Değerli okuyucular, sevgili gençler…

1.Manava, ya da marketin manav bölümüne gidiyorsunuz. Bir kaç çeşit meyve almak istiyorsunuz. Ama ne yazık ki sehpada bir çeşit meyve var.

Ya hepsi bitmiş veya manav hepsini kaldırmış, çok satılmayan bir tanesini sehpaya koymuş. Ya da manav başınıza dikilmiş, elinde tehdit aleti sizi bir çeşit meyveden almaya zorluyor. Üstelik almaya zorlandığınız meyve çürümeye yüz tutmuş, sevmediğiniz, üstelik çok pahalı bir meyve... Tek altarnetife mecbur kalışınız canınızı sıkıyor, itiraz etmek istiyorsunuz ama görevliye bakıp vazgeçiyorsunuz. Homurdanarak o tek meyveyi yüksek fiyata alıp orasını terkediyorsunuz.

2.Başka bir zaman başka bir manava veya marketin manav bölümüne gidiyorsunuz. Sehpa çeşit çeşit meyvelerle dolu. Kimisi paketlenmiş, kimisi açık. Hepsinin fiyatı üzerinde yazılı. Başında da iri yapılı, somurtkan bir görevli yok. Sessizce geliyorsunuz, meyveleri gözden geçirip, canınızın çektiği, faydalı gördüğünüz meyvelerden dilediğiniz kadar alıyorsunuz.

Başka ihtiyaçlarınızı karşılarken de benzer durum olabilir.

Soru: Bu iki durumdan biri ile karşıya kalsanız, hangisi sizin için uygun, hangisini tercih ederseniz?

3.Bir yerdesiniz, bir kurumdasınız veya bir yapıda (oluşumdasınız)… Bildiğiniz bir şey var: Her insan farklıdır, her insan düşünür, her insanın her konuda sayısız fikirleri vardır. Bir konuda farklı görüş ve fikirlerin olması da faydalı… Ama size deniyor ki: Buraya geldiyseniz, bu yapıya bağlandıysanız, farklı düşünmeniz, bu yapıya uymayan fikirlere sahip olmanız, bunu sözlü veya yazılı beyan etmeniz yasaktır. Size bir şeyler dikte ediliyor. Başınıza da bir görevli dikiyorlar, ya da peşinize adam takıyorlar. Hareket alanınız veya düşünme yeteneğinizi daraltıyorlar.

Siz bu durumda değil kendi fikrinizi özgürce ifade edebilmeyi; istediğiniz yere gitmekten bile mahrum bırakılıyorsunuz.

Kim böyle bir durumda olmak ister?

4.Kur’an’a göre insan pek çok açıdan, pek çok sebeple şereflidir, değerlidir (kerâmetlidir). (Bkz: İsrâ 17/70. Tîn 95/4)

İnsanın değerli ve seçkin olmasının en önemli iki sebebi var: a.İnsan Allah’ın şâheseridir. Varlıklar arasında Allah’ın en fazla –teşbihte hata olmaz- emeği insan üzerindedir. İnsan harika bir varlıktır, olağanüstüdür, komplikedir, kimsenin yapamayacağı bir mu’cizedir, Kur’an diliyle âyettir; Allah’ın yüce kudretinin belgesi, delili, isbatı, işaretidir.

b.Akla sahip olması ve bunu özgür iradesiyle kullanabilmesidir. İnsan aklıyla anlar, düşünür, karar verir; iradesiyle kendine göre iyi veya kötü bir şeyleri tercih eder ve yapar. Bundan dolayı da sorumludur.

Bu özgür iradeyi kullanmaya din, tanrı, kulluk yapmak da dahildir. Yani Kur’an’ın anlattığı Allah (cc), özel yarattığı ve sorumluluk yüklediği insana seçim hakkı, irade hürriyeti verir. Ancak onu başıboş bırakmaz. Aklını ve iradesini iyi yönde, hayırlı işlerde, hak yolunda ve kulluk yapmakta nasıl kullanacağını da kitapları ve elçileriyle öğretir. Kitap ve elçilerin haber ölçüleri kabul edip uygulayan, ya da onların gösterdiği yolu seçen de isabetli karar vermiş olur.

Tekrar vurgulamak gerekir ki, sonucuna katlanmak şartıyla Yaratıcı kullarına inkâr, günah işleme, başka şeylere tapma özgürlüğü veriyor. Bu aynı zamanda insanın temel hakkıdır. Allah’ın tanıdığı bu hakkı hiç bir kişi, kurum ve güç ihlâl etmemeli.

5.İrade hürriyeti; sorumlukla beraber, haklara dikkat eden bir özgürlük ve bu özgürlüğü faydalı bir şekilde kullanmayı sağlayan bir ortam… insana güzel yakışır.

6.Hayatın her alanında farklı altarnatiflerin, fikir ve çözümlerin olması toplum için kazanımdır. Tek bir fikre, tek bir çözüme, tek bir obsiyona, tek bir yöneticiye (diktatöre mesela) mahkûm olmak, bir anlamda çözümsüzlüktür.

Bir yerde, kurumda, ülkede, yönetimde farklı altarnatifleri, fikirleri, önerileri seçme imkanı varsa; bunu tebrik etmek ve öyle bir imkanı kullanmak gerekir.

7.Bu bağlamda sorulsa; seçimlerde oy kullanmayı düşünüyor musun? Evet derim. Çünk; a.Bana, sınırlı da olsa bir seçim hakkı veriliyor. Niçin bunu hebâ edeyim.

b.Tercih yeteneğim-iradem var. Bunu baskı olmadan serbestçe kullanma imkanım var.

c.Yaşadığımız ülkede yerel veya merkezi yönetimler (meclis ve hükümet) seçimle işbaşına geliyor. Ben oy versem de birileri seçilecek, vermesem de… Onlar benimle, toplum ve ülke ile ilgili kararları alacaklar. O kararlara doğrudan etki edemem. Lakin temsilci gönderebilirsem belki sorunlarımızı oraya taşır veya yanlış kararlara işaret edebilir.

d.Seçim, halkın işlerinde uygun görülene yetki vermektir. Hedef elbette en ehil olanların seçilmesidir. Bu olmuyorsa, en az zararlının, en az kötünün iş başına gelmesi, çok kötülerin (ırkçıların) yetkili olmasından iyidir.

e.Bu ülkede seçimde oy vermek fetva konusu değil, halkın yönetilmesi ve maslahâtı ile ilgili pratik bir konudur.

f.Seçim hakkı bir tek çürük, zararlı, üstelik çok pahalı meyveyi almaya/yemeye zorlanmaktan daha iyidir.

drs. Hüseyin K. Ece

14.02.2022

Zaandam