Kur'an'da 'güzel' anlamında kullanılan kelimelerden bir tanesi de 'hasene', 'husn' ve 'hüsnâ'dır.
Bu yazımızda 'el-hüsnâ' kelimesini kısaca ele almak, Kur'an'da hangi anlamlarda kullanıldığına işaret etmek ve özellikle de Leyl sûresinde iki kullanışa dikkat çekmek istiyoruz.

 
'Hüsnâ' kelimesi, 'hasene' kelimesinden türemiştir. 'Hasene' fiili bütün güzellikleri ve rağbet edilen şeyleri fade eder. 
'Hüsnâ', fü'lâ ölçüsünde 'en güzel' demek olur ve maddi güzellikler için değil; sadece oluşlar, aklî, kalbî ve şer'î güzellikler hakkında kullanılır. 
'Hüsnâ'yı Türkçeye 'güzelin en güzeli, nihâi güzellik/iyilik' diye çevirmek mümkün.
Kur'an, onyedi âyette  'el-hüsnâ' kelimesini kullanıyor. Dikkat çekici olan şu ki bütün bu kullanışlarda 'el-' harf-i tarif/belirlilik takısı ile geliyor. Buradan hareketle özel ve üstün bir güzelliğe, belirliği bir hoşluğa dikkat çekiliyor denilebilir.
Güzelliğin kaynağı asıl Güzel olan Allah'tır. Öyleyse insanın kavuştuğu güzellik, ya da içindeki güzellik duygusu kendinden değil, onu Yaratan'dan ona bir bağış ve bir lütuftur.
En üstün niteliklere en mükemmel sıfatlara (Esmâullahi'l-Hüsnâ'ya) sahip olan Güzeller Güzeli Allah (cc) kendi Güzel olan isimlerinin tecellileri olarak bazı şeyleri kullarına verir, bazı güzel gösterir, hak edenlere de en güzel sonuçları ödül olartak bağışlar. 
"Allah Güzeldir, güzelliği sever" hükmünce güzel olan şeyleri onlara öğretir, o güzel olan şeyleri içten gelen bir aşkla yapan kullarına en güzel karşılığı verir. (10 Yunus/26) Bununla onları hem de kalbî anlamda güzel duygulara, hem dünyevî anlamda güzelliğin, rahatın, huzurun zirvesine ulaştırır. Sonunda da güzelliğin şahikası olan Cennete kavuşturur.
Kur'an'daki 'el-Hüsnâ'dan dört tanesi Allah'ın isimlerini nitelemek üzere 'esmau'l-hüsnâ' formunda geliyor. 
"De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler (esmâu'l-hüsnâ) O'na aittir..." (17 İsra/110. ayrıca bak. 7 A'raf/180.. 20 Tâhâ/8. 59 Haşr/ 24)
Diğer kullanımları şöylece sıralamak mümkün:

a-Allah'ın va'di olarak el-hüsnâ: 
Allah (cc) kendi yolunda üstün bir gayretle çalışan, bu uğurda yorgunluk ve bıkkınllık nedir bilmeyen, bunu yaparken de sağa sola bakmayan ve sadece Rabbinin rızasını güzöten samimi mü'minler en güzel karşılığı hazırlamıştır.
"... Allah bütün mü'minlere nihâi güzellikler (el-hüsnâ)  vaad etmesine rağmen, yolunda üstün gayret harcayanları yerinde sayanlara muhteşem bir ödül vaadiyle üstün tutmuştur." (4 Nisa/95)
"Ne var ki, katımızdan kendilerine iyilik-güzellik (el-hüsnâ) ihsan ettiğimiz kimselere gelince: işte onlar (cehennemden) uzak tutulacaklardır." (21 Enbiya/101. Bir benzeri: 57 Hadid/10)

b-Güzel bir gelecek sözü olarak el-hüsnâ: 
Musa'ya (as) tabi olup Hak daveti kabul eden, bu uğurda sıkıntılara katlanan, Firavun'un zulümlerini göğüsleyen ve bütn zorluklara sabreden müslümanlara henüz Hz. Musa hayatta iken güzel bir gelecek vaad etmişti.
"Ve Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel güzel (bir gelecek) vaadi, onların sabırlarına karşılık (işte böyle) gerçekleşti. Firavun ve âvânesişnin yapıp yücelttikleri kibir uygarlığını tarihe gömdük." (7 A'raf/137)

c-Daha güzeli olarak el-hüsnâ: 
İlk İslâm toplumunu ifsat etmek, müslümanların arasına fitne sokmak üzere güyâ mescid yapmaya kalkanlar her ne kadar 'Bizim maksadımız daha güzelini ortaya koymaktı' deseler de, sonuçta başvurdukları metod yıkıcı, girdikleri yol yanlış idi.
Nitekim dünyayı fesada verenler de bizim maksadımız ıslahtır diyebilirler. (2 Bakara/11)
"Ayrıca zarar vermek, inkârda direnmek, inananlar arasına ayrılık sokmak ve öteden beri Allah ve O'nun Elçisi'ne savaş açan kimseler adına gözetleme yapmak amacıyla ibadethane inşa edenler var. Üstelik onlar; "Amacımız daha güzelini (el-hüsnâ) ortaya koymaktır" diye ısrarla yemin ederler ama Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar." (9 Tevbe/107)

d-Güzel bir karşılık olarak el-Hüsnâ: 
Güzel davrananlara karşılık olarak daha güzeli var. Hiç kimse yaptığının boşa gittiğini düşünmesin. Kim güzel davranışlarda bulunursa, güzel hareket ederse, yani salih amel işlerse, mükâfatını daha da güzeliyle, daha da fazlasıyla olacaktır.
"İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?" (55 Rahmân/60. 
"[Ve dedik ki:] "Eğer iyilikte sebat ederseniz, iyiliği yalnızca kendiniz için yapmış olursunuz;..." (17 İsrâ/7)
"İyi ve yararlı davranmakta sebat gösterenlere, (karşılık olarak) ondan daha iyisi (el-hüsnâ) ve (kat kat) fazlası var..." (10 Yunus/26. bir benzeri: 53 Necm/31) 

e-Güzel bir biçim olarak el-hüsnâ: 
Bazı kimseler Rablerinden gelen her türlü çağrıya; "Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk! İsteyerek kabul ettim. İnandım ve teslim oldum" diyerek en güzel karşılığı verirler. 'Senden gelen hoş sefa geldi' derler. 
"Rablerinin çağrısına güzel (el-hüsnâ) bir biçimde karşılık verenler..." (13 Ra'd/18)

f-En güzel sonuç anlamıyla el-hüsnâ: 
Herkes kendi üzerinde olduğu yolu doğru yol, peşine gittiği inanacın en isabetli, yaptığı hareketlerin de en sağlam olduğunu zanneder. 
Arkasından da güzel olan şeyleri sadece kendilerini layık görürler. Böylece avunur durular. 
"Hem kendilerinin hoşlanmadığu şeyi Allah'a layık görürler, hem de en güzel (el-hüsnâ) akıbete kendileri layıkmış gibi yalan beyanda bulunan dilleriyle kendilerini aldatırlar..." (16 Nahl/62)

g-Bilinen güzellik olarak el-hüsnâ: 
Kimileri makam, malı ve serveti kendilerini elde ettiği bir güzellik zannederler. Bütün bunların bir deneme aracı olduğunu düşünmezler. Kendilerine bu gerçek hatırlatıldığı zaman da, güçlerini ve pazularını gösterirler. Böyleleri hakkı olanların hakkını vermedikleri gibi, ölümden sonra bir hayatın geleceğini de kabul etmezler. Ahiret hayatını hatırlatanlara alaylı bir şekilde şöyle derler:

"Hayat bu yaşadığımızdır, şayet dediğiniz gibi ölümden sonra diriliş olursa" "... bir ihtimal, beni Allah'ın katında malum güzelliklerin (el-hüsnâ'nın) beklediğinden kesinlikle eminim..." derler. (41 Fussilet/50)

h-Nihâî güzellik anlamıyla el-Hüsnâ:
"Sözgelimi; kim (Allah için) karşılıksız verir ve Allah'a muhtaç olduğunun bilinciyle hareket ederse; ve daha güzeliyle (el-hüsnâ) (ödüllendirileceğine) (veya En Güzel olan Allah'a) inanırsa; işte ona, rahatlık ve mutluluğun zirvesine götüren yolu kolaylaştırırız.
Sözgelimi; kim de cimrilik yapar ve kendi kendine yettiğini zanneder; en Güzel'i(n vahyini) yalanlarsa; işte ona da , zorluk ve felaketin en dibine giden yolu kolaylaştırırız."
(92 Leyl/5-10)
Burada iki defa geçen 'el-Hüsnâ' farklı şekillerde anlaşılmıştır. Bir kaç örnek verelim:
'el-Hüsnâ'yı doğrulamak, yani yaptığı bağışların, ettiği iyiliklerin yerine Allah tarafından başkalarının verileceğini doğrulamak, ya da Allah'ın kendisine mükâfat vereceğine dair sözünü tasdik etmek şeklinde anlaşılmıştır. (Burada Yunus 16. âyete işaret var.) 
Kimileri el-hüsnâ'yı Tevhid kelimesi,  namaz, zekât ve oruç gibi ibadet olarak anlamışlardır. (Şevkânî, Fethu'l-Kadîr, s: 1910)
Kimileri, "Kim el-Hüsnâ'yı tasdik ederse", yani iman veya güzel hasletle, ya da İslâm milletine tabi olmakla (Zamahşerî, el-Keşşâf, 4/750) malından cimrilik etmeden, gönülden ihtiyaç sahiplerine verirse, ona güzelliğin, başarının yolları kolay kılınır diye açıklıyorlar. 
"Kim el-Hüsnâ'yı doğrularsa" ifadesi; "Kim en Güzel olan Allah'a inanırsa" şeklinde anlaşılabilir. Zira En Güzel olan (Hüsnâ) ve 'en güzel isimlere' (esmâu'l-Hüsnâ'ya) sahip olan Allah'tır. (İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur'an, 2/1266)
"Kim el-Hüsnâ'yı doğrularsa" "zamandan ve sosyal şartlardan bağımsız ahlakî değerlere ve dolayısıyla, "ahlakî vecîbe" olarak tanımlanabilecek olanın mutlak geçerliliğine" inanırsa... Şeklinde anlaşılabilir. (Esed, M. Kur'an Mesajı 3/1276)
Burada "haslet-i hüsna" en güzel haslet; iman ve ihsan hasleti, veya "Kelime-i hüsna", en güzel kelime: Kelime-i tevhid, yahut bir hakkı gösteren kelime, ahsen-i kavil yani en güzel söz olan tevhid kelimesi, Kur'ân; hüsnâ (en güzel) âyetleri öncelikle dahil olur. Veya 'millet-i hüsna' en güzel din ve millet, islam milleti, veya Mesube-i hüsna: daha güzel karşılık, yahut en güzel sevap ve mükafat, cennet diye birkaç şekilde tefsir edilmiştir. (Elmalılı, H. Yazır. Hak Dini Kur'an Dili (sad.), 9/258)
S. Yıldırım, buradaki el-Hüsnâ'yı en güzel kelime (Tevhid kelimesi) ile açıklıyor. İbrahim Sûresi 24. âyette buna 'kelimetün tayyibetün/güzel kelime' şeklinde işaret edilmektedir. 
Pek çok meâl 'el-hüsnâ'yı 'en güzel' şeklinde Türkçe'ye aktarmışlar.  
Übey ibni Kâ'b'dan gelen bir rivâyete göre demiş ki: Peygamber'e (sav) el-hüsnâ'dan sordum. Buyurdu ki; "el-Hüsnâ cennettir."  (İbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 3/648)
Peygamber (sav) şöyle buyurdu " Kulların sabaha eriştiği ve iki meleğin inerek onlardan birisinin: Allahım infak edene, infak ettiğinin yerini tutacak ihsanda bulun; diğerinin: Allahım cimrilik yapanın da mal varlığını telef et' demedikleri hiç bir gün yoktur." (Buhârî, Zekât/27.  Müslim, Zekât/57 no: 1010)
"'el-hüsnâ' kelimesi bu bağlamda inanç, ibadet, muamelât ve ahlâk ilkeleriyle İslâm inanç ve uygulamalarının tümünü ifade eder. Yedinci âyette geçen ve Allah'ın cömert kulu için kolaylaştıracağı bildirilen rahatlık ve mutluluk yolunu ifade etmek üzere 'en kolay' anlamına gelen 'yüsrâ' kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime ' daha fazla iyili yapama özelliği, erdemi' olarak da açıklanmıştır. Buna göre insan iyilik yapmaya çalıştıkça Allah da onda iyilik iradesini güçlendirir, iyilik yollarını kolaylaştırır ve cömertlik denilen güzel haslet onun kişiliğinin ayrılmaz bir özelliği haline gelir." (Heyet, Kur'an Yolu DİB, 5/573)
Tasadduk, Allah rızası gerekli yerlere için bir şeyler vermek; bir güzelin bir güzelliği En Güzel adına başka güzellerle paylaşmasıdır. (İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur'an, 2/1266) 
Mü'min imanla güzel olur, helâl mal da güzeldir ve güzelliktir. Mü'min En Güzel'den emanet aldığı bu güzelliği yine O'nun adına diğer güzel insanlarla paylaşır. Bunun karşılığında da en nihâî güzelliğin yolları ona kolaylaşır.
Öyle ki bu gibi kimseler Allah yolunda zekât, sadaka, teberru, nafaka gibi yollarla cömertce harcama yaparlar. Öncelikle açık ve gizli şirkten sakınırlar. Rablerine karşı açık ve gizli edepsizlikten, kabalıktan ve hatadan yüz çevirirler. Rablerini Kitap ve Elçi ile gönderdiği her şeyi tereddütsüz kabul ederler. 
"İyi iş yapanlara daha güzeli, bir de daha fazlası var. Yüzlerine ne bir leke bulaşır, ne bir zillet. Cennet ehli işte bunlardır. Orada sonsuza kadar kalacaklardır." (10 Yûnus/26)
"Kim çalışır bir güzellik kazanırsa ona daha fazla bir güzellik veririz." (42 Şûrâ/23. Bir benzeri, 53 Necm/31)
"Allah güzel amel işleyenlerin ecrini zayi etmez."  (9 Tevbe/120) 
"İyilik edenlerin ecrini daha da artıracağız." (2 Bakara/58) 
"Elbette kendilerine yaptıklarının daha güzelini veririz." (29 Ankebut/7) gibi âyetlerle vaad ve beyan olunduğu üzere ihsan eden, Allah'ı görüyor gibi sadakat ve samimiyetle güzellik yapanlara yaptıkları iyi işlerin ilerde artırılarak daha güzeliyle karşılığı, daha fazlasıyla ecir ve mükafatı verileceği, sonunda en güzel akıbete, güzel bir son ile sonraki hayatta cennet ve cemale erdirileceği haber veriliyor. (Elmalılı, 9/258)
Cömertler için kolaylaştırılan şey; kendi kendi yettiğini zannedip cimrileşen kimseler için zorlaştırılır. Zira böyleleri Allah ve Rasûlünün davetini reddedip heva ve hevesine uyarlar. Allah (cc) böylelerinden hidayetini çeker. Bu sebepten kendi başına kalan kul helâl haram demeden nefsânî arzularını tatmine çalışır. Kötülük yapmak, günâh işlemek ona kolay, ama salih amel işlemek ise zor gelir. 
Onun iç dünyası bu yanlış tercihe alışmış, bir anlamda günahın ve kötülüklerin tiryakisi olmuştur.

Hüseyin K. Ece

14.02.2014

Zaandam