-Sözlükte infak
İnfak kelimesinin aslı ‘ne-fe-ka’ fiilidir. Bu da bir şeyin bitip tükenmesi, geçip gitmesi, gizlenmesi, azalması, tükenmesi demektir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 765)
‘İnfak’ın fiil hâli; hem geçişsiz (lâzım) olarak, bitmek tükenmek, fakir düşmek azalmak; hem de geçişli (müteaddi) olarak bitirmek, tüketmek, malı harcamak, malı elden çıkarmak veya sarf etmek, -bildiğimiz- infak etmek anlamlarına gelir.
Bu kökten gelen ‘nafaka’ infak edilen şey,
‘münfik’ infakta bulunan kimse,
‘nifâk’ İslâma bir kapıdan girip öbür taraftan çıkmak,
‘münâfık’ İslâma bir taraftan girip diğer taraftan çıkan, iki dinli kimse demektir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 14/326-327. Cevherî, es-Sıhâh, 4/328-329)
Kur’an’da ‘infak’, yetmişe yakın âyette genel anlamda ‘harcama yapma’ manasında kullanılıyor. Gerek hayırlı işler, gerek şer-zararlı işler için olsun... (Bkz: Bakara 2/262. Fâtır 35/29. Nisâ 4/38. Enfâl 8/36)
Bir âyette “yoksul düşme, tükenme” anlamında geçiyor. (İsrâ 17/100)
-Kavram olarak infak
İnfak, dinî ve ahlâkî bir kavram olarak; Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla kişinin sahip olunanlardan harcama yapmak, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmak,
ya da helâl yollarla elde edilen malı; ihtiyaca ve dinin gerekli ya da hoş gördüğü yerlere sarfetmek, görünür-görünmez (zâhir-bâtın) nimetleri, yarar veren şeyleri, onlara muhtaç olanlarla paylaşmaktır.
İnfak, her türlü meşru ve faydalı harcamaları ifade eder. Gücü yetenlere farz olan zekâtı, hayır yoluna gönüllü olarak yapılan harcamaları, verilen sadakaları, teberruları kapsar.
Bu da kişinin bir şeyi başkasına, özene bezene, hava atarak, göstere göstere verdiği bir pay değil; kendisine emânet edilen imkânları ihtiyaç sahiplerine ulaştırma sorumluluğudur.
Özet olarak infak; Allah’ın insana verdiği imkânları yine Allah’ın kullarına revâ görmektir, bölüşebilmektir.
Bu Allah’ın müslümanlara emrettiği önemli bir ibadettir.
“İnfak etmek” fiili geçişli bir fiil olduğuna göre, öteki/başkası olmaksızın bu ibadetin gerçekleşmesi mümkün değildir.
Bu demektir ki infak her ne kadar ferdi bir ibadet, kişisel bir sorumluluk olsa da, onun hedefi ve sonucu açısından ailevî ve sosyal bir yönü vardır.
İnfakın geçtiği âyet ve hadislerin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuca göre ibadet niyeti taşıyan, İslâm’a ve müslümanlara yardım ve fayda sağlayan her harcama Allah yolunda infak sayılmaktadır.
Kur’an’da yaptıkları iyiliklerden dolayı bir karşılık beklemeyenler övülmekte (İnsân 76/8-9), serveti (kenz’i) âtıl bırakıp Allah yolunda harcamayanlar eleştirilmektedir. (Tevbe 9/34-35)
İnfak bir açıdan kendi ihtiyacını karşılamak gibidir. Zira kişi başkasına yardım ederse, kendisi de yardım görür. Kim Allah için bir kimsenin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderecek kullar yaratır.
Namaz ve oruç, bireysel gelişme ve yükselişe; infak ise, ferdî cimrilik, bencillik gibi kötü huylardan arındırmanın yanında, toplumsal bünyeye girmiş zararlı mikroplardan arınmasına, sağlıklı bir şekilde serpilip gelişmesine hizmet eder.
İnfak sadece maldan harcama olmadığına göre herkes tarafından, her zaman yapılabilir.
-İnfak-nifak
“İnfak’ ile ‘nifak’ aynı köktendir. İnfak iki dünyalılığı, nifak iki yüzlülüğü ve iki dinli olmayı ifade ettiği için kökleri aynıdır. Ancak bunlar kavramsal açıdan bir zıtlık içerirler ve Kur’an’da ‘infak’, nifak’ın panzehiri olarak sunulur.”
‘Nifak’, ikili bir pozisyondur. İki tarafı da idare etme kurnazlığıdır, başkalarına karşı olduğu gibi değil de, onların hoşlanacağı gibi görünme durumudur.
Nifak daha çok müslümanların güçlü olduğu yerlerde, durumlarda ortaya çıkarlar. Nifak içinde olana Kur’an ‘münafık’ diyor. ‘Münafık’ İslâma inanmadığı halde davranışlarıyla inanıyormuş gibi yapmaya çalışan tiptir.
Kur’an’a göre onlar İslâmın bir kapısından girip öbür kapısından çıkan gafillerdir. Münafıklar müslüman görünerek onların sahip olduğu statüyü, imkanları elde etmeye çalışırlar.
Münafıklık bir kimlik bunalımı ve sorunudur, kişisel zaafdır. Kimlikten emin olamama ve ciddiyetsizliktir. Hatta kendine yabancılaşmadır.
Seçtiği kimlikten emin olan bir kimsenin korkmasına, saklanmasına, gizli işler çevirmesine gerek yoktur. Kimlik kişilikse eğer, o bilinçli bir seçimdir. Neyi seçtiğinin farkında olan kimse, ne pahasına olursa olsun, o kimliği korumaya çalışır.
İnfak eden müslüman, iki dünyalı olduğunun farkındadır. Bu dünyada ektiğini, yarın biçeceğinin şuurundadır. Burada verdiğinin, yarın kat kat kendisine geri döneceği bilinci ile, bölüşür, verir, yedirir ve içirir.
Aynı kökten gelmelerine rağmen nifak dinin bir ucundan girip diğer ucundan çıkmayı anlatırken, infak bir ucu Âhirete çıkacak olan, faydası Âhirete kadar uzanacak vermeleri ifade eder.
İman edeni infak etmeye sevkeden en önemli sebep Allah’ın buna bu dünyada ve Âhirette mutlaka karşılık vereceğine inanmasıdır. Münafık ise sadece bu dünyalık yaşadığı için böyle değildir.
Allah (cc) ancak gönülden, sırf kendi rızası için yapılan infakları kabul eder. Halbuki münafıklar Allah’ı ve müslümanları aldatmaya kalkışırlar. Vermek istemezler, ama vermek zorunda kaldıkları zaman da gösteriş için verirler.
Göğüslerin ne sakladığı bilen Allah (cc) onların niyetini de bilir. Böylelerinin infaklarını kabul etmeyeceğini Kur’an’da açıklıyor. (Tevbe 9/38, 54-54)
“Onlar küfür boyasının üzerine sahte bir iman boyası sürerek mü’minleri aldatmaya çalışırlar. İnfak, onların küfürlerinin üzerine sürdükleri sahte iman boyasını sıyırır.”
Hatırlamak gerekir ki infak, yani gönülden kopararak vermek bir iman, samimiyet ve yiğitlik isteyen bir ibadettir. Münafıklık hastalığına yakalanmamanın bir çaresi de infak etmedeki samimiyeti (ihlası) yakalamaktır. Bu samimiyet nifaka karşı ciddi bir tadbirdir.
Hüseyin K. Ece
31.03.2023
Zaandam