Bayram kelimesinin aslı Farsça ‘bezrem veya bezrâm’ kelimesidir. Oğuz Türklerinden beri ‘beyrem veya bayram şeklinde kullanılmaktadır. (Erdem, S. TDV İslâm Ansiklopedisi, 5/257)

Ramazanı takip eden, onunla bağlantılı olan üç günün adı –her ne kadar kültürümüzde olsa da- şeker (suiker) bayramı değil “Fıtır Bayramı, ya da “Ramazan Bayramı”dır. Arapça aslıyla “ıydu’l-fıtır”dır. 

Bu üç günün müslümanlar için bayram olmasının  bize göre dört tane hikmeti var:

Birincisi: Recebin başında yapılan duanın kabul edilmesinin sevinci. Müslümanlar Peygamber (sav) gibi üç aylardan Receb’in başında şöyle dua ederler: “Allâhʼım! Receb ve Şâban’ı bize mübârek eyle! Bizi Ramazana kavuştur. (Ahmed b. Hanbel, 1/259. Taberânî, Evsat 4/189. Beyhakî, Şuab 5/348) Hadiscilere göre bu rivâyet zayıftır. (Yaşaroğlu, M. Kâmil. TDV İslâm Ansiklopedisi, 42/276)

Hadis olarak zayıf kabul edilse de, Recep ayının başında bu şekilde dua etmenin bir sakıncası olmaması gerekir. Recep ve Şa’ban aylarının kendisi için bereketli olmasını dileyerek Ramazan’a kavuşmayı, onu değerlendirmeyi istemek demektir.

Ramazanı hakkıyla değerlendirenler, dolu dolu yaşayanlar da ilahi ödüle kavuşur. Bunlardan biri şöyle: “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazanı değerlendirirse (ikâme ederse), kim de inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesini değerlendirirse  onun geçmiş günahları bağışlanır” (Müslim, Müsâfirîn/24(175) no: 1781. Buhârî, İman/25 no: 35, /2728 no: 37-38, Savm/6 no: 1901, Terâvih/1 no: 2008-2009, F. L.eyleti’l-Kadr/1 no: 2014) (Âlimler, “küçük günahları bağışlanır” diye anlamışlar)

İşte Fıtır Bayramı Ramazanı değerlendirenlere önceden verilen bir müjdedir. Kulluk görevlerini yerine getirmenin ödülüdür. Ramazan gibi özel bir ayı en güzel, en verimli, en kazançlı bir şekilde geçirenler, bayramı bu müjdeyi umarak yaparlar. Bayramı hak ettiklerine inanırlar. Şüphesiz Ramazanı değerlendirme ile ilgisi olmayanların, bayramı bu şekilde hissetmeleri zordur.

İkincisi: Bayram nimetlere şükür sebebidir. Allah (cc) âlemlerin Rabbidir. İnsanlara sayısız nimet verir, iyilik eder. İnsan O’nun nimetlerini sayamaz. (Bkz: İbrahim 14/34, Nahl 16/18) Nimet kime ulaşıyorsa onun buna şükretmesi gerekir. İman edenler için Kur’an, oruç, infak, arınma, nefis eğitimi, güzel ahlâk kazanma imkanı olarak Ramazan’ı hediye edene… Buna iman etmeyi sağlayan yüreği verene… Onu değerlendirmeye güç ve imkan verene... Ramazan’ın arkasından bayramı meşru’ kılana şükredilir. Fıtır Bayramı bu şükrün/teşekkürün fert ve toplu olarak sevinçle ve güzelliklerle kutlanması, yaşanmasıdır.

Üçüncüsü: Bayram vahdet sebebidir. Vahdet tevhidten gelir. İslâm Tevhid dinidir, bir Allah inancına dayananır. O kendini din, yani hayat proğramı olarak seçen mü’minlerin Tevhid (lâ-ilâhe illallah-Allah’tan başka tanrı yoktur) inancı etrafında; din algısında, dini cemaatle yaşamada, hayata bakışta, birbirlerine ilgi ve sevgide, yardım ve destek konularında vahdet (birlik) olmalarını ister.

Bu herkesle biraraya gelmek, herkesle aynı düşünmek, aynı fikirleri taşımak değildir. Pek çok alandaki farklılıklara rağmen müslümanların kardeş (Hucurât 49/10), birbirlerinin velisidir (dostu, yardımcısı, müttefiki, koruyucusu) olduğunu bilmektir. (Bkz: Tevbe  9/71)

Bayram bu vahdetin küçük bir örneğidir. Nitekim dünyanın her yerinde müslümanlar Ramazan’ı, orucun güzdüzleri bir şey yememek-içmemek olduğunu bilirler. Aynı orucu tutarlar. İmsâkla oruca başlar, iftarla bitirirler. Ramazan tamamlanınca da cemaatle bayram namazı kılar ve bayram ederler. Bu konularda bazı kültürel farklılıklar olsa da böyledir.

İşte bu vahdetin bir göstergesidir.  İslâm müslümanlar arasında böyle iman, din algısı, duygu, diğer müslümanlarla kardeş ve veli olma bilinci olmasını, sonra onlarla ilişkilerde bu ölçülerin geçerli olmasını emreder.

Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Mü’minlerin birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirle­rini korumakta bir vücuda benzediğini görürsün. Vücudun bir parçası hasta olduğu zaman, diğer parçalar da (bunu hissderler)...” (Buhârî, Edeb/27 no: 6011. Müslim, Birr/17(66) no: 6587)

Bayram Ramazan bereketini tekrar cemaat halinde, ümmet olarak yaşamanın, birlikte şükretmenin, birbirine hayırlar/iyilikler dilemenin, ikram, dua, ziyaretler ve muhabbetin vaktidir.

Dördüncüsü: Bayram fıtratı yaratana hamdetme ve şükürdür. Bunu Bayramın adından anlıyoruz. Iydu’l-fıtr-fıtrat’ın yani fıtrat üzere yaratılışın bayramı… 

Fıtır ya da fıtrat; insanın doğuştan sahip olduğu bütün özelliklerini ifade eder. Yaratılış, belli yeteneklere ve yatkınlığa sahip oluş, karakter, mizaç, doğal eğilim, huy gibi manaları vardır. (Fîruzâbâdi, el-Kâmusu’l-Muhît, 456/ el-Isfehânî R. el-Müfredât, s: 575)

Fıtrat, el-Fâtır olan Allah’ın insanlara ve varlıklara yoktan var ederek verdiği kabiliyet, onlara ait proğramdır. İnsanlarla ilgili fıtrat; “Allah’ın insanın yapısına döşediği altyapıdır.”

‘ıyd’ de; âdet halini alan sevinç ve toplanma günü, bayram demektir. Her yıl tekrar geldiği ve insanlar bu günlerde sevindiği için bu isim verilmiştir.

Kullanılan kelime dikkat çekici... Orucu açmaya, sona erdirmeye veya oruçlu olmama hâline fıtır kökünden gelen ‘iftar’ denir. Ama bayramın adı olarak “ıydu’l-iftar-iftarın bayramı” değil, fıtrat anlamına gelen fıtır kullanılıyor; “ıydu’l-fıtır-fıtratın bayramı”.

İslâma göre Allah (cc) insanları fıtrat üzere yarattı. “(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak Dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm 30/30) 

Peygamber (sav) de bu gerçeği şöyle haber veriyor: “Her doğan ancak fıtrat üzere doğar. Sonra anne-baba onu yahudi, hırıstiyan veya mecusi yapar. Nitekim bir hayvan yavrusu  da derli toplu, organları yerinde doğar. Siz o yavruda bir organ noksanlığı görebilir misiniz? Sonra da Ebû Hureyre Rûm 30ncu âyeti okuyun dedi. (Buhârî, Cenâiz/79 no: 1358-1359, Cenâiz/92 no: 1385. Müslim, Kader/6(22) no: 6755. Ebû Dâvûd, Sünnet/18 no: 4714)

Ramazan bayramından önce verilen fitre’nin asıl adı ‘zekâtü’l-fıtır’dır. Bu da aslında fıtrat üzere, yani insan olarak yaratılmanın sadakası, fıtratı Yaratanı tanımaktır. “Bu sıfatı/biçimi, bu kabiliyetleri, bu fıtratı veren el-Fâtır olan Allah’tır. O’na şükürler olsun” demesidir.

Ramazan Bayramı, yani ‘ıydu’l-fıtr’ ile fitre, yani ‘zekâtu’l fıtr’ birbirini tamamlar. Birisi fıtratın şükrü, diğeri fıtrata sevinmenin âlametidir. Biri, fıtratın karşılığının asla ödenmez olduğunu itiraf, diğeri bu temiz fıtrata sevinmenin, bunu Ramazan’ın sonunda yapmanın fırsatıdır.

İşte Ramazan Bayramı yani ıydu’l-fıtr, bu fıtratı hatırlama ve ona şükretmenin zamanıdır. İnsana bu harika fıtratı Veren’i yeniden ve daha çok anma vaktidir. Ramazan’ın oruçla, dualarla, ibadetlerle, ikramlarla, infaklarla değerlendirmenin mutluluğudur. Müslüman; “Rabbime şükürler olsun, bu sene de Ramazan’ı sağlık ve afiyetle yaşama imkanı verdi” der ve sevinir.

Bayram işte bu niyettir, bu anlayıştır, bu sevinçtir. Bu asla “oh oruçtan kurtuldum, artık gündüzleri rahatlıkla yeyip içebilirim” şeklinde bir sevinci değil, Ramazan’daki kazançları ve faydaları elde etmenin huzurudur.

Bu bayram her ne kadar farklı müslüman toplumlarda kültürel özellikler kazansa da, bir toplumun kültürü değildir. İslâmın müslümanlara bir ikramı, bir hediyesi, bir ödülüdür.

Bunun için o ‘şeker bayramı-suiker feest’ değil; Ramazan bayramı, ıydu’l-fıtır-fıtratın bayramı’dır.

 

Hüseyin K. Ece

16.04.2022

Zaandam