İslam’da nikâh, yani meşru evlilik bir açıdan akit (sözleşme), bir açıdan da ibadettir. Hem Kur’an, hem de Sünnet (hadisler) Müslüman gençleri evlenmeye teşvik ediyor. (Nûr 24/32. Rûm 30/21)

Bu açıdan evlenmek (nikâhlanmak) bir Müslüman için hem fıtrî bir ihtiyaç, hem de dinî bir görevdir, yani farzdır. Evlendikten sonra da ailede karşılıklı olarak haklar ve görevler gündeme gelir. İslâm hukuku eşlerin görevlerini, sorumluluklarını ve yetkilerini geniş bir şekilde belirlemiştir. Her eş, aile hayatını bu ölçülerle bir ibadet anlayışı içinde sürdürmelidir.

Ama maalesef bu ideal aile hayatı, hele günümüzde, hele hele Avrupa’da, modern hayat anlayışında kolay kolay sağlanamıyor. Üzülerek görüyoruz ki Avrupa’da yaşayan Müslümanlar arasında da son yıllarda boşanmalar (talak) giderek artıyor.

Şurası bir gerçek ki eşler arasında anlaşmazlık, niza/çekişme, kavga olabilir. Bazıları evliliği “dikensiz bir gül bahçesi”, bazıları da sürekli kavga ortamı zannedebilirler.  Bu böyle değil elbette. Dalgasız deniz, dikensiz gül bahçesi olmaz. İnsanın olduğu yerde mutlaka sorun, anlaşmazlık, çekişme olur.

Öyleyse eşler sorunlara hazırlıklı olmalı. Öncelikle her problemin çözümü olduğuna inanmalı. Sorunlar karşısında akıllı, kurnaz ve yapıcı olmalı. Eşler arasında anlaşmazlık, ağız kavgaları, nizalar şiddetli geçimsizliğe ve yuvanın yıkılmasına varmadan Kur’an’ın gösterdiği metodlarla soruna çözüm aramalı. Ancak evlilik sürdürülemez noktaya varınca, yara kangren olunca İslâm boşanmayı (talakı) da meşru kılmıştır. Ancak Peygamberimizin (sas) şu sözünü unutmamak gerekir: “Allah’ın, helâl kıldıkları arasında en sevmediği şey boşanmadır.” (Ebu Dâvud, Talak/3 no: 2177. İbn Mâce, Talak/3 no: 2018)

Boşanma gerektiği zaman helâl olmakla birlikte bu, hem eşler için, hem de toplum için bir yıkımdır. Yıkımdır, çünkü boşanma ile aile dağılır, varsa çocuklar analı-babalı yetim olurlar, modern hayat sahnesinde sığınak ve korucu gibi olan yuva ortadan kalkar. Boşanmalar toplumsal yıkımdır; çünkü sağlıklı toplumlar sağlıklı ailelerden meydan gelir. Eşi ile anlaşmazlığı var diye aklından boşanmayı geçirenlere ve yuvasında huzur isteyenlere kullanabilecekleri bir kaç metodu hatırlatmak isteriz:

– BİR NOKTA:

İnsanın olduğu yerde hata da vardır, problem de vardır. Ancak unutmamak gerekir ki her hata düzeltilebilir, her problemin çözümü bulunabilir. Uygun yol ve yordam bulmak şartıyla.

– BİR NOKTA DAHA:

Eşler boşanmaya/ayrılmaya kafa yormadan önce, sorunları çözmeye kafa yormalılar.

– BÜYÜK BİR NOKTA:

Eşler şunu demeye cesaret etmeliler: “Ben yüzde yüz haklı olmayabilirim.” “Karşımdaki yüzde yüz haksız olmayabilir.”

– BİR BÜYÜK NOKTA DAHA:  İslam’da kul hakkı diye bir şey var. Eşler, karşılıklı ilişkilerinde kul hakkı yiyip yemediklerine dikkat etmeliler.

– BİR NOKTALI VİRGÜL:

Eşler şu soruyu sormaya da cesaret etmeliler: “Acaba anlaşmazlığa ben mi sebep oldum?”

– KULAĞA KÜPE:

Hatasız kul olmaz. Önemli olan hatayı kabul edip terk edebilmektir. “Kişi noksanın bilmek gibi irfan olmaz” diyenlere kulak vermeli.

– SİHİRLİ BİR ANAHTAR:

Empati. Yani aynaya bakmak, yani kendini gözden geçirmek, yani nefis muhasebesi yapmak. Bütün anlaşmazlık kapılarını açar. Her zaman denenmeli.

– ÖNEMLİ BİR SORU: Anlaşmazlıklarda, nizada hedef ne ? Güç gösterisi mi? Yani üstün gelmek, tatmin olmak, karşısındakini sindirmek, suç bastırmak mı?  Ailedeki bir sorunu çözmek mi? Çocukların yararına bir şey mi ? Bunlardan birisi ise, kullandığımız metod bizi hedefe götürmeli.

– SÖZ KURŞUN GİBİDİR: Ağızdan çıktımı bir daha geri dönmez. Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı. Söz söylerken şu metodu uygulamak her zaman fayda verdiğini tekrar hatırlayalım : Ne söyleyeceksiniz? Kime söyleyeceksiniz? Ne zaman söyleyeceksiniz? Nerede söyleyeceksiniz? Nasıl söyleyeceksiniz?

– İNCE BİR HESAP: Anlaşmazlıkların, kavgaların sonucunu iyi düşünmek gerekir. Kâr mı ediyoruz, zarar mı? Kazandık mı, kaybettik mi? Akıllı insan kârını zararını bilendir. Unutmamak gerekir ki zararın neresinden dönülürse kârdır.

– EL ÖPMEKLE DUDAK KİRLENMEZ:

Hatadan dönmek fazilet ve yapıcı olduğu gibi, özür dilemek de fazilettir.

– TATLI DİL YILANI DELİĞİNDEN ÇIKARIR:

Tatlı dilin tılsımlı bir gücü vardır. Her pozisyonda kullanılmalı. “Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola ağulu aşı, Yağ ile bal ide bir söz” Eşine tatlı dil kullanan bir eş, evini bal kovanına çevirir.

– SEN KİMSİN?:

Eşimizi gerçekten tanıyor muyuz? Zira insanlarla geçinmenin kolay yollarından biri karşımızdakini iyi tanımaktır. Eşini iyi tanıyan ona nerede nasıl davranacağını iyi hesap eder.

– NE VERİRSEN ELİNLE O GELİR SENİNLE:

Başkasına yaptıklarımız aslında kendimize reva gördüklerimizdir. Ya da kendimiz için seçtiklerimizdir. Çünkü ne yapıyorsak günün birinde karşımıza çıkar. Nasıl muamele görmek istiyorsak öyle muamele etmeliyiz.

– AH AYRILIK OLMASA:

Hayatta ayrılık var. Günün birinde ayrılacağını bilen akıllı kimse yarın pişman olacağı şeyi yapmaz. Keşkeler bu günleri geri getirmez. (Hikmet ehli;  “İnsanlarla bir gün ayrılacağınızı hesaba katarak ilişki kurun” demişler.)

– BEN SANA GÖSTERİRİM:

Ne mutlu başkasına mutluluk kazandırana! Bir Müslüman başkasının felâketinde saadet görme alçaklığına düşmez. Zaten başkasının felaketine sebep olarak mutluluk arayanlar ahmaklardır. Sen bu ahmaklığa tevessül etme. Unutma ki başkalarının cenneti kazanmasına sebep olmak sana da cenneti kazandırabilir.

– SAKIN HA HAİNLERDEN OLMA:

Emânete ihanet edene hain denir. Kur’an Müslümanları hainlikten sakındırıyor. (Nisâ 4/105. Enfal 6/58) İslâm’a göre eşler, aile hayatı, çocuklar, geçim araçları (servet ve mal), dünyada huzur ve mutluluk birer emânettir. İmanın verdiği şuurla emin olan Müslüman bu emânetlerin hakkını verir. Emânete hiyânet etmez.

– SEVEN NE YAPMAZ:

Seven sevdiğine itaat eder. Kimi seviyorsak ona iyilik etmemiz onu sevdiğimizin isbatıdır. Sevdiğinin yerine ağlamayan, tam tersine onu ağlatan, sevdiğinin bedenine batan dikenden ızdırap duymayan sevgiden söz edemez.

– KURBAN OLAYIM:

Eşler birbirlerine; “kurban olayım seni bana nasip edene! Senin sayende baba/anne oldum, ev oldum, ocak oldum, aile oldum, nesil ve sülâle, soy-sop sahibi oldum” demeliler. Bu sözü de her babayiğit söyleyemez. Ancak bunu söyleyenler aile mutluluğuna mutluluk katarlar. Aile direğini sağlam ve dimdik tutarlar.    

2016

Zaandam