Değerli okuyucular, sevgili gençler!

İnsan bazen hayatın akışına kapılır da dünya hayatın hep devam edeceğini sanır.

İş-güç, şu meşguliyet, bu uğraşı derken... Günler, aylar, seneler geçip gider. Kişi bir de bakar ki saçlarına ak düşmeye, eski bir arabadaki gibi bedenin her tarafında arızalar başlamış...

Hayatla ilgili gerçek başka. Hayat derken, insana verilen ömürden bahsediyoruz. Bilinen bir şey; herkese bu dünyada tanınan bir süre var. Kısa veya uzun... O süre günün birinde sona eriyor. Biz buna ecel veya vade diyoruz. İnsanı eceli gelince de, vadesi dolunca da bir saat ileri alınmıyor, bir saat geri bırakılmıyor.

İşte her kişi için dünya hayatı bu kadar. Zaten “dünya hayatı” derken, dünyanın yaratıldığı günden zamanımıza kadar süreyi kasdetmiyoruz. Herkese verilen sınırlı bir süreden söz ediyoruz. Yani herkesin dünya hayatı onun ömrüdür.

Bununla birlikte bütün insanları ömürleri de dünya hayatıdır. Zira onlara bu dünya üzerinde bir hayat veriliyor. Doğumuyla verilen can, süre dolunca ölümle geri alınıyor. Sonra da, insanlar ister inansın, ister inanmasın, sonsuz hayata (Âhirete) göç ediyorlar. Kim yapıyor bunu? Canı kim veriyorsa, kim yaratıyorsa O yapıyor.

Allah’a iman eden müslümanlar, O’nun kitabı Kur’an’ın dünya hayatı hakkında dediklerini de kabul ederler. 

-Kur’an’a göre dünya hayatı; aldatıcı bir meta’dır (fayda, alınıp-satılan şeydir).

“Her canlı ölümü tadacaktır… Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.” (Âli İmran 3/185. Tevbe 9/38. Ra’d 13/26)

-Dünya hayatı; bir oyun gibir.

“Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir oyalanmadır. Elbette ki Âhiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır...” (En’am 6/32. Ayrıca bkz: Muhammed 47/36)

-Dünya hayatının menfeati; geçici ve önemsizdir. 

“... De ki: “Dünya geçimliği (menfeati) azdır. Âhiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.” (Nisâ 4/77)

-Dünya hayatı; yağmurla biten ve yeşeren, sonra da bir âfetle yok olup giden ekin gibidir. (Bakınız: Yûnus 10/24. Kehf 18/45)

-Oyun, oyalanma, eğlence ve bir süs olmasının yanısıra; mal ve çocuk bakımından bir övünme ve bir çoğalma yarışıdır, aracıdır. (Bakınız: Hadid 57/20)

-Mal sahibi olma, çocuk edinme ve diğer sahip olunan şeyler aslında ‘dünya hayatı’nın süsüdür. Ancak varılacak yerin en güzeli, mutluluğun en şahanesi Allah’ın katındadır.

“Mal mülk ve çocuklar dünya hayatının süsleridir; ama ürünü kalıcı olan iyi davranışlar (sâlih ameller) ise, karşılığı bakımından, Rabbinin katında daha değerli ve bir ümit kaynağı olarak daha verimlidir.” (Kehf 18/45-47. Ayrıca bakınız: Âli İmran 3/14)

-Dünyada insanın hoşuna giden her şey, buraya ait ziynettir, süstür, ama fânidir, basittir, değersizdir, ucuzdur. Asıl kalıcı olan, asıl insanı doyuracak olan, asıl kazanç Allah’ın sâlih (iyi) kullara vadettiği Âhiret nimetleridir.    

Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Âhiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (Ankebût 29/64)

İnsanların sahip oldukları günün birinde tükenir, yok olur; ya da terkedilir. Ama sâlih amellere, yani hayırlı işlere veya ibadetlere verilecek karşılıklar bitmez. (Bakınız: Nahl 16/96)

Kur’ân, bu geçici dünya hayatı hakkında insanları uyarıyor: Dünya hayatı sizi aldatmasın..” (Fâtır 35/5 ve Fâtır 35/5)

Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Dünya tatlı ve hoştur. Allah sizi ona vâris kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır. Öyleyse dünyaya (bağlanmaktan) sakının..” (Müslim, Zikr/99-2742 no: 6948. İbni Mâce, Fiten/19 no: 4000)

Allah (cc) yeryüzündeki her şeyi elbette insanlar için yaratmıştır. (Bekara 2/29) Öyleyse bu maddî nimetlerden faydalanmak onlara sahip olmaya çalışmak ve onlarla beraber dünyada bir mutluluk aramak kötü ve haram değildir.

Âhiret’teki sonsuz mutluluğu yakalamak için, insanın dünyadaki mutluluğu ve ni’metleri terketmesi gerekmez.

Bu dünyada insana verilenler aslında emâneten verilmiş şeylerdir. Zamanı gelince emânet sahibine geri verilir. 

“Allah’ın sana verdiğinden âhiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara ihsanda bulun…(Kasas 28/77

Yaratılan ve insanın emrine verilen şeyler; mal ve servet dünya hayatının geçim araçlarıdır. Onları kazanmaya çalışmak, onlara sahip olmak veya kullanmak hata değildir.

Hata olan; dünya hayatını sonsuz zannetmek, dünyalık elde etmek için haramlara bulaşmaktır. Dünya geçimliğine takılıp kalmak, hedef şaşırmak, kulluk görevlerini unutmaktır.

Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi bütün endişeleri, planları, çalışmaları, sevgi ve bağlılıkları; mala, servete, zevke, dünyalık çıkarlara ayarlamaktır. Allah’ı sever gibi dünyalık çıkarları sevmektir. 

Yanlış olan onlara bağlanıp ölümü ve Âhiret hayatını unutmaktır.

Yanlış olan emânet olarak verilen malı kendi üzerine tapulu görmek, o malı onu kendisine Veren’in işaret ettiği gibi kullanmamaktır.

Yanlış olan misafir olunan eve sahip olmaya kalkışmaktır.

Yanlış olan ölüp gitmek üzere olunduğu anda bile gözü arkada olmaktır.

Yanlış olan iki dünyalı yaşamak yerine tek dünyalı yaşamaktır.

Hüseyin K. Ece

11.02.2023

Zaandam