Allah (cc) insana elbette yakındır. Kur’an bunu şöyle açıklıyor:
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf 50/16)
O (cc) varlığı, rabliği, mutlak hakim oluşu, kudreti, her şeyi bilmesi, her şeyi takdir etmesi, nimet vermesi açısından kullarına yakın olduğu gibi rahmeti açısından da yakındır.
“...Muhakkak ki iyilik edenlere (muhsinlere) Allah'ın rahmeti çok yakındır.” (A’raf 7/56)
Allah (cc) şüphesiz her şeyi işitendir, yakın olandır.
“De ki: Eğer (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakındır.” (Sebe’ 34/50)
Hatta insanların kendi aralarında fısıltı hâlinde konuşmalarını bilecek kadar onların yanındadır.
“Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir...” (Mücâdile 58/7)
Evet Allah kullarının yanında hazır ve nazır, her yerde hazır ve nazır olduğu gibi. Burada olan kulun Allah’a yakın olup olmaması. Kişinin Allah’a nisbetle nerede durduğu.
Allah (cc) iman edenlere Allah’a yaklaşmak için vesile (sebep veya imkan) aramalarını emrediyor.
“Ey iman edenler! Allah'tan korkup-sakının. O'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin (yoğun çaba harcayın) ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide 5/35)
Demek ki Allah’a yakın olmak mümkün. Ancak bu yakınlığı kişi kendisi maddi bir araş ile ölçemez. Ama günlük hayattaki hâlinden Allah’a uzak olup olmadığını anlayabilir. Nitekim günaha batmış, ibadetten uzaklaşmış niceleri bu sebeple Allah’tan uzak kaldıklarını itiraf ederler.
Tersi de doğru. İman ettikten sonra Allah’a şükretmek için ibadet edenler, elinden geldiği kadar Allah’ın koyduğu sınırlara riayet edenler, kendilerini Allah’a, O’nun sevgi ve rahmetine daha yakın hissederler. O’nun sevgi ve rahmetinin izlerini şahsî ve aile hayatlarında, nimetlerde ve ilişkilerinde, işlerinde ve Allah yolundaki faaliyetlerinde duyarlar.
İnsanı Allah’a yaklaştıracak pek çok vesile (sebep) olmakla birlikte bunlardan üç tanesi daha önemli diye düşünüyoruz. Bunlar;
dua, Esmâu’l-hüsnâ ve sâlih ameldir.
Mü’min bu üç imkanı ihlas ve samimiyetle, yerinde ve emredildiği gibi, devamlı ve içtenlikle kullandığı zaman Allah’a yaklaşabilir. (Bu yaklaşmaın fiziki değil mecazî olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur.)
1-Dua
“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm.
O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” (Bekara 2/186)
Rivâyete göre bir bedevi Resûlullah’a (sav) “Rabbimiz yakın mıdır yoksa uzak mıdır? Yakınsa ona fısıltı şeklinde dua edelim, uzaksa bağıralım” dedi. Bunun üzerine bu âyet indi. (Suyûtî, Esbâbu’n-nuzûl, s: 48)
Şüphesiz Allah’ın kullarından istediği iman ve bunun gereği itaattir (kulluktur). Allah (st), imandan sonra ihlasla ibadet edenlerin, dua edenlerin bu amellerini kabul edeceğini vadetmiştir. Ancak kullar bunların nasıl kabul edildiğini bilemezler.
Allah (cc) kullarına çok yakındır, dularını işitir ve kabul eder.
“Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan mağfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim (kullarına) çok yakındır, (dualarını) kabul edendir.” (Hûd 11/61)
Allah (cc) iman edenlere kendisine dua etmelerini, kendisinden istemelerini emrediyor. Onların dualarına karşılık vereceğini vadediyor.
“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min 40/60)
“O daima diridir; O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O halde dinde ihlaslı ve samimi kişiler olarak O'na dua edin. Her türlü övgü alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.” (Mü’min 40/65)
Dua bir iman, bir aksiyon, bir çaba ve uyanıştır. Allah’ı ve O’na ait hakimiyeti, ilâhlığı tanıma, itiraf etmedir. Hayatın amacını idrak etme, yaşayışı proğrama koyma, ilerisi için hazırlık yapma, Din için çalışmaya (cihada) azmetme, toparlanma ve eksikliklerini gidermedir.
Dua, Allah’ın makamından sürekli bir istemedir. Bu isteme mü’min için iman, bir bilinçtir. O, Allah’ın bitmez- tükenmez hazinelerinden ister, ilâhi lütufların inmesini niyaz eder.
Dua kulun Allah’a yakınlaşamabilme cesaretidir. Kul Rabbinin emrinden aldığı cesaretle O’na yönelir, O’na manen yaklaşarak O’nun makamından, lutuf ve kereminden talep eder.
Kulun Allah’a en yakın olduğu an secde anıdır. O yüzden Peygamber (sav) secde dua edilmesini tavsiye etmiştir. “Kulun Rabb'ine en yakın olduğu hâl secdedir; öyle ise secdede O’na çokça dua edin.” (Müslim, Salât/41(215) no: 1083. Ebû Dâvûd, Salât/148 no: 875. Nesâî, Tatbîk/78 no: 1138)
2-Esmâu’l-husnâ
Rabbimiz kendi isimleriyle dua etmemizi söylüyor.
“En güzel isimler (el-esmâü'l-husnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.” (A’raf 7/180. Ayrıca bkz: İsrâ 17/110)
Mü’min hangi hacetini Rabbine arzediyorsa, o hacetle alakalı Esmâ’yı anarak, onunla dua eder, onunla vesile yapar.
Mesela bağışlanma dileyen birinin şöyle demesi gibi: “Allahım beni affet, bana merhamet et! Muhakkak ki Sen Ğafûr ve Rahimsin“
Esmâu’l-hüsnâ, müslümanın Allah karşısındaki esas duruşlarından (kunutlarından) biri olan duanın anahtarıdır. Onlarla imanın güçlendirir, onlarla Allah tasavvurunu inşa eder, onlarla dua eder, onlarla Rabbine yakınlaşmaya çalışır.
3-Sâlih amel (ibadet)
Allah’ın razı olacağı, işe yarayan, ıslah edici özelliği olan, dinin ölçülerine uygun, sevap kazandırıcı her eylem sâlih ameldir. Dinde ister emredilsin, isterse tavsiye edilsin; yapıldıkları zaman ibadet olur.
Allah’a kavuşmanın, O’na yakın olmanın imkanlarını birinin de sâlih amel olduğunu Kur’an söylüyor:
“De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlahınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, sâlih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.” (Kehf 18/110)
“Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlatlarınızdır... İman edip sâlih amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır. Onlar (Cennet) odalarında güven içindedirler.” (Sebe’ 34/37)
Mü’mini Allah’a yaklaştıracak ameller öncelikle farz (vacip) kılınan kulluk görevleridir. Bununla beraber bir hadiste geçtiğine göre nafile ibadetler de kulu Allah’a daha çok yaklaştırır.
Peygamber (sav) Rabbi adına söylediği bir hadiste şöyle buyuruyor:
“Kulumun, farz kıldığım şeylerle bana yaklaşmasından iyisi yoktur. Kulum bana nafilelerle de yaklaşmaya devam eder. Öyle olur ki artık onu severim. Onu sevdim mi işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli ve yürüdüğü ayağı olurum. Benden isterse kesinkes veririm. Bana bir sığınsın, onu muhakkak korurum.” (Buhârî, Rikâk/38 no: 6502)
Hüseyin K. Ece
23.12.2023
Zaandam