Bütün ülklerde çeşitli sebeplerden, iktisadi gelişmelerden dolayı insanların ucuzluk, pahalılık dediği durumlar olabilir.

Dünyanın bir yerinde olan bir siyasi olay, savaş, ekonomik kriz komşu ülkeyi, öteki ülkeleri etkileyebilir.  

        Bu doğru olmakla beraber insanların bunu algılaması önemli. Neye ucuz neye pahalı diyorlar. Elbette bu herkesin kazancına göre değişir.

Yaşadığı ülkeye göre geliri yüksek olanlar için pahalılık söz konusu olmaz. Ama geliri düşük olanlar almak isteyip de alamadıklarına pahalı derler. Ya da fiyatların hafif yükselmesi durumunda endişeye kapılabilirler. (Ben 1970 yıllardan beri ülkemizde pahalılıktan şikayet edildiğine şâhidim. Şikayetler hiç durmuyor ki...)

Dolaysıyla pahalılık veya ucuzluk biraz da psiklojiktir. Biraz da doymamışlıktır. Çok şey isteyip de istediğini elde edememektir. İstediğini elde edemeyenler elbette şikayetçi olurlar. Fiyatların artması üzerinde panikleyebilir. Pazarda bir malın azaldığını duyunca hemen harekete geçip o üründen bol miktarda stoklama yapabilirler. (Nitekim geçtiğimiz aylarda Hollanda’da ayçiçek yağının başına böyle bir şey geldi.) 

Bir de şu var: İnsanların çoğu doyumsuzdur. Eldeki ile yetinmez, daha fazlasını ister. Bir şeye kavuşur ama doymaz daha başkasını, daha yenisini, daha lüksünü ister. Elindekinin yetmediğini düşünür. Azalacağından endişe eder. Hele elindekiler pazarda yoksa, ya da fiyatları artarsa panikler. Nasıl geçineceğiz der, açlık korkusu yaşamaya başlar.

Her insanda nefis, buna bağlı olarak da iştah, hırs, tamah, emel ve tutku duyguları vardır. Bunlar hayatı sürdürebilmek için insana verilen aparatlardır. (Bkz: Âli İmran 3/14)

Hırs ve tamah; bir şeyi şiddetle arzu etme, bir şeyin üzerine çok düşmek, ona aşırı derecede tutkun olma, sonu gelmeyen istek, aşırı arzu demektir. Bu aşırı tutkunun iki boyutu vardır: Birisi hırs, diğeri ihtirastır.

Hırs; fazla istek ve arzudur. Hırs sahibi kimselere “hârîs” denilir. İhtiras; aşırı istek, gözü dönmüşlük, açgözlülük, doyumsuzluk demektir ki  hırsın aşırı ve olumsuz hâlidir İhtiras sahibi kimseye “muhteris” denir. Muhterislerin mutlu oldukları görülmemiştir.  

Derler ki “ihtiras ile ihtiyaç arasındaki farkı bilmek gerekir”...

Kişi bu duyguları temel ihtiyaçlarını temin için kontrollü kullanırsa faydasını görür. Ama tam tersi, bunların güdümüne girerse hem çok yanlış yapar, hem dünya sınavını unutur, hem de hiç doymaz.

İhtiras ve tamahın varacağı nokta açgözlülüktür. Bu da; şiddetli arzu, bir şeye aşırı meyil ve rağbet göstermek demektir. Dünyalıklar, zevkler, harcamalar, biriktirmeler, satın almalar yönünden doymamaktır. Daha fazlasını, daha ötesini, daha çoğunu aşırı bir şekilde istemektir. Eldeki ile yetinmeyip, başkasının elindekine göz koyacak kadar iştahla zevklere ve maddi şeylere, dünya malınına meyletmektir.

Pahalılıktan şikayet etmemenin, hırs ve tamahın esiri olmamanın, açgözlülüğe düşmemenin çaresi var mı? Elbette var.

Bir tanesi kanaattir. Eldeki ile yetinmeye ‘kanaat’ denir. Kişi sahip olduklarıyla yetiniyorsa, “şükür ki bugün bunlara sahibim” diyebiliyorsa, o kişi yüreğinde zengin gibidir. Elinde olanlar ona –az da olsa- yeter. O böyle hisseder. O yüzden fazla şikayet etmez. Peygamberin (sav) sözüne kulak verir. 

Zenginlik mal çokluğu ile değildir. Bilakis zenginlik göz tokluğuyladır.” (Müslim, Zekât/120 no: 1051. Buharî, Rikâk/15 no: 6446. Tirmizî, Zühd/40 no: 2373)

Bu gerçek İslâm kültüründe şu şekilde ifade edilir: “Kanaat tükenmeyen bir hazinedir.”

Hikâyeye göre bir dilenci bir âlimden fakir olduğunu ileri sürerek bir şey istemiş. Âlim ona “eğer fakirsen gel bir anlaşma yapalım; elli akçe vereyim, bir gözünü ver” demiş. Dilenci “olmaz öyle şey” demiş. Âlim “yüz akçe vereyim” demiş. Dilenci bunu da kabul etmemiş, “daha fazlasını versen de gözümü vermem” demiş. Âlim o zaman demiş ki: “Görüyorsun, ne kadar zengin imişsin.”

 “İslâm hidâyeti nasip edilen ve yeterli miktarda maişeti (geçimliği) olup, buna kanaat edene ne mutlu!”  (Ahmed b. Hanbel 2/168, 173. Müslim, Zekât/43(125) no: 2426. Tirmizî, Zühd/35 no: 2350)

Diğeri şükretmektir. Rabbimiz diyor ki: “Eğer şükrederseniz mutlaka size nimetlerimi artırırım...” (İbrahim 14/7) Şükür yürek, dil ve bedenle olur. Beden ile şükrün, iman ettikten sonra İslâma, yani ilâhi ölçülere uyarak yaşamak olduğunu hatırlayalım. Hiç nimetlerin, rızıkların, mülkün sahibi Allah’a hakkıyla şükreden şikayet eder mi?

Bir diğeri infak etmektir. İnfak, fakirliğin, âcizliğin, imkânsızlığın açtığı yaraları tedavi eder. Pek çok manevi derde devâdır.

“Açlık korkusu” korkuların en çirkinidir ve temelsizidir.” Aç kimseyi bir lokma doyurur, açlık takıntısı olanı dünya doyuramaz.” Bundan dolayı “açgözlülerin midesini değil, gözünü doyurmak gerekir” demişler.

İnsan yarınından, etrafındaki olumsuz gelişmelerden, pahalılktan, doğal âfetlerden, kendisi veya ailesi için endişe edebilir mi? Edebilir. Bu  normaldir. Ancak “açlık korkusu” böyle değildir: Var iken, çeşitli imkanlar içerisinde iken endişe etmektir. Eldekini yetersiz görmek, azalacak, tükenecek, yetmeyecek korkusudur. Böyleleri hem aç gözlüdürler, hem cimridirler, hem de kanaatsizdir. Aç gözlülük kişilik zaafıdır, insanı mutsuz eden, sıkıntıya sokan bir huydur.  

Aç gözlülerde köstebek ahlâkı vardır. Bilindiği gibi köstebek yuvasına ömür boyu yiyecek biriktirir ama asla bunları tüketecek kadar ömrü olmaz.

Hırs, ihtiras, aşırı tamah, açgözlülük insanı böyle anlamsız yarışların içine sokar, onu bazı şeylerin peşine koşturur, asıl görevlerini yapmasına engel olur.

Tüketimi hayatın gayesi haline getiren, kazanmak ve harcamaktan başka düşüncesi olmayan, dünyalık elde etmekten başka davası olmayan insan aç gözlüdür, cimridir, egoisttir, doyumsuzdur. Dolaysıyla infak etmekten, cömert olmaktan uzaktır, paylaşmayı ve yardım etmeyi sevmez.

Allah yolunda harcamak, vermek, paylaşmak, cömert olmak (infak etmek) müslümanı aşırı hırs ve tamahtan korur, açlık duygusunu tedavi eder. İnfak etmek aç gözlülüğün ilacı olduğu gibi cimriliği azaltacak en güzel imkanlardan biridir. Zaten infak eden cimri ve şikayetçi olmaz, mutlu olur. 

Çevremizde “pahalılık var” iddialarına bir de bu pencereden bakmak gerekir.

Hüseyin K. Ece

18.05.2022

Zaandam