Almanya Bonn'da yaşayan bir arkadaş anlattı:

Köln’de Türkler arasında Kale Cami denilen bir mescid var. Bir gün oranın hizmetini gören ilk nesilden yaşlı bir amca ile sohbet ederken anlattı. Bu yaşlı amca 1958 yılında Almanya’ya kaynakçı olarak gelmiş.

Bir yıl sonra firması onu kaynak işi için Hannover’de fuara göndermiş. Ancak yatacak yeri zamanında ayarlanmamış. Bütün oteller dolu imiş, yer bulamamışlar. Birisinin yanında kalacakmış o da olmamış. Firma yetkilileri şehir dışında bir öteli tavsiye etmişler. Oraya git, o otelde her zaman yer olur diye. Oraya gitmiş. Otelden içeri girip merdivenlere doğru yönelmiş. Resepsiyonda duran görevli önünü kesmiş, giremezsin demiş. O da çat pat almancası ile burada kalmak istediğini söylemiş. Görevli hayır olmaz derken birisi yanına yanaşmış ve nereli olduğunu sormuş, O da Ben Türküm deyince, karşıdaki Türkçe “gel benimle” demiş. Görevliden izin alarak lobiye doğru yürümüşler. Merhaba faslından sonra bu yabancı burada ne aradığını sırmuş o da durumu anlatmış, çalışmak için geldiğini, ama yatacak yer olmadığını, burayı gösterdiklerini ama görevlinin kendisini içeri almak istemediği söylemiş. O adam da; “doğru, burası amerikalılara ayrılmış. Şu anda burada kalanların hepsi amerikalı. Onun için seni koymak istememiştir. Ben de amerikalıyım” demiş.

“Türkçeyi nerede öğrendin?” diye sorunca “Türkiyede sekiz sene kaldım” demiş. Ama iyi Türkçe konuşuyordu. “Nerede kaldın?" “Ankara’da” demiş. “Hangi yıllar?" "Hsan Ali Yücel’in Milli eğitim bakanı olduğu yıllar, 1954 yılına kadar, Ulus civarında bir apartmanda kaldım” diye anlatmış. Sonra cebinden hanımının fotoğrafını göstermiş. Yaşlı amca; “amerikalının gösterdiği fotoğraftaki bayanı tanıdım. Gençlik yıllarında Ankara’da farklı işler yaparken, evlere kömür de taşırdım. Ben bu kadının evine kömür taşıdığımı hatırladım” demiş.

Amerikalıya tekrar sormuş; “Sekiz sene hangi görevle bulundun Türkiye’de?” Demiş ki; “istihbaratta görevli idim. 1940lı yıllarda Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel bir eğitim projesi başlatmak istedi. O zamanki ABD hükümeti de bu eğitim proğramı uygulanırsa bizim çıkarlarımıza aykırı gelişmelere sebep olabilir, Türkiye’nin önünü açabilir diye karar verdi. Bu çerçevede Hükümetimiz ben dahil tam on tane elemanı Türkiye’ye gönderdi. Görevimiz her ne olursa olsun bu eğitim projesini sulandırmak, amacında saptırmaktı veya durdurmaktı. Sekiz sene diğer arkadaşlarla çeşitli yollar ve imkanlar kullanarak, muhtelif kesimlerle görüşerek sonunda başardık. Bu projeye 1954 yılında son verildi. Böylece benim oradaki görevim sona erdi ve Almanya’ya başka bir görev için  geldim” diye anlatmış.

Arkadaş sözlerine şunları ekledi: “H. Ali Yücel’i sevmezdim. Ama bu duyduklarımdan sonra kızgınlığım yerini, onun ülkemiz için neler yapmaya çalıştığı, ülkemizde neler olduğu, kimlerin neler yaptığı hakkında düşünmeye terketti”.

24.10.2017

Zaandam