• Kavram olarak ticaret

Türkçe sözlüklerde ticaret; 1. Ürün, mal vb. alım satımı. 2. Kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği. 3.Alışveriş sonucu elde edilen, yararlanılan fiyat farkı, kâr şeklinde tanımlanıyor. (TDK, Türkçe Sözlük, Ankara Thr. 2/1475)

Değeri olan bir malı yine değeri olan başka bir mal veya para karşılığında değiştirme. Bu işi yapana tâcir (çoğulu: tüccâr) denir.

Arapça’da ticaret kelimesinin aslı olan ‘te-ce-ra:’ fiili, bir kazanç elde etmek amacıyla anamalda tasarrufta bulunmak, alış-veriş demektir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 2/214)

Ticaret insanlığın ilk devirlerinden beri bilinen bir şey. İnsanlar her türlü ihtiyaçlarının bir kısmını bu yolla temin ederler. Ticaretin hem ekonomik faaliyet olarak, hem de sosyal boyutu ve işlevi vardır. Ticaret, pek çok kimse için kazanç ve geçim kaynağı olması açısından tarihten beri hep önemli olagelmiştir.

Bu önemli ekonomik ve sosyal faaliyetin huzur ve güven ortamında olabilmesi, bu konuyla ilgili kişilerin haklarının korunması için ticaretin kurala, ahlâkî ilkelere, teâmüllere göre yapılması esastır. Hayatın her alanına en isabetli ölçüleri getiren İslâm ticareti faaliyetlere de ilke ve ölçüler koymuştur.

Ticaret kelimesi Kur’an’da dokuz defa geçmektedir. Bunlardan beş âyet insanlar arasındaki alım-satımla ilgili, üç tanesi Allah-insan ilişkisi bağlamında yer alıyor. İki âyet de ticaret konusundaki genel hukukî düzenlemeden söz ediyor. 

İslâmda herkesin kanı, malı ve ırzı başkasına haramdır. Bunlar korunması gereken en temel haklardandır. Bir başkasına ait olan şeyi almak, kullanmak, yemek helâl değildir. İzin alınmış, bağışlanmış ve ticaret yoluyla elde edilirse helâl olur. (Nisâ 4/29)

Ticaretten bahseden diğer âyetlerde maddî ticaretin prensiplerinden çok, dünyevî kazanca odaklanıp âhiretteki gerçek kazanımı kaybetmeden sakındırma ve ticaretin müminleri Allah’ı hatırlamaktan alıkoymasını engelleme amacı ön plandadır. (Kallek, C. TDV İslâm Ansiklopedisi, 41/134)

  • Bir başka ticaret

Kur’an “satın alma, ticaret, kâr, terazi, tartı, rehin almak, ücret, ödünç, borç” gibi kelimeleri maddî ticaretle ilgili kullandığı gibi, bunlarla hem bir ticaret anlayışı inşa etmek istiyor, hem de bunları manevî ticaret anlamında kullanıyor.

Her şeyi ile maddî olan, materyalle yapılan ticaretin manevîsi nasıl olabilir? Bakalım.

İnsan mala, servete, çok kazanmaya, daha çok şeye sahip olmaya düşkündür. (Âli İmran 3/14) Hatta insanlardan bazıları dünya malı edinmeye, geçici şeylerle oyalanmaya öylesine kendisi kaptırır ki, zaman gelip geçer, ömür biter. Öyleki kulluk görevlerini yapmaya zaman kalmaz, ölüm kapıya dayanır ve neticede mezarı boylar. (Tekâsür 102/1-2. Tevbe 9/24)

Ancak Allah’a, dünya hayatının fani, Âhiret hayatının sonsuz olduğuna inanan, sorumluluk bilinciyle davrananlar farklı düşünürler. Onları ne ticaret, ne lahv (oyalayıcı şeyler), ne dünya çıkarları Allah’a karşı kulluk görevlerinden alıkoymaz. Onlar ticarete aldanıp gaflete düşmezler. (Nûr 24/37)  

 Kur’an’a göre, inandıkları kitaba uygun yaşayan, uygun ticaret yapan müslümanlar hiç kesintiye uğramayacak bir ticaret (kâr) bekleyebilirler. (bkz: Fâtır 35/29)

İman edenleri azaptan kurtacak en önemli ticareti Kur’an şöyle belirliyor:

Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Bunun için Allah'a ve Peygamberine inanmalısınız, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda çaba göstermelisiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”

Buna karşı mü’minler daha neler kazanırlar? Bu hayırlı olan şey nedir? Devam eden âyet bunun cevabını veriyor: Sağlam imandan sonra günün imkanlarıyla ve bizzat bedenle/canla Allah yolunda yoğun çaba göstermek, çok çalışmak, fedakârlıkta bulunmak, kulluk yapmak, iyi bir insan olmaya çalışmak çok kârlı bir ticarettir. Bu ticaretin sonucunda elde edilen kâr: Günahların bağışlanması, altlarından ırmaklar akan Adn cennetlerine girme, orada en güzel meskenlere yerleştirilme. Ki böyle bir sonuç muhteşem bir kazançtır. (Saff 61/10-13)

Allah (cc) dünya işlerini ve gönül eğlendirmeyi kulluk görevine tercih edenler hakkında şöyle buyuruyor: “Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler... De ki: Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cum’a 62/11)

Âyetin mesajı açık, geniş ve herkese, her devre yöneliktir. Burada Cuma ibadetiyle herhangi bir eğlence türü şeyin karşı karşıya gelmesi halinde ticaretin, yani kâr getiren bir meşguliyetin, oyun ve eğlencenin ibadete tercih edilmesi kınanıyor. Ticaret de dahil Allah’tan bağımsız bir alan olmadığı hatırlatılıyor.

İnsanı oyalayan, kulluk görevlerini yapmaktan alıkoyan her türlü eğlence ve boş işlere Kur’an ‘lehv’ diyor. Âyet böyle bir bir lehv’in, eğlence veya oyalanmanın mü’mini Allah yolundan alıkoymaması gerektiği uyarısı yapılıyor.

Allah’a karşı karşı saygılı davranan mü’minleri ne mal, ne ticaret, ne dünya işleri, ne evlat takıntısı Allah’ın anmaktan, Âhirete hazırlanmaktan alıkoymaz. Onlar bütün bunlara rağmen kulluk görevlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışırlar.  (Nûr 24/37)

Bu âyetten hareketle eylemlerin üç amacı olduğunu söylemek mümkün: Hayr, fayda/çıkar (kâr), haz (lezzet alma). Âyet iman edenleri hayırlı eylem yapmaya teşvik ediyor.

Kur’an bir de kazanç getirmeyen ticaretten bahsediyor. Dinde ikili oynayanların hidâyet (doğru yol) yerine dalâleti (sapıtmayı) tercih ettiklerini söylüyor. Onların bu ahmaklıklarını kâr etmeyen ticarete, boşa giden alış verişe benzetiyor. (bkz: Bakara 2/15-16) 

Kur’an bir taraftan iman edenleri helâl ticarete teşvik ederken, nerede ve ne şekilde olursa olsun ticaretin dürüst yapılmasını isterken, diğer taraftan manevî ticarete, bugün ve yarın çok kâr getirecek, Âhirette de kârı devam edecek manevi ticarete işaret ediyor.

Hüseyin K. Ece

17.11.2018

Zaandam