Değerli okuyucular, özellikle değerli gençler!

Kur'ân’da 65 yerde ‘in­san’, 18 yerde ‘ins’, 230 yerde de ins’in çoğulu ‘nâs’ şeklinde geçiyor.

Kur'an'da insan bütün yönle­riyle ele alınmış, onun yaratılışını, nasıl bir varlık olduğunu ve hayatının amacını, onun nasıl bir kimliğe sahip olması gerektiğini açıklamış ve bunun yollarını göstermiştir.

Bu aynı zamanda insana değer vermektir. Evet İslâma göre insan keremli, yani değerli ve şerefli (İsrâ 17/70) ve en güzel biçimde yaratıldı, yaratılıyor (Tîn 95/4).

Yeryüzünde Allah’ın halifesi olma (ilâhi iradeyi temsil etme) adayıdır (Bekara 2/30). Akıl ve irade sahibidir.

İnsan ‘bilinç ve sorumlulukla’ donatılmıştır. Ondan bu bilince ve sorumluluğa uygun davranması istenmiş; kulluk makamına yüceltilerek hilâfet misyonu (görevi) yüklenmiştir. Çünkü Allah (cc) değil insanı, hiç bir şeyi boşu boşuna yaratmaz. (Mü’minûn 23/115. Tekâsür 102/8)

Yani insanın bu hayatta bir misyonu vardır, her varlık gibi... Kur’an; görevi, sorumluluğu, işlevi yokmuş gibi davranan insana bu gerçeği hatırlatıyor. (Kıyâme 75/36)

Ve o yaptıklarından dolayı sorumludur. Bazıları bu sorumluluğu unutsalar da insan; kulluk dairesinden, kendisi için biçilen rolden dışarı çıkamaz.

İnsan akıl ve özgür irade sahibi olarak yaptığını robot gibi planlanmış şekilde değil, kendi seçimi iie yaptığı için sorumludur.

İyi veya kötü, yaptıklarının mutlaka bir sonucu, karşılığı olur.

İnsan olgunlaşmaya, yani iyi olmaya ve daha da iyi olmaya adaydır. Aslı, yapısı (fıtratı) tertemizdir ve buna yeteneklidir. (Rûm 30/30)

Üstelik o Allah’tan bir ruh (öz) taşımaktadır (Sâd 38/71). Bu şu demektir: İnsanları da yaratan, can veren O’dur. İnsana hayat veren Allah (cc) onun hayatını devam ettirebilmesi için de gıda, rızık, besin olarak da her şeyi yarattı ve yaratmaya devam ediyor. O (st) şöyle buyurdu:

“O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bekara 2/29)

“Allah'ın, göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi?...” (Lukman 31/20. Zuhruf 43/13. Hac 22/65)

Demek ki insan her açıdan Yaratıcısına bağımlıdır. O’nsuz insan bir anlam ifade etmez. Allah’a rağmen varlığına bir anlam vermeye kalkışan kişi, aldanır.

İnsanın yapısı (fıtratı) da Allah’ın tanımaya, O’na kulluk yapmaya, iyi insan olmaya elverişlidir. Bu durumu Peygamber (sav) şöyle açıkladı:

“Her çocuğu annesi fıtrat üzere dünyaya getirir. Onun bu hâli konuşma çağına kadar devam eder, sonra anne-babası onu hırıstiyan, yahudí, mecûsi (ateşe tapan) yapar. Eğer anne-baba müslüman iseler, çocuk da müslüman olur.” (Müslim, Kader/24-25 no: 6760-6761. Ebu Dâvûd, Sünnet/18 no: 4714. Tirmizî, Kader/5 no: 2138).

Fıtrat üzere doğmak, insanın beşer ve insan (Âdemoğlu) olduğunu ifade eder. Onun yapısında Allah’ın halifesi (temsilci) olmak, iman edip sâlih amel işlemek (faydalı işler yapmak), ya da bunların tersini yapmak özelliği, kabiliyeti var...

Kişi termometre gibi sıfır noktada doğar. Yani ne müslüman, ne gayr-i müslimdir, ne sevabı vardır ne de günahı. Âkil-bâliğ olduktan (ergenlik yaşına ulaştıktan) sonra kendi özgür iradesiyle, serbest tercihi ile yukarı da gidebilir, aşağıların aşağısına da düşebilir (Tîn 85/5). İyi insan da olabilir kötü insan da. Kulluk görevini yapan da olabilir yapmayan da...

-İnsan nasıl daha iyi olabilir? Ona güzel ahlâk yakışır... Peki insan bunu nasıl elde edebilir?

-Dünya hayatında misyonunu (işlevini) nasıl yerine getirebilir?

-Nasıl yaparak Allah’ın halifesi olma şerefini kazanbilir ve sürdürebilir?

-Sorumluluğu nedir ve bunu nasıl yerine getirebilir?

-Yapısından olan keremi (değerli olmayı) nasıl koruyabilir?

-İnsanın mutlu olma arzusu da var. İnsan nasıl bir hayat yaşarsa gerçek mutluluğu tadabilir?

-Hayatın bir de ötesi var, bazıları kabul etmese bile... Bu ölümden sonrasında da mutlu olmanın, kurtulmanın imkanları nelerdir?

-Kişi doğuştan ölüme kadar Yaratıcı’nın açtığı kredi ile yaşar. Her geçen gün Rabbine borcu artar. İnsan bu borcunu nasıl ödeyebilir? Borcunu ödeyemezse bile, kendisine iyilik eden, rızık ve nimet veren Sahibine nasıl teşekkür edebilir?

-Herkesin farklı farklı kimlikleri var. İnsan en güzel ve sağlam kimliği nasıl  oluşturabilir? Mü’min bu şerefli kimliği nasıl koruyabilir?

-Kur’an ile nasıl inşa ve ihya olunabilir?

Sorular artırılabilir. Bu ve benzeri sorular tarihten beri pek çok insanın sorduğu sorulardır.

Bu soruların en güzel ve mutlak cevabını insanın ve varlığın yaratıcısı, sahibi ve yöneticisi (Rabbi olan) Allah’ın gönderdiği (inzâl ettiği) Kur’an vermektedir. Kur’an insanlara hitap ediyor; aklını, tasavvurunu, yüreğini, vicdanını inşa etmek istiyor. İnsanı bilen Yüca Allah ona onun ihtiyaç duyduğu hak inancı, ölçüleri, ilkeleri, sınırları Kur’an’la gönderdi.

Bu açıdan şöyle demek mümkündür: Vahiy, yani Kur’an insanı inşa ve ihya etmek (manen diriltmek) için gönderilmiş ilâhi bir projedir.

Ona inanıp onun ölçüleriyle hareket eden mü’min hem kendini inşa ve ihya eder, hem de sapasağlam bir kimlik kazanır...

Drs. Hüseyin K. Ece

02.11.2022

Zaandam