Cenâzelerimizi hâlâ buraya defnedemiyoruz. Zira burada hâlâ İslam ülkelerindeki gibi –bir kaç örnek hariç- müslümanlara ait kabristanlar yok.

Halbuki müslümanlar için kabristanlar önemli. Neden mi? Bir çok sebebi var. 1.Mezarlığın yoksa, mezar görmüyorsan; ölüm gerçeğini unutabilirsin.

2.Türkiye’de bayram günleri kabristan ziyareti yapılır. Mezarlığınız yoksa bunu avrupa ülkelerinde nerede yapacaksınız?

3.Mezar iki rengi, iki kapıyı, iki gerçeği temsil eder. Biri sarı diğeri yeşil. Biri güz mevsimini, biri bahar mevsimini, biri fâniliği biri ebediliği, biri dünyayı diğeri âhireti gösterir. Mezarlığınız yoksa bu gerçeği nasıl hissedeceksiniz.

4.Kabristan insanın, toplumun, olayların, tarihin, hüznün ve ayrılığın aynasıdır. Mezarlığınız yoksa bu aynaya nasıl bakacaksınız?

5.Mezar başlığına öncelikle “Huve’l-Baki-yani Bâki olan, ölmez olan O’dur.” Bunu orda gören kişi kendi kendine; “bunu unutma ey nefsim” der. Mezarlığın yoksa bunu nerede okuyacaksın ki?

6.Kabir ölümü, hayatın faniliğini, ölümden sonrasını hatırlatır. Kabir kendini ziyarete gelenlere; “sen de günün birinde buraya geleceksin, unutma” der. Mezarlığın yoksa bu hatırlatmayı nerede okuyacaksın?

7.Mezarlık ziyareti Peygamberin tavsiyesidir. Ama bu ziyaret sağ olan birini ziyaret gibi değildir. İslâmda mezarlık ziyaretinin bir tek sebebi/hikmeti vardır; o da ölümden ibret almaktır.

Peygamber (sav):”‘Ben size daha önce kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamıştım. Artık onları ziyaret edebilirsiniz…” dedi. (Müslim, Cenâiz/36 (106) no: 2260)

Bunun bir başka rivâyeti şöyle: “Ben si­ze ka­bir zi­yare­ti­ni ya­sak­la­mış­tım... Şim­di ise zi­ya­ret edin. Çün­kü ka­bir zi­ya­re­ti si­ze âhi­re­ti (ölümü) hatırlatır.” (Tirmizî, Ce­nâ­iz/60 no: 1054. Bir benzeri: Ebu Dâvûd, Cenâiz/75 no: 3234. Nesâî, Cenâiz/100 no: 2034)

Akla şu sorular gelebilir: 1.Cenâzeler nereye gömülmeli? 2.Cenâzelerin bir yerden uzak bir yere taşınması caiz midir? 3.Bir müslüman “beni falanca yere gömün” diye vasiyet edebilir mi? 4.Cenâze fonlarına üye olmak gerekir mi? 5.Cenâzeleri Türkiyede defnetmek şart mı, Avrupa ülkelerine defnetmek haram mı?

1.Cenâzeler prensip olarak –başka önemli bir engel yoksa- öldükleri yere gömülür. Yeryüzünün hepsi Allah'ındır. Yerin altı da her yerde aynıdır. Bir insan için mezarının nerede, nasıl olması, hatta belli olup olmaması, bakımlı veya bakımsız olmasının hiç bir önemi yoktur. Kabrin üstü değil, oraya hangi amelle (işlerle) gidildiği önemlidir. Kabirlerin dışına gösterilen titizlik, oraya giderken ne ile gidildiği konusunda da gösterilmeli. Şu hadisi hiç unutmamak gerekir.

Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı döner, ameli (kendisiyle) kalır.” (Buhârî, Rikak/42 no: 6514. Müslim, Zühd/1(5) no: 7424. Tirmizî, Zühd/46 no: 2379. Nesâî, Cenâiz/52 no: 1939)

Ancak bu demek değildir ki mezarlık olmasın. Elbette cenazenin hakları var. Onlara saygı gösterilir. Güzel biçimde defnedilir. Mezar yeri belli, kabristanlar koruma altında olmalı. Yerleri başka amaç için kullanılmamalı.

Bu böyle. Lakin bunlar yaşayanların yapması gereken görevler. Ölen için bütün bunlar sona ermiştir. Onun için önemli olan yerin üstü değil, âhiret hayatının durumudur. Zira ölenin kıyâmeti kopar ve artık âhiret hayatına geçmiş olur.

2.Pek çok âlime göre cenâzelere zarar gelmeyecekse ve zaruret varsa, başka bir yere taşınmaları caizdir. Bazılarına göre ise caiz değildir. Buna gerek de yoktur.

3.Bir müslümanın belli bir yere gömülmeyi istemesi caiz­dir. Nitekim, hz. Ömer hz. Aişe’den, Rasûlüllah (sav) ile hz. Ebu Bekr’in yanına gömülmek için izin istemiştir. (Buhârî’den nak. Fıkıh Ansiklopedisi, 3/73)

4.Her ne kadar cenâzeler prensip olarak öldükleri yere gömülmeleri gerekiyorsa da, Avrupa ülkelerinde müslümanlar henüz yeterince kabristana sahip olmadıkları, cenâze işlerini buraya uygun organize etmedikleri için cenâze fonları kurdular. Bu fonlar ve onlara üye olma hakkında haram hükmü olmadığına göre, caizdir. Hatta bugünkü şartlarda kolaylıktır. Ancak bu fonlar aynı zamanda, cenâzeleri buraya defnetme, burada kabristanlar kurma fikrinin önünde bir engeldir.

5.Cenâzeleri Türkiye’ye (veya başka bir İslâm ülkesine) defnetmek şart değil. Türkiye'de gömülmek ölüye hiç bir şey kazandırmaz. Hollanda’da gömülmek de ona hiç bir şey kaybettirmez. Zira öte tarafta kişiye nereye gömüldüğü, mezarının nasıl olduğu değil, kulluk yapıp yapmadığı sorulacak. Cennet kesinlikle Türkiye'nin altında, Cehen­nem kesinlikle Avrupa ülkelerinin altında değildir. Allahın bildiği yerdedir. Dolaysıyla Avrupa ülkelerinde gömülmek bir kayıp sayılmamalı. Yani; “eyvahlar olsun, ölümüz bile buralarda kaldı, onu bile kurtaramadık” demenin mantığı yoktur. 

Cenâze masrafları, sigortaların ucuzluğunu/pahalılığını söz konusu etmiyorum, insanımızın kafasındaki kanaatin isabetli olmadığı üzerinde duruyorum.

Artık, tarih boyunca başka ülkelere giden, sonra da orasını yurt tutan müslüman göçmenler gibi yapmalı. Onlar, bulundukları yerleri vatan haline getirmek için her şeyi yaptılar. Sosyal kurumlar; mescitler, vakıflar, hizmet binaları ve kabristanlar kurdular. Öldükleri zaman da cenâzelerini bulundukla­rı yerlere defnettiler. O kabristanlar şimdi müslümanların elinde o beldelere ait tapu senedi gibi duruyor.

Kabristanlar da müslümanlara ait bir değerdir, kurumdur. Çünkü mezarlık, âhirete inancın belgesi, ölümü hatırlamanın simgesi, yerli oluşun/göçebelikten kurtuluşun göstergesi, o beldede yaşamanın izidir.

Madem ki müslümanlar Avrupa ülkelerini vatan tuttular, kabristanları da olsun. Cenâzeleri kendi ülkelerine götürmekten vazgeçseler, mezarlık ihtiyacı kendiliğinden ortaya çıkar.

Hüseyin K. Ece

06.06.2020

Zaandam