Değerli okuyucular, özellikle değerli gençler!

Biz konulara, olaylara ve görüşlere bir müslüman olarak bakmaya, anlamaya, yorumlamaya çalışıyoruz. Bunun bir cok sebebi var.

1.Dinimiz İslâm haktır. Onun ilkeleri (hükümleri) de, esas almamız gerken ölçüleri de haktır. İnsanlara hak olanı, doğru olanı, faydalı olanı tavsiye (emr)eder. Bâtıl olanı, yanlış olanı, zararlı olanı da nehyeder (yasaklar).

2.Dünya görüşümüz var, kendi normlarımız var, kendi bakış açımız var. Bunların da inancımıza uygun olması gayet doğaldır.

3.İnancımız bize çok geniş bir perspektif veriyor. Her şeyi objektif değerlendirme ilkesini öğretiyor. Önyargılı olmamayı, delilsiz (kanıtsız) hüküm vermemeyi, duygusal olup haksız karar vermemeyi emrediyor.

4.Buna karşın bir konuda hüküm verirken âdil olmayı, karar verirken kesin bilgiye ve sağlam belgeye dayanmayı tavsiye ediyor.

Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ 17/36)

Yani bir konuda kesin bilgin veya delilin yoksa dedikoduyla, tahmin ile, aslı olmayan, sanal bilgilerle karar verme... Zira kulak isittiğinden, göz gördüğünden, yürek hissettiğinden verdiği karardan, ağız zihinde olanı dile getirdiği için dil konuştuğundan sorumludur.

Peygamber (sav) de şöyle dedi: "Her duyduğunu (doğru yanlış olduğuna bakmaksızın) nakletmesi (söylemesi, paylaşması) kişiye yalan olarak yeter." (S. Müslim, Mukaddime/5)

5.Görülüyor ki Kur’an ve Peygamber müslümanlara duydukları, gördükleri, düşündükleri, karar verdikleri konularda tercihlerinde dikkatli olmalarını, sorumlu davranmalarını söylüyor.

Elbette herkes duyma, görme, düşünme, karar verme yetenekleriyle yaratılıyor. Bir kişide bunlar olmazsa, ya da yeterince işlevsel değilse; o kişi için hayat zorlaşır. 

6.Ancak kişi bu yeteneklerini dikkatli kullanması gerekir. En iyisi bunlari İslâmin ‘hayırlı’, maslahat (ideal fayda), ma”ruf (akla ve dine uygun, yararlı) dediği işlerde kullanmaktır.

7.Eğer kişi bu ve benzeri yaratılıştan gelen yeteneklerini olçüsüz, ilkesiz, rastgele, işine geldiği gibi kullanırsa; kendine ve çevresine zararlı olur. Verdiği kararları ve seçimleri isabetli olmaz, ya kendi yanılır, ya başkasına haksızlık eder.

8.İnsana verilen en önemli kabiliyetlerden biri de onun seçim hakkıdir. Yani sadece parlemento seçimlerinde oy kullanma hakkı değil… Hayatın her alanında ve her şeyle ilgili… İyi ile kötü,yanlış ile doğru, faydalı ile zararlı, günah ile sevap, hak ile bâtıl, dindarlık ile dinden uzak yaşamak arasındaki tercih...

9.Kur’an, kişinin seçim hakkıyla ilgili üç tane kelime kullanıyor. Akil sahibi insanın sorumlu olabilmesi için onda bu yeteneklerin olması gerekir.

a.Meşîet. Dileme, seçme özgürlüğü. İnsan sonuna kadar özgürr değildir ama kendisiyle ilgili konularda tercih hakkı vardır. Ya da insan için ayrılmış sınırlı bir özgürlük alanı vardır. Akıllı insan bu alanda özgürlük nimetini hayırlı işlerde ve faydalı amaçlar için kullanır.

b.İrade. Dileme, isteme, seçme yeteneği. İrade Allah’ın subûtî sıfatlarındandır. O’nun iradesine “irâde-i külliye” denir. Allah (cc) bu sıfatından insanlara da bir parça verdi, veriyor. Buna da “irâde-i cüz’iyye” denir. Kişi bu yetenekle, bu serbest iradesiyle dilediği inancı, yolu, eylemi, ahlâkı, hayat tarzını seçebilir.

İnsan; en değerli yaratıktır. Çünkü akıl ve irade sahibidir. Bundan dolayı da yaptıklarından sorumludur.

c.İhtiyar. Bu da seçmedir. Yani mevcut şeyler arasından en hayırlı olanı seçmek demektir. Zira bu kelime ‘hayr’ kökündengelir. Şurada söz, fikir, eşya, tercih, görüş, inanç, eylem (amel), kişi, grup olarak iki veya daha fazla latarnatif var. Bunların arasından en faydalı, en iyi veya en hayırlı olanı seçmek ihtiyar yeteneğidir.

(Bu Türkçedeki yaşlı anlamındaki ihtiyar değildir. Türkçede yaşlılara ihtiyar deniliyor. Neden? Zira onlar yaşlandıkça seçkin, daha olgun ve daha hayırlı olurlar da ondan… Buna göre birine ‘ihtiyar’ demek; “sen yaşlısın” demek değil, “sen hayırlı bir insansın” demektir.)

10.Kişi seçme yeteneği ve izniyle istediğini seçebilir, yapabilir ama sonucuna katlanmak şartıyla... İnsan özgür iradesiyle seçip yaptığı işlerden hesap vereceğini unutmamalı...

11.Kişi bu üç harika yetenek ile yaşar. Ancak bunları yerinde, akıllıca, faydalı, hayırlı işlerde (amellerde) kullanmalı. Hayırsız işleri, şeyleri, kişileri  seçmek, onun dünyası ve âhireti için zararlıdır.

12.İnsan hangi ülkede yaşarsa yaşasın, o ülkeyi yönetecek kimselerin âdil, becerikli, dürüst, hayırlı,   yardımsever ve merhametli olmalarını ister. Öyleyse ona yönetici seçme hakkı veriliyorsa, böyle kişilerin yetkili olmasına yardımcı olmalıdır.

Drs. Huseyin K. Ece

10.10.2023

Zaandam