Değerli okuyucular, özellikle gençler!

Sevgi ve saygı olgun bir kişi için önemli bir özelliktir. Ancak Allah’a karşı sevgi ve saygı ise bambaşkadır.

İnsanlara veya başka şeylere duyulan sevgi ve saygıyla kıyas edilemez.

Din dilinde sevgi duygusu ‘muhabbet’ kelimesi ile, Allah sevgisi de ‘muhabbetullah’ şeklinde ifade edilir.

Kökü ‘hub’ olan ‘muhabbet’, ileri seviyede bir sevgidir. Kişinin iyi ve güzel bildiği şeye karşı olan meylidir.

Muhabbetin gerek insanlar arasında, gerek Allah’a karşı, gerekse dinî emir ve yasaklardın yerine getirilmesinde önemli bir rolü vardır.

Bundan dolayı Kur’an’da üzerinde durulan bir konudur.

Sevgi olmazsa, ilgi olmaz. Sevgi olmazsa sorumluluk olmaz. Sevgi olmazsa hurmet (saygı) ihtiyacı duyulmaz. Sevgi olmazsa fedakârlık, iyilik, ihsan etme, merhamet, yardım, affetme, diğergâmlık (kendine tercih etme), itibar etme, değer verme olmaz.

Kur’an’da 81 âyette ise ‘hub/sevgi’ ve bu kökten türeyen isim ve fiiller yer almaktadır.

Hub kökünden gelen ‘habîb’ sevilen kişi, dost, sevgili, meyledilen kimse; ‘ahbab’ ise çoğul olup sevilen insanlar, dostlar demektir.

Yine aynı kökten gelen ‘habbe’ tohum, tane demektir. Kur’an’da beş yerde geçmektedir. (Mesela; Bakara 2/261)

Muhabbet kelimesinin ‘habbe’ tohum ile aynı kökten gelmesi de sevginin tohum gibi üretilebilir, çoğaltılabilir, ürüne dönüştürülebilir olduğuna işarettir. Tohumlardan sonsuz bitkiler, meyveler ve yeniden tohumlar üretilebilir. Tohumlara ve onların sonuçlarına sınır konulamaycağı gibi, sevgiye de sınır çizilemez.

Hele bu sevgiye âlemlerin Rabbine karşı ise bunun sınırı yoktur.

Allah (cc) sevilmeye layık olandır. Sevginin kaynağı O olduğuna göre, O sevilir, sevilmeye layıktır.

Nitekim, Vedûd ismi bunu daha açık ifade eder. O hem sevendir, hem de ziyadesiyle sevilendir. Bunun anlamı, Allah kullarını çok sever; öyleyse kulların görevi de Rablerini çok sevmelidir. (Bakınız: Hûd, 11/90. Burûc 85/14)

Muhabbetullah; kişinin temamen Allah'a meyletmesidir. Zira insan ruhunun yücelişi en Yüce Yaratıcı ile sevgi ilgisi kurmakla gerçekleşir.

-İnsan kendi varlığını, varlığının kemâlini ve devamını sever. Tersini sevmez. Bu durum insanı Al­lah'ı sevmeye götürür. Çünkü Rabb'ını bilen, varlığının de­vam ve kemâlinin kendinden değil, Allah'tan olduğunu bilir.

-İnsan kendisi­ne, ailesine, çoluk-çocuğuna iyilik ya­pan ve ihsanda bulunanı sever. İnsana da en fazla iyiliği Allah yapmaktadır. O’nun iyilikleri sayılamaz. (Bakınız: Nahl 16/18)

-Sevmenin bir sebebi de bir fayda ummak için değil, yalnız güzel­liğinden ve kemâlinden ötürüdür. Al­lah zât ve sıfatları itibariyle güzeldir. Çirkinlik bir noksanlıktır. Noksanlık ise Allah'a yakışmaz. Dolayısıyla bu yönü itibariyle de en çok sevilmeye lâyık olan yine Allah'­tır.

Allah sevgisinde bir kaç noktanın altını çizmek gerekir:

-Bir müslüman için hiç kimsenin sevgisi Allah sevgisinden daha ileri olmamalı. Başka hiç bir şeyi Allah’tan çok sevmemeli. (Tevbe 9/24. Bakara 2/165)

-Bir müslüman için Allah’ı sevmek samimiyettir. Şehâdet kelimesini söylemek hem bir sözleşmedir hem bir iddiadır. Ancak iman; sadece şehadet kelimesini kabul etmekle olmaz, sevgi de gerekir. Sevgi; imanı olgunlaştırır. Allah sevgisi şehâdetle verilen sözdeki samimiyettir.

-Allah’ı sevmek O’nun sevdiği, razı olduğu davranışlarla  ahlâklanmaktır. Kul, sevgisiyle Allah'a itaat eder. İbâdetlerle de Allah'ın sevgisini kazanmaya çalışır.

-Allah’ı sevmek haddini bilmektir. İnsan Allah’ı bilirse, kendini bilir. Kendi küçüklüğünü bilirse, o zaman Allah’ın büyüklüğünü bilir.

-Allah’ı sevmek O´na teslim olmaktır. Kul Allah'ı, O'ndan gelecek bir nimet kar­şılığı değil; yalnızca Allah olduğu için sevmelidir. O'nu sevmenin ilk alâmeti O'na inanmak ve kayıtsız şartsız emir­lerine itaat etmektir. İsyan ile sevgi bir arada bulunamaz.

-Allah’ı sevmek imandır. İman anlamak, tanımak ve teslim olmaktır. Bu teslimiyet de teslim olunana sevgiyi doğurur. Allah sevgisi zaten sağlam iman geliştirir ve büyütür. En büyük âşıkların en güçlü imanlılar arasından çıktğına şaşmamalı.

-Allah’ı seven O’ndan korkar. Allah’ı O’na yaraşır gibi sevenler, neyi sevdiklerinin farkındadırlar. Sevgilerini ve korkularını dengede tutarlar. Müslümanlar, Allah sevgisine layık olamamaktan, bu sevginin hakkını verememekten, Allah yakacak diye değil, az sevecek diye korkarlar.

-Allah’tan, O’nun yapıp ettiklerine, uygun gördüklerine, kendisine nasip ettiklerine razı olanlar O’nu severler. (Maide, 5/119)

-Allah sevgisinin somut sonuçları olur. Mesela; Yârdan gelen başüstüne gibi; “O diyorsa doğrudur”, “O’ndan geliyorsa hoş sefa geldi”, “kahrın da hoş lütfun da hoş” diyebilmek.

-Sevgi itibar ve değer vermeyi gerektirir. Kişi sevdiğine, sevdiğine ait olan şeylere değer verir. “Seven sevdiğine itaat eder.”

-Sevgi iddiasının isbatı davranışlarda, ahlâkta görünür. Zira Allah’ı sevmek kuru bir değil, uygulamadır.

-Allah’ı seven O’na karşı sorumlu davranır. O’nun kendisini her zaman görüp gözettiğini unutmaz. (Takvalı olur).

-Allah sevgisi müslüman için kalbin gıdasıdır. “Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d, 13/28)

Hüseyin K. Ece

19.02.2023

Zaandam