-Sıla-i rahim nedir?

Din dilinde ‘sıla-i rahm’; aynı rahimden gelenler arasındaki kuvvetli bağdır, ilişkidir; olması istenen merhamet, şefkat ve ilgidir.

Ya da “kan bağı ve evlenme yoluyla oluşan akrabalık bağlarını yaşatma, ilişkiyi sürdürme, haklarını gözetme, onlara ilgi gösterme, iyilik ve yardımda bulunma, ve ziyaret etme”dir. (Çağrıcı, M. TDV İslâm Ansiklopedisi, 37/112)

Sıla-i rahm yavan bir ilgi, memleketi, doğum yerini veya anne babanın yaşadığı yeri ziyaret değil; rahmetin/merhametin sonucu olarak akrabalara gerekli yardımı yapmak, gereken faydayı onlara ulaştırmaktır. Yani sıla-i rahim mekan ziyareti değil, insan (akraba) ziyareti ve onlara ilgidir.

-Akraba nedir?

Birbiriyle soy açısından yakın, yani aynı soydan (sülâleden) olan kimse demektir. Çoğulu ‘akribâ’dır.

Kur’an’da akraba manasında daha çok zü’l-kurbâ (Beklara 2/83, 177. Nahl 16/90. Nisâ 4/36. En’am 6/152 v.d),

ulu’l-kurbâ (Nisâ 4/8. Tevbe 9/113. Nûr 24/22),  

el-akrabûn (Bekara 2/180, 215. Nisâ 4/7, 33),

ulu’l-erhâm (Enfâl 8/75. Ahzâb 33/6) gibi kelimeler kullanılmış. 

Yine âl, ehl ve aşiret kelimeleri de Arapça’da “akraba” mânasına gelmektedir.

-Akraba çeşitleri: Yakın akraba uzak akraba

Akrabaları dört kısma ayırabiliriz.

Birincisi: Bakmakla mükellef olduğumuz yakınlar. Anne-baba, dede-nine, çocuklar, gerekirse oğul tarafından torunlar.

İkincisi: Mahrem olan yakınlar. Kendisiyle evlenilmesi ebediyen haram olan akrabaya zû rahim mahrem denir. Bunlar da büyükbaba, babaanne, kardeş, kızkardeş, amca, hala, dayı, teyze, yeğenler. Akraba olsun olmasın kayınbaba ve kayınvalideler, gelinler, damatlar ebediyyen mahremdir. Evli oldukları sürece yengeler ve kocaları, kardeş hanımları veya kocaları mahremdir, yeğenlerin hanımları, kocaları da.

süt hısımlığı da bu mahremiyete dâhildir. (Bkz: Nisâ 4/23. Nûr 24/31)

Üçüncüsü: Nâmahrem olan ama mahremlere yakın akrabalar. Bunlara zû rahim gayru mahrem (Türkçe’de nâmahrem) denir. Amca, hala, dayı, teyze çocukları, onların çocukları, sütten dolayı böyle olanlar...

Dördüncüsü: Aynı soyadını taşıyanlar, 2., 3., veya 4. Kuşakta birleştiğimiz akrabalar. Bunlar da zû rahim gayru mahrem (Türkçe’de nâmahrem). Bunun sınırı da oldukça geniştir.

Bir de bunlardan olup da komşu olanlar var. Böyle bir durumda komşuluk hakkı da devreye girer.

Kişinin neslinden geldiği baba, dede, ana, nine... gibi yakınlarına usûl, onun neslini sürdüren oğul, kız ve bunların çocuklarına da fürû denir.   (Akyüz, V. TDV İslâm Ansiklopedisi, 2/285-287)

-Sıla-i rahm’in pratiği: Akrabaya ilgi

Bunu akrabaya karşı görevlerimiz diye de anlamak mümkün.   Akrabalardan sağ olanlara ilgi göstermek dinimizin emridir.

Sıla-i rahim yukarıdaki sıralamaya, imkan ve şartlara göre yapılır. Öncelik elbette yakın akrabalar, aynı rahme yakın olan, mahrem olanlara. Sonra da uzak akrabalara. Tabi ki imkan ve güven varsa. Zira bazı akrabalarla ilişki güvensiz ve zararlı olabilir.

Kur’an akrabalık bağını kesenleri kınıyor ve bunun yanlış olduğunu vurguluyor. “... Allah’tan hakkıyla ittika edin (korkup-çekinin) ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının.” (Nisâ 4/1)

Kur’an bunun tersi bir tutum sergileyenleri ise övüyor.

“Onlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler, Rablerinden korkarlar; kötü hesaptan ürkerler.” (Ra’d 13/21)

“Allah’a kulluk edin, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altındaki kimselere iyilik edin.” (Nisâ 4/36)

Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Rahim (akrabalık) Arş’a asılıdır. Der ki, ‘kim beni ‘sıla’ ederse Allah da ona sıla etsin. Kim benden koparsa Allah da ondan kopsun.” (Buhârî, Edeb/13 no: 5988-5989. Müslim, Birr/6(17) no: 2555. Ahmed b. Hanbel, 1/190, 191, 194, 6/62)

Merhamet, sanki göklerdedir. İnsan ona tutunursa, yani yakınlarına ilgi göstererek, yardımcı olarak o bağı koparmazsa Allah (cc) da ondan bağını koparmaz. Yani ona rahmet eder, ona yardımda bulunur.

Akraba olmak müslümanlara karşılıkla bazı görevleri yükler. Buna fıkıhta “akrabalık hukuku” denir. 

Sıla-i rahm’in en önemli pratiği akrabalara ilgi, yardım ve ihtiyacı karşılamaktır. Bu, karşılıklı ziyaret, haberleşmeden başlar, maddi veya manevi yardım etmeye, ihtiyacını gidermeye kadar uzanır.

Muhtaç olanın ihtiyacı olan şeyi –her ne ise- karşılamaya din dilince ‘infak’ denir. İnfak etmeye akrabadan, üstelik en yakında olandan başlanır. 

“O halde, akrabaya, yoksula (miskin’e) ve yolcuya hakkını ver.” (Rûm 30/38. İsrâ 17/26)

 “Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” (Bekara 2/215. Bir benzeri: Nisâ 4/36. Bakara 2/83)

Bu âyette sıralama ve öncelikler var.

Peygamberimiz de infak hususunda sıralamayı şöyle yapıyor:“... Evvelâ kendinden başla (kendi ihtiyacını karşıla)! Şâyet bir şey artarsa ailene, ailenden de bir şey artarsa akrabana ver. Akrabana verdikten sonra bir şey artarsa şöyle ve şöyle yap buyurdu. Ve önünde, sağında, solundaki muhtaçlara ver diye işaret etti.” (Müslim, Zekat/13(41) no: 2313)

 

 

Hüseyin K. Ece

25.09.2021

Zaandam