Pazı: Ispanakgillerden yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki, yaban pancarı, yabani ıspanak. (TDK Türkçe sözlük, s: 1172)

Pazı; Gümüşhane, Bayburt, Erzurum ve Trabzon yörelerinde bu isimle bilinir.

Yaprakları pancara çok benzer. Ancak tadı başkadır ve yemek yapılabilir.

Kavurması, çorbası, turşusu, sarması  yapılır, fasülye, patates, et  veya börülce ile pişirilir. 

Kökü ise pancara benzer ancak pancara göre küçüktür. Hatta pancarın minyatürü sayılabilir. Pazı  belki bir kaç haftalık pancar kadardır denilebilir.  Yaprakları değerlendirildiği gibi kökü de yenir. 

Pazı belli ki eskiden beri bilinen bir sebze çeşididir. Hadis kaynaklarında şöyle bir rivâyate rastlıyoruz.

Sehl İbnu Sa'd (ra) anlatıyor:

"Biz cuma günü olunca sevinirdik. Çünkü bizim yaşlı bir kadın akrabamız vardı. Pazı kökü bulur, tencereye koyar, üzerine de arpa öğütüp ilavede bulunurdu. Vallahi, bunun içinde ne kuyruk yağı, ne de iç yağı olurdu. Cuma namazını kıldık mı, mescidden ayrılır, o ihtiyar kadına selam verip hânesine girerdik. O da mezkur yemeği önümüze koyardı. İşte bu sebeple biz cuma olunca sevinirdik." (Buhari, Et'ime/17, Cuma/40. Müslim, Cuma/30, 32)

Pazı, yani yabani pancar.

Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum yöresinde onun köküne ‘kotu’ derler.  

Pazı ‘kotu’su... neye yarar? Pancar değil, ıspanak değil. Pancar köküne benzeyen havuç kadar bir şey...

Pazının kökü (kotu) şimdilik bir kenarda dursun... Başka bir şey anlatacağım.

1977 Milletvekili seçimlerinde Erzurum Üniversitesi’nde öğrenci idim. Tabii olarak yoğun bir siyasi hava vardı. Sağ sol çatışmaları, sürtüşmeler, partiler arası lüzumsuz ve seviyesiz dalaşmalar sürüp gidiyordu. Halk da bu işin içinde idi. Herkes taraftardı, herkes politik konularla ilgileniyordu. Nereye gitseniz söz dönüp dolaşıp siyasi gündeme geliyordu.

Bir gün (rahmetli) bir arkadaşla (Erzurum’da) Gürcükapı civarından bir berbere gittik . Traş olurken berberle tanıştık. Talebe olup olmadığımızı, nereli olduğumuzu sordu.

Öteden beriden konuşurken;

“Gençler dedi, size bir şey, daha doğrusu bir hatıramı anlatacağım. Dinleyin, dinleyin de nasıl aldatıldığımızı görün. Gerçeklere karşı ne kadar gözü kapalı olduğumuzu anlayın. Kafamızı nasıl kuma gömdüğümüzü seyredin. Maalesef bizde hasma karşı ne insaf, ne adalet vardır. Birine kızıyor muyuz, o dünyanın en kötüsüdür, iyi hiç bir tarafı yoktur ve bize de amansız düşmandır. Böyle zannaederiz.

İşte size bir örnek.

"Ben gençliğimde C. Halk Partisinin geçlik kolları üyesiydim. Aktif de sayılırdım. Halk partiliyiz ya, Demokrat partinin, A. Menderes’in amansız düşmanlarıyız. Her yerde aleyhlerine konuşuyoruz, propaganda yapıyoruz. Yaptıkları hizmetleri küçümsüyoruz, alay ediyoruz, rejimin tehlikede olduğundan dem vuruyoruz.

Bir gün dediler ki Menderes Ilıca’ya şeker fabrikasının temelini atmaya gelecek. He, doğru mu? Olamaz. Bunlar Eruzum halkını aldatıyorlar, fabrika yapacağız ayaklarıyla milleti kandırıyorlar. Oy toplamaya çalışıyorlar.

Gittiğimiz yerlerde böyle anlatıyoruz.

Bir de duyduk ki Menderes Erzurum’a geldi. Ilıca’da şeker fabrikasının temelini attı.

Hani biz muhalefetiz ya, gitmedik temel atma törenine. Gider miyiz hiç? Gidersek onların halkı kandırmalarını, siyasetlerini desteklemiş olurduk. Ama aleyhte propagandaya devam ediyorduk. Her yerde ve fırsatta onların milleti aptal yerine koyduklarını söyleyip duruyorduk.

Bunlar nereden Erzurum’a şeker fabrikası yapacaklarmış? Fabrika dediğin lafla olmaz. Büyük sermaye, büyük yatırım gerektirir. Bunlar devletin imkanlarını kendilerine harcıyorlar. Nereden para bulup da fabrika yapacaklar?

Hadi yaptılar diyelim. Hadi binayı diktiler diyelim. Bunun makinası var, iç donanımı var, elemanı var, işçisi var, işletmesi var. Var da var. Bütün bunların üstesinden nasıl gelecekler?

Hadi hepsini yaptılar diyelim, peki pancarı nereden bulacaklar? Şeker fabrikasına binlerce ton pancar lazım. Türkiyenin neresinde bu kadar pancar yetişiyor ki?

İşte bu bile onların hayal ile uğraştıkları gösteriyor. Erzurumluları oyaladıklarının, kandırdıklarının isbatı.

Neyse bir müddet sonra duyduk ki Erzurum’da şeker pancarı yetiştirecekler.

Ne, Erzurum’da şeker pancarı mı?

Ulan gidin işinize... Siz bizimle alay mı ediyorsunuz?

Erzurum’da şeker pancarı yetişecek...

Tevbe tevbe... Bu DPliler  iyice şaşırdılar.  

Denizden ikibin metre yükseklikte, kışları yazlarından daha uzun olan, yazın bile çok sıcak olmayan bir yerde şeker pancarı nasıl yetişecek?

Buna benzer soruları her yerde konuşuyoruz. Aklımızca halkı aydınlatıyoruz, kandırmacalara karşı onları uyandırmaya çalışıyoruz.

Ama bir müddet sonra duyduk ki, bahar aylarında Erzurum ovasına şeker pancarı ekildi.

Sahi mi?

He vallahi, doğru imiş.

Seçilen pilot bölgelere şeker pancarı ekilmiş.

Bunun hazırlığının nasıl yapıldığını bilmiyoruz. Zira biz işin o tarafı ile değil, olumsuz propagandası ile meşgulüz.

İnanılır gibi değil. Halk diyor ki Erzurum ovasına şeker pancarı ekildi. Bu pancar sonbahar aylarında sökülecek. Şeker fabrikası da o tarihe kadar bitmiş olacak. En geç bu güzün Erzurum şeker fabrikasında üretilen şekerle çay içeceğiz diye konuşuluyor.

Gerçek olabilir mi?

Bu DPliler yine bir oyunun peşinde olmasınlar?

Bu denilenler doğru mu acaba?

Gerçekten şeker pancarı ekildi mi Erzurum ovasına?

Bu iklimde şeker pancarı yetişir mi?

Buğday bile zor yetişen bu yerlerde şeker pancarı nasıl büyülecek?

Şeker pancarı dediğin çok su ister. Erzurum ovasında ise bu kadar su yok. Suyu nereden bulacaklar?

Biz bu gibi soruları sormaya, kafaları karıştırmaya devam ediyoruz.

Bir gün bir kaç arkadaşla biraraya geldik. Gidip şu pancar hikayesini yerinde görelim dedik. Gizlice bir pancar tarlasına gittik.

Aman, aman, aman... göz alabildiğine yeşil bir alan. Gözlerimize inanamadık.

Hani Erzurum’da pancar yetişmez demiştik ya...

Peki bu ne?

Bu kadar yeşil yaprak neyin yağrağı?

Bu gerçekten pancar olabilir mi?

Biraz moralimiz bozulmuştu. Bu kadar aleyhte konuşmaya karşın ya bu doğru ise...

Ya şu tarlada gördüklerimiz gerçekten şeker pancarı ise...

Ya fabrika gerçekten yapılıyor ise...

Ya bir kaç ay sonra Erzurum şekeri ile çay içmeye başlanırsa...

Bu sorular kafamızı allak bullak ediyordu.

Neyse aklıma bu yeşil yaprakların kökünü kontrol etmek geldi. Bakayım bu gürbüz yeşil dalların altında ne vardı?

Daha önce şeker pancarı görmemiştim ama iri yapraklı ve iri gövdeli bir şey olduğunu duymuştum. Hırsla bir pancarın yapraklarını kavradım ve çekip çıkardım.

O da ne?

O yeşil yaprakların altına havuç kadar bir kök. Bu nedir?

Ne olacak pazı kotusu...

Bir tane daha çektim, aynı.

Öbür arkadaşlar da çektiler. Onların çıkardıkları da aynı. Hepsi birbirine benziyor.

Hepsi de pazı kotusu.

Evet, şimdi anladım, bu adamlar bizi pazı kotusuyla kandıracaklardı.

Bakın şimdi foyaları nasıl çıktı ortaya. Halkı aldatmaya kalkışmışlardı. Ama bu bizim gözümüzden kaçmamıştı. Hafiye gibi onları takip ettik ve yalanlarını yakaladık. Simdi elimizde isbatı var.

Çıkardığımız pancarı yanımıza alarak şehire geri döndük. Rastladığımız herkese; bakınız, bizi nasıl kandırıyorlar. Pazı kotusunu az kalsın pancar diye yutturacaklardı. İşte bakın bu gördüğünüz sizin bildiğiniz pazı kotusu.

Pancar böyle mi olur?

Hiç parmak kadar pazı kotusundan şeker mi çıkar?

Pazıdan şeker olduğu nerede görülmüş?

Bu aleyhte propagandalarımıza kimisi şaşkınlıkla, kimisi kızgınlıkla, kimisi "ben bilmem, karışmam" tavrıyla karşılık veriyordu. Biz, yani Halk Partisi gençlik kolları olarak habire bütün bunların kandırmaca ve mizansen olduğunu anlatmaya, halkımızı (güya) aydınlatma devam ediyorduk.

Ama günün birinde denildi ki, A. Menderes Erzurum şeker fabrikasının açılışına gelecek.

Doğru mu?

Esah mı?

Hayır doğru olamaz?

Şaşkınlıktan yine küçük dilimizi yutayazdık.

Nasıl yani, ne demek oluyor bu?

Basbayağı, A. Menderes, o günün başbakanı şeker fabrikasının açılışını yapmak üzere Erzurum’a gelecek.  

Peki pazı kotuları ne olacak?

Pazı kotusundan şeker mi üretilecek?

Hani biz fabrika temelinin göstermelik olduğunu söyleyip duruyorduk ya...

Erzurum’a şeker fabrikası mümkün değil diyorduk ya...

Erzurum ovasında pancarı yetişmez, bunlar rüya görüyorlar demiştik ya...

Şimdi ne olacak?

Bu kadar lafın altında mı kalacağız?

A.Menderes, şeker fabrikasının açılışına gelecek...?

Doğru mu bu duyduklarımız?

Hayır, biri çıksın ve bütün bunların rüya olduğunu söylesin diyorduk.

Doğruydu. A. Menderes açılış için beldemize gelmişti.

Bir kaç Halk Partili ile birlikte  istemeye istemeye, utana utana, saklana saklana açılışa gittik. Gerçekten karşımızda dev gibi bir fabrikayı görünce şaştık kaldık.

Bu kadar büyük, güzel, önemli fabrika ne zaman ve nasıl yapılmıştı?

Yahu burada da bir bit yeniği olmasın? Bizi kandırıyor olmasınlar? Şu gördüğümüz gerçekten şeker fabrikası mı?

Evet o gerçekten şeker fabrikası idi. Menderes "bismillah" ile açılış yaptı. Fabrika şeker üretti. Ve orada olan herkese çay ikram edildi.

Hayır bu rüya değildi. Kandırmaca değildi. İşte gerçek. Erzurum şeker fabrikasının ürettiği şekerle çay içiyoruz. Çay bardakları elimizde. Bazıları kıtlama içmeye başladı bile.

Fabrikanın önünde de dağ gibi şeker pancarları duruyordu.

Bizim pazı kotuları büyümüş şeker pancarı olmuştu.

Aklım karıştı. Zihnin allak bullak oldu. Biz ne işle meşgulüz Allah aşkına?

Bu nasıl kafa yapısı?

Bu nasıl bir basiret bağlılığı?

Adamlar neler yapıyorlar, biz nelerle uğraşıyoruz?

İşte o gün bu gerçeği gördükten sonra karar verdim. C. Halk Partisinden, daha doğrusu gerçeklerle örtüşmeyen, asla yapıcı olmayan o zihniyetten temamen ayrıldım.

Bir daha mı, asla...

Gençler akıllı olun, bizim gibi ham hayaller ile hayatın gerçeklerini karıştıranlardan olmayın.”

Adamın anlattıkları aşağı yukarı aklımda böyle kaldı.

Kaynaklara baktım, Erzurum Ilıca Şeker Fabrikası 1956 yılında hizmete alınmış. Yani 54 sene önce.

Bugün bazı kesimlerin yatırımlara hakkındaki tavırlarına bakınca Erzurumlu berber amcanın anlattıkları biraz tanıdık gelmiyor mu?

Hüseyin K. Ece

30/5/2010

Zaandam/Hollanda