Genelde eğitim, özelde çocuk eğitimi, daha özelde okul öğretimi ve eğitimi çok geniş bir konu. Biz burada Hollanda camilerinde verilen eğitimle ilgili bir kaç önerede bulunmak istiyoruz.

Bu konuya veliler, kurum, hoca (egitimci) açısından bakılabilir.

1-Veliler açısından: Çocuğun velisi olan anne-baba kendilerine emânet olarak verilen cocukların bakım ve eğitiminden sorumludur. Veli müslüman ise çocuğunu iyi bir insan olarak yetiştirmek onun için bir de kulluk görevidir.

Unutmamak gerekir ki evde verilen eğitim esastır ve kalıcıdır. Eğitim kurumları ve çevre evdekini tamamlar. Çocuk evde sağlam bir eğitim alırsa, sokaktaki veya eğitim kurumlarındaki olumsuz etki en aza iner. Bu noktada “çocukların eğitimi anne babanın eğitiminden başlar” demek yanlış değildir. Zaten çocuklar öndekilerin izini takip eder.

Okullar, camiler, diğer eğitim kurumları ne kadar iyi proğram ve kaliteli eğitim verirlerse versinler evdeki eğitim ideal değilse yetersizdir. Bu bakımdan veliler çocuklarının eğitimini ciddiye almalı diyoruz.

Bununla beraber veliler, ya da veli olmaya aday gençler camilerde veya kurumlarda verilen eğitimi/dersleri de önemsemeli. Yardımcı olmalı, zorluğuna katlanmalı. Zira burada çocuklar dinini, dilini ve kültürünü öğrenirler. Bu dersler onların hayırlı evlat, sâlih kul olarak yetişmesine katkı sağlar.

2.Kurum açısından: Eğitim veren kurum’un bir eğitim programı, müfredatı olmalı. Eğitimin amaçları, şartları, prensipleri, nasıl yürütüeceği belli olmalı. Gerek organize, gerek derslerde yeni teknik imkanlar kullanılmalı.

Az çocuk olsa bile sınıf sistemi olmalı. Bundan kasıt hem yaş ve seviyeye göre ayrı sınıflar, hem de kademeli; yani 1.sınıf, 2.sınıf, 3.sınıf şeklinde.

Cami veya kurumda mutlaka bir eğitim birimi ve sorumlular olmalı. Bilindiği gibi mescitler/camiler aynı zamanda cemaat ve nesiller için bir eğitim yeridir. Öyleyse buralardaki eğitime önem verilmeli, kaliteli olmalı.

Bunun için yeterince ve uygun sınıflar, mekanlar hazırlanmalı. Sınıflarda eğitim icin gerekli malzemeler hazır olmalı.

Kurum mümkün olduğu kadar eğitim işini gönülden yapan kaliteli, pedogioji eğitimi almış eğitimciler bulmalı. Onlara yeterli ücret verilmeli.

3.Hoca/eğitimci açısından: Eğitimciler (hocalar) alanında becerikli, azimli, fedakâr olmalı, bu işi sevmeli. Güzel ahlâklı, yapıcı, affedici, sabırlı, cömert, çocukları seven, temiz, düzgün kıyafetli, pratik ve çözüm bulan, alçak gönüllü, kolaylaştırıcı, müjdeleyici, onure edici ve teşvik edici olmalı.

Çocukları/öğrencileri bir kaç açıdan ve psikolojilerini iyi tanımalı. Her çocuğa yaşına ve kapasitesine göre davranmalı. Sorun olduğu zaman bunu öfkeyle, ceza vererek değil, yapıcı bir yaklaşımla, gerekirse veli ve kurumla görüşerek hâlletmeli.

Derse bilgi, konu, malzeme, yeni şeyler açısından iyi hazırlanmalı. Dersleri ve kendisini sevdirmeli. Dersleri verimli ve canlı tutmak için elinden geleni yapmalı. Çocuklara nasıl hitap ettiğine bile dikkat etmeli. Öğretmenlik sabır ve fedakârlık isteyen bir iştir. Bunlar bir kimsede yoksa o hocalık yapmamalıdır. Zaman, mekan, şartlar ve araçlar değişse de değişmeyen bir gerçek: İnsanın beynine giden yol kalbinden geçer.  

Hatırlamak gerekir ki ders takibi zordur. Üstelik hafta sonu dersleri… Dersi, İslâmî konuları, Kur’an’ı ve içindekileri sevdirmek, onları çocuklara uygun bir dil ve üslupla aktarmak, dersleri canlı tutmak hocanın/öğretmenin ustalığığıdır.

-Bazı öneriler

-Hollanda’da günün şartlarına göre okullarda okuyan bir çocuğa hafta sonu dersleri Türkiyede yetmişli yılların metodu ve  malzemesi  ile ders verilmemeli. Cami/haftasonu dersleri ile Hollanda eğitim sistemi, metodu, malzemeleri, öğrencilere yaklaşım arasında parelellik olmalı.

-Bu derslerde de disiplin olmalı ama baskı, azarlama, kovma, ceza değil; ahenkli ders işlemeyi sağlayan bir ortam olmalı. Ödüllendirme ön plana çıkmalı. Hele sopa asla olmamalı. Becerikli bir eğitimci işini hiç ceza vermeden yapar. 

-Bu kısa süreli eğitim boyacı küpü değildir. Hemen alim veya kısa sürede iyi ahlaklı olsunlar… Ancak çocuklarımız için pek çok açıdan faydalıdır, geleceğe yatırımdır. Çünkü bu yaşlarda öğrenilenler kalıcı oluyor ve kolay kolay unutulmuyor.

-Bu bakımdan kurum sorumluları ve hocalar dikkatli olup ellerine –bir kaç saatliğine de olsa- teslim edilen çocukları kazanmaya dikkat etmeliler.

-Eğitim dili mutlaka Türkce olmalı. Çocukların Türkçesi gelişsin, ülkemiz ve oradaki zengin kültürle iletişimleri kolay olsun. Türkce kitap okumaya, okuduğunu anlamaya seviye kazansınlar. Unutmamak gerekir ki, dilini kaybeden dinini de, kimliğini de, aidiyetini de kaybeder. İmkan varsa haftada bir saat, dinî bilgiler Hollandaca da verilebilir. Böylece çocuklar İslâmî konuları Hollandaca ile de kavramış olurlar.

-Bu derslerde çocuklara iyi bir insan, ahlâklı, sabırlı, merhametli olmayı, dürüst olmayı, iyi bir kul –iyi bir müslüman- olmayı öğretmek, kimlik öğretmek, öğrenilenlerin hayattaki yerini anlatmak dinî bilgiler gibi önemlidir.

-Dinî bilgilerin anlamlarını, hikmetlerini, okuduğu Kur’an’ın ne dediğini öğretmek; Kur’an’a geçmelerden, hatim indirmekten, ezber yapmaktan, kuru bilgi depolamaktan iyidir.

-Bir çocuğun, hangi yaşta olursa olsun bu derslere az veya çok gelmesi bile faydadır. Gelecek nesillerimiz icin bu eğitim çalışmaları en iyi bir şekilde yürütülmeli.

-Peygamber (sav);“-Cennet bahçelerine uğradığınız zaman istifade ediniz” buyurdu. Onlar: “-Cennet bahçeleri nerelerdir, yâ Rasûlâllah?” diye sordular. O da; “-Oralar, ilim meclisleridir” dedi. (Tirmizî, Deavât/82 no: 3510)

Çocukların bu Cennet bahçelerinden mahrum etmeyelim.

Hüseyin K. Ece

28.09.2021

Zaandam