’ kelimesi doğrudan doğruya sevgi anlamı taşımasa bile, bu veli olmanın gereği sayılır. Birine yardım etmek, onun işini üzerine almak sevgi ile yakından ilgilidir.

“Allah (cc) iman edenlerin velisi” ifadesi Kur’an’da fiil ve isim hâlinde bir kaç defa geçmektedir. (Bekara 2/257. Âli İmran 3/68 122. En’am 6/14, 127. Câsiye 45/19)

“Allah veli olarak yeter” bir yerde geçiyor. (Nisâ 4/45)

Kendisine verdiği nimetlere şükreden Yûsuf (as) şöyle niyaz etmişti: “... Dünyada ve âhirette benim velim Sen’sin ...” (Yûsuf 12/10)

15 âyette geçen ‘mevlâ’ da veli anlamındadır. Mesela;

وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ ﴿78﴾ ...  

“...Allah’a sarılın, O sizin mevlânızdır. O ne güzel Mevlâ, O ne güzel Vekildir.” (Hacc 22/78. Ayrıca bkz: Bekara 2/286. Enfâl 8/40. Hac 22/78. Muhammed 47/11)

-Velilerin çeşitleri

Türkçe’de sadece veli-evliyâullah bilinir. Kur’an başka evliyâdan da bahsediyor.

1-Şeytanların evliyâsı (evliyâu’ş-şeyâtîn)

Bâtıl dinleri seçenler kendilerini doğru yolda sanarak şeytana yaklaşırlar, bir anlamda onu isteyerek veli edinirler. Kur’an’ın dediğine göre şeytan  kendi velilerini dalâlete (sapıklığa) sürükler.

 فَر۪يقًا هَدٰى وَفَر۪يقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلَالَةُۜ اِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاط۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ ﴿30﴾

“Bir kısmına hidâyet verdi, bir kısmı da sapıklığı hak etti. Çünkü bunlar, Allah’ı bırakıp, şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar.” (A’raf 7/30)

يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَٓا اَخْرَجَ اَبَوَيْكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْاٰتِهِمَاۜ اِنَّهُ يَرٰيكُمْ هُوَ وَقَب۪يلُهُ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْۜ اِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاط۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿27﴾ وَاِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً قَالُوا وَجَدْنَا عَلَيْهَٓا اٰبَٓاءَنَا وَاللّٰهُ اَمَرَنَا بِهَاۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَأْمُرُ بِالْفَحْشَٓاءِۜ اَتَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿28﴾

“Ey âdemoğulları, iblis anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları Cennetten çıkardığı gibi sizi de sakın bir belâya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir.

Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların velileri (dostları) kıldık.

Onlar ‘çirkin bir hayasızlık’ işlediklerinde ‘biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bize bunu emretti’ derler. De ki; ‘Şüphesiz Allah, çirkince hayasızlıkları emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah’a karşı mı söylüyorsunuz?’ (A’raf/27-28)

Şeytan iyi bir ardadaş, samimi ve sıcak bir dost, bir yardımcı değil, tam bunların tersine insana sürekli vesvese verip aldatan ve onun iki dünyada da şaki (bedbaht) olmasına çalışan sinsi bir düşmandır.

O, Allah’ın huzurundan kovulmasına Âdem’in (as) sebep olduğunu düşünerek, ona ve onun şahsında bütün insanlara düşman olmuştur. ,

Kur’an, iblisin ve onun zürriyetinin, insanın azılı bir düşmanı olduğunu, onları veli kabul etmenin çok zararlı olduğunu tekrar hatırlatıyor:

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ اَمْرِ رَبِّه۪ۜ اَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُٓ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُون۪ي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّۜ بِئْسَ لِلظَّالِم۪ينَ بَدَلًا ﴿50﴾

“Hani Rabbin meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik; İblisin dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinin dışına çıkmıştı.

Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. (Bu), zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.” (Kehf 18/50)

Kur’an putlarına kadın ismi verip tapınan kimseleri şöyle anlatıyor:

لَعَنَهُ اللّٰهُۢ وَقَالَ لَاَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَص۪يبًا مَفْرُوضًاۙ ﴿118﴾ وَلَاُضِلَّنَّهُمْ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ اٰذَانَ الْاَنْعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِۜ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِيًّا مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُب۪ينًاۜ ﴿119﴾ يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا ﴿120﴾

“Allah onu (şeytanı) lânetlemiştir. O da şöyle dedi: ‘Andolsun, kullarından miktarı tesbit edilmiş bir grubu kendime çekip onları saptıracağım.

Onları –ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara (ümniyye’ye) düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah’ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim.

Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı veli (dost) edinirse, kuşkusuz o, apaçık hüsrana uğramıştır. (Nisâ 4/118-120)

İbrahim (as) putperest olan babasına şöyle sesleniyordu:

يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا ﴿45﴾

“Babacığım, şeytana kulluk (itaat) etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah’a) başkaldırandır.

Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkmaktayım, o zaman şeytanın velisi olursun.”  (Meryem 19/45)

Şeytanın insan üzerinde zorlayıcı bir gücü yok... Ancak o Allah’tan aldığı izinle kendine uyanları etkisi altına almaya çalışır. (İsrâ 17/64)

فَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ ﴿98﴾ اِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿99﴾ اِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِه۪ مُشْرِكُونَ۟ ﴿100﴾

“Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.

Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur.

Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost (veli) edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.” (Nahl 16/98-100. Ayrıca bkz: İsrâ 17/65)

Şeytanın işi vesvese vermek, ütopyaya davet etmek, aldatma ve kandırmadır, günahları süslemek ve zevkli göstermektir.

Bir hadis rivâyetinde şöyle deniliyor:

“Şüphesiz ki melek te, şeytan da kalbe bir takım şeyler bırakırlar. Meleğin telkini hayra götürme ve hakkı doğrulama, şeytanın telkini ise şerre götürme ve hakkı yalanlamadır. Kim kalbinde (hakka çağıran) bir şey bulursa, bilsin ki bu melektendir ve Allah’a hamdetsin. Kim de kalbinde şerre davet eden bir ses bulursa hemen Allah’a sığınsın.” Sonra da şu âyeti okudu: “Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur ve size çirkin fenalıkları emreder.” (Bekara 2/268) (Tirmizí, Tefsir/3 no: 2988)  

Şeytan kimleri korkutur?

اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ اَوْلِيَٓاءَهُۖ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿175﴾

İşte bu şeytan ancak kendi velilerini (dostlarını) korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü’minlerdenseniz, Ben’den korkun.” (Âli İmran 3/175)

Kur’an, şeytanın insanlara bir şeyler fısıldamasına, bir şeyler telkin etmesine de ‘vahy-bildirme, haber verme’ diyor.

Müşrikler, müslümanları dinlerinde ve Allah’ın hükümlerine uyma noktasında şüpheye düşürmek, ya da kendileri gibi gevşek davranmaya, o emirlere uymamakla bir şey olmadığını onlara inandırmaya çalışırlar.

Allah (cc) müslümanlara şöyle buyuruyor:

وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّٰهِ عَلَيْهِ وَاِنَّهُ لَفِسْقٌۜ وَاِنَّ الشَّيَاط۪ينَ لَيُوحُونَ اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْۚ وَاِنْ اَطَعْتُمُوهُمْ اِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ۟ ﴿121﴾

“Üzerine Allah’ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk’tır (yoldan çıkmaktır).

Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi velilerine (dostlarına) ilhamda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.” (En’am 6/121)

Şeytanın vahyi fısıldama, vesvese, kandırma gizli çağrıda bulunmadır. Şeytandan vahiy gelir mi? Şu rivâyet oldukça ilginç (eğer doğruysa);

İbni Hâtim, Zemil’den şöyle rivâyet ediyor: Bir defasında İbni Abbas’ın yanında oturuyorduk. Bir adam geldi ve şöyle sordu: “Ey İbni Abbas, Ebu İshak Allah’ın kendisine vahyettiğini iddia ediyor, ne dersin?” İbni Abbas, “O adam doğru söyluyor” diye cevap verdi. Onun bu cevabına şaşırarak dedim ki; “İbni Abbas o adamın doğru söylediğini mi söylüyor?” Dedi ki;

“Evet, iki vahiy vardır. Biri Allah’ın vahyi, diğeri de şeytanın vahyi. Allah (cc) Muhammed’e vahyetti, şeytan ise kendi velilerine vahyedip duruyor.” Sonra da bu âyeti okudu. (İbni Kesir, Muh. Tefsir, 1/613)

İşte böyle Şeytanlar, kendi yandaşlarına, davetine kulak verenlere yaklaşır, onlara telkinde bulunurlar. Şeytanın telkinlerine aldanan günahkârlar da gerçeği ters yüz ederler ve yalan söylerler. (Bkz: Şuarâ 26/221-223)

Şeytanın velileri aynı zamanda onun taraftarları, yandaşlarıdır. Onlar şeytanî ve şeytanı memnun edecek işleri yaparlar.

 اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰيهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿19﴾

“Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın yandaşları ziyana uğrayanlardır.” (Mücadele 58/19)

Bunun için gerekirse hak taraftarları ile her türlü maddi ve manevi savaşı yaparlar.

 اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُٓوا اَوْلِيَٓاءَ الشَّيْطَانِۚ اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفًا۟ ﴿76﴾

“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar, küfredenler ise de tağutun yolunda savaşırlar; öyleyse evliyâu’ş-şeyâtîn (şeytanın velileri-dostları) ile savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır.” (Nisâ 4/76)

Kur’an şeytanın veliliğini, dost veya yakınlığını bir de karîn-arkadaş, hizip-taraftar kelimeleriyle anlatıyor:

وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَر۪ينٌ ﴿36﴾

Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun arkadaşıdır.» (Zuhruf 43/36)

Ancak onun arkadaşlığı hem faydalı değil, hem de tehlikelidir.

وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪ينًا فَسَٓاءَ قَر۪ينًا ﴿38﴾

“Mallarını insanlara gösteriş için sarfedip, Allah’a ve âhiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaşı olduğu kimse için bu arkadaş ne de fenadır.” (Nisâ 4/38)

*

İmanı, takvası ve sâlih amelleriyle Allah’ın velilerinden (evliyaullah’tan) olma şerefini kazanan bütün mü’minlere selâm olsun.