İnfakın kişisel ve sosyal boyu olan önemli bir ibadet, almak için vermek olduğu hakkında bir sohbet.

Hüseyin K. Ece

24 Mayıs 2019

Duisburg Beytü’s-Selam-İftar Proğramı

 

-Sözlükte infak

Bunun aslı ‘nefaka’ fiili, bir şeyin bitip tükenmesi, geçip gitmesi, azalması, gizlenmesi demektir. İnfak bu fiilin if’al kalıbından ‘enfeka’nın masdarıdır.  

‘Enfaka’ fiili hem geçişsiz olarak, bitmek tükenmek, fakir düşmek azalmak; hem de geçişli olarak bitirmek, tüketmek, malı harcamak, malı elden çıkarmak veya sarf etmek anlamlarına gelir.

Kur’an’da ‘infak’, yetmişe yakın âyette genel anlamda ‘harcama yapma’ manasında kullanılıyor. Gerek hayırlı işler, gerek kötü işler için harcamak olsun. 

 

-Kavram olarak infak

İnfak, dinî ve ahlâkî bir terim olarak ‘infak’ genellikle; Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla kişinin sahip olduklarından harcama yapması, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmasıdır, karşılıksız yardımlardır.

İnfak; faydalı bir şeyi ona muhtaç olanlarla paylaşmak, kişiye hangi cinsten olursa tahsis edilenin Allah’ın istediği biçimde başkalarına ulaştırılması demektir.

 İnfak, her türlü meşru ve faydalı harcamaları ifade eder. Zekâtı ve hayır yolunda harcamaları, her türlü sadakaları kapsar.

Özetle infak; Allah’ın insana verdiği imkânları yine Allah’ın kullarına vermek, bölüşmek ve paylaşmaktır.

 

-İnfak herkesin ihtiyacı, herkes infak edebilir

Toplumda hiç kimse kâmil, kendine yeterli (müstağni) değildir. Herkes bir şekilde ihtiyaç sahibidir.

Buna karşın herkesin verebileceği, paylaşabileceği, yardım edebileceği bir şeyleri vardır.

Herkes yerine göre muhtaç olduğu gibi, yerine göre de ihtiyaç karşılıyan olmalıdır.

İslâm herkesin yapabileceği yardımların hepsine ‘infak” diyor ve onu bütün mü’minlere emrediyor. Kur’an, Bekara Sûresi’nin başında, kendisinin takva sahipleri için hidâyet rehberi olduğunu söyledikten sonra,

اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ ﴿3﴾

“(takva sahipleri) ğayba iman ederler ve kendilerine rızık olarak verilenlerden infak ederler” diyor. (Bekara 2/3. Ayrıca bkz: Bekara 2/261. Enfal 8/3. Âli İmran 3/134)

 

-İnfaktla ilgili bir kaç hatırlatma

1-İnfak, Allah yolunda (fi-sebîlillah), Allah rızası için olmalı. Kur’an’da sekiz şey (amel-eylem) Allah (cc) yoluna (fi-sebîlillah’a) nisbet ediliyor. Bunlardan bir tanesi de infaktır.

 

2-İnfak yerine göre açıktan, yerine göre gizli yapılır.

اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿274﴾

“Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır…” (Bekara 2/274)

 

3-İnfak bollukta da, darlıkta da yapılır.

اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَۚ ﴿134﴾

“(O takvâ sahipleri ki), bollukta (serra) da darlıkta (darrâ) da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (Âli İmran 3/134)

 

4-Gösteriş için infak etmemek

وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪ينًا فَسَٓاءَ قَر۪ينًا ﴿38﴾

“Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve Âhiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.” (Nisâ 4/38)

 

5-İnfakı başa kakmamak

Allah (cc) malını gösteriş ya da başa kakarak harcayanları zarar ettiklerini söylüyor. İnfakın başa kakılması onu boşa çıkarır.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْاَذٰىۙ كَالَّذ۪ي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ

“Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın... ” (Bekara 2/264)

 

6-Karşılık beklemeksizin gönülden infak etmek

وَمَثَلُ الَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِ وَتَثْب۪يتًا مِنْ اَنْفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ اَصَابَهَا وَابِلٌ فَاٰتَتْ اُكُلَهَا ضِعْفَيْنِۚ فَاِنْ لَمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿265﴾

“Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Bekara 2/265)

 

7-Malın iyisinden infak etmek

 ۖ وَلَا تَيَمَّمُوا الْخَب۪يثَ مِنْهُ تُنْفِقُونَ وَلَسْتُمْ بِاٰخِذ۪ ﴿267﴾

“...Kendiniz göz kapamadan alamayacağınız adi şeyleri infak etmeye kalkışmayın…” (Bekara 2/267)

 

8-Yeteri kadar infak

İnfak eden –Kur’an’ın deyişi ile- kendisi veya bakmakla yükümlü olduklarını muhtaç edecek denli saçıp savurmamalı. (İsrâ 17/29)

وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَامًا ﴿67﴾

“(O mü’min kullar), harcadıklarında ne israf ederler ne de cimrilik; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan 25/67)

 

9-Gayr-i müslimlere infak

اِنَّمَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَاَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ اَنْ تَوَلَّوْهُمْۚ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿9﴾

Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever.” (Mümtehıne 60/8)

 

10-Ölmeden önce infak

Kur’an’ın iman edenlere şöyle çağrı yapıyor: 

وَاَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَٓا اَخَّرْتَن۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ فَاَصَّدَّقَ وَاَكُنْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿10﴾

“Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın (infak edin).” (Münâfikûn 63/10. Bir benzeri: Bekara 2/254)

 

-İnfakla ilgili bir kaç âyet

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَۙ ﴿29﴾

“Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.”  (Fâtır 35/29)

 ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ ف۪يهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌۜ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿254﴾

Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefâatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.” (Bekara 2/254)

وَاَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَٓا اَخَّرْتَن۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ فَاَصَّدَّقَ وَاَكُنْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿10﴾

Sizden birine ölüm gelip de, “Rabbim! Bana bir miktar daha süre tanısaydın da ben de hayır hasenat yapıp iyilerden olsaydım!” diyeceği (o gün) gelip çatmadan önce, size rızık olarak verdiklerimizden bir kısmını infak edin!” (Münafikun 63/10)

وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿195﴾

Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Her türlü hareketinizde güzel yapın. Çünkü Allah işini güzel yapanları (muhsinleri) sever.”  (Bekara 2/195)

İlk dönem tefsirciye göre; “kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”  ifadesinden maksat; “Allah yolunda harcamayı (infak etmeyi) terkederek veya yardımda bulunmayı önemsemeyerek kendinizi tehlikye atmayın” demektir.

﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْفِقُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّٓا اَخْرَجْنَا لَكُمْ مِنَ الْاَرْضِۖ وَلَا تَيَمَّمُوا الْخَب۪يثَ مِنْهُ تُنْفِقُونَ وَلَسْتُمْ بِاٰخِذ۪يهِ اِلَّٓا اَنْ تُغْمِضُوا ف۪يهِۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ ﴿267﴾

“Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın...” (Bekara 2/267)

Kur’an iman ile infak arasında sağlam bir bağ kuruyor. Zira infak iman etmenin gereğidir. Allah’ın kendisine verdiklerinden O’nun ‘ver’ dediği kadar, ‘falancaya ver’ dediği yerlere vermek iman borcudur. (Hadid 57/7. Ayrıca bkz: Şûrâ 42/36-39. Kasas 28/54. Secde 32/16)

Kur’an gerçek mü’minleri şöyle tanımlıyor:

اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِر۪ينَ عَلٰى مَٓا اَصَابَهُمْ وَالْمُق۪يمِي الصَّلٰوةِۙ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ ﴿35﴾

Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. (Hac 22/35)  

 

-İnfakla ilgili bir kaç hadis

Peygamber (sav) de ümmetine Allah yolunda infak etmelerini, sadaka vermelerini, ikram ve ihsanda bulunmalarını söylemiş, kendisi de bu dediklerini fiilen uygulayarak bu konuda da insanlığa örnek olmuştur.

Sizden kim, bir yarım hurma ile de olsa ateşten korunabilirse, bunu yapsın. Bunu da bulamayan, güzel ve hoş sözle korunsun. (Buhârî, Zekât/10, 9, Menâkıb/25, Edeb/34 no: 6023, Rikâk/49, 51, Tevhid/24, 36. Müslim, Zekât/66-67 no: 1016. Nesâî /63)

“Sadaka, Rabb’in öfkesini söndürür ve kişiyi kötü ölümden uzaklaştırır.” (Tirmizî, Zekât/28 no: 664)

“Sadaka, malı eksiltmez çoğaltır ve bereketlendirir.” (Müslim, Birr/69. Muvatta, Sadaka/12)

Ebû Hüreyre Rasûlullah’ın şöyle dediğini anlatıyor: “Dul ve yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihâd etmiş gibi sevap kazanır.” Râvi diyor ki, hatta Hz. Peygamber’in: “O kimse tıpkı geceleri durmadan namaz kılan, gündüzleri hiç ara vermeden oruç tutan kimse gibidir” buyurduğunu da sanıyorum. (Buhârî, Nafakât/1, Edeb/25, 26. Müslim, Zühd/41. Ayrıca bkz: Tirmizî, Birr/44. Nesâî, Zekât/78. İbni Mâce, Ticârât/1)

Peygamber (sav) de müslümanlara cömertlik işini öldükten sonraya bırakmamaları tavsiye ediyor: Bir adam gelerek Peygamber'e; Ey Allahın Elçisi; sevap açısından hangi sadaka daha büyüktür? diye sordu. O da dedi ki: "Sadakanın en iyisi bizzat kendisinin vereceği sadakadır. Sadaka sağ iken, malınız elinizde iken, istediğiniz kimseye istediğiniz kadar verdiğinizdir. Yoksa can boğaza geldikten sonra geç kalmış olursunuz. Bu falancanın, bu da falancanın diye vasiyet edersin." (Buhârî, Vesâyâ/7 no: 2748, Zekât/11 no: 1419)

“Sadaka, malı eksiltmez çoğaltır ve bereketlendirir.” (Müslim, Birr/69. Muvatta, Sadaka/12. Ayrıca bkz: Müslim, Birr/69. Tirmizî, Birr/82)

İnfak sadakadan daha geniş bir kavramdır. Hadislerde bu infakın neleri kapsadığını görmek mümkün: 

Ebû Hüreyre Rasûlullah’ın şöyle dediğini anlatıyor: “İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir.” Müslümanın hergün vermesi gereken sadaka hangisidir?

“İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” (Buhârî, Sulh/11, Cihâd/72, 128. Müslim, Zekât/56)

 Câbir İbni Abdullah’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah şöyle buyurdu: “Her meşrû ve güzel (ma’ruf) iş sadakadır.” (Buhârî, Edeb/33. Müslim, Zekât/53)

 “Allah’tan hakkıyla korkup-çekin ve hiçbir iyiliği küçümseme. Bu, su isteyen birisine kovandan su vermek veya Müslüman kardeşini güler yüzle karşılamak dahî olsa.” (Müslim, Birr/144. Tirmizî, Et’ime/30)

Gıbta edilecek kişilerden biri de cömertlerdir.” (Buhârî, Temennâ/5, Tevhid/45)

Ebû Mûsâ el-Eş’arî’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (sav) (bir keresinde): Sadaka vermek her müslümanın görevidirbuyurdu. “Sadaka verecek bir şey bulamazsa?” dediler. Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder buyurdu. “Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise?” dediler. “Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder buyurdu. “Buna da gücü yetmezse?” dediler. İyilik yapmayı tavsiye eder buyurdu. “Bunu da yapamazsa?” dediler. Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır buyurdu. (Buhârî, Zekât/30, Edeb/33. Müslim, Zekât/55

 “Bir dirhem, yüzbin dirhemi geçmiştir.” “Bu nasıl olur, ey Allah'ın Rasûlü?" diye sordular. Şu cevabı verdi: “Bir adamın iki dirhemi vardı. Bunlardan daha iyisini tasadduk etti. Diğeri ise, malının yanına varıp, malından yüzbin dirhem çıkardı ve onu tasadduk etti.” (Nesâî, Zekât/49)

 “Herhangi müslüman bir ağaç diker veya bir ekin eker de ondan bir kuş, ya da bir insan veya bir başka hayvan yiyecek olarak faydalanırsa, yenilen şey sahibi için sadaka olur.” (Buhârî ve Müslim’den, Amellerin Fazileti, s: 90)

 

-İnfak ideal iyiliğin zirvesidir

Allah (cc) şöyle buyuruyor:

لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ ﴿92﴾

Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcayıncaya kadar birr’e (iyiliğin en güzeline) eremezsiniz.” (Âl-i İmran 3/92)

Fedakârlık, başkası için vazgeçme, başkasını tercih etme her  zaman iyidir. Âyetteki “el-birr”; iyiliğin zirvesi, en üstün, en ideal iyiliktir. Ya da iyi olanın en iyisi demektir. Sevdiği şeylerden infak etmek kişiyi bu ideal iyiliğe ulaştırır.

Gerçek iyilik (birr), infak edenlerin davranışıdır.

لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ وَاٰتَى الْمَالَ عَلٰى حُبِّه۪ ذَوِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَالسَّٓائِل۪ينَ وَفِي الرِّقَابِۚ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَۚ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ وَالصَّابِر۪ينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَح۪ينَ الْبَأْسِۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُواۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ ﴿177﴾

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, Âhiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin... davranışıdır.” (Bekara 2/177)

 

-İnfak mü’mine aşağıdakileri de öğretir:

1-Mülkün asıl sahibini öğretir

İnancımıza göre mülk Allah’ındır. İnsanın benimdir dedikleri de esasen O’na aittir. İnsan, o mülk üzerinde yaşar, onu kullanır, geçimliği için harcar, sonunda o mülkün nöbetini başkasına bırakır ve âhirete gider.

 قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿26﴾

«(Resulüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin» (Âl-i İmran 3/26. Ayrıca bkz. Fâtır 34/13).

İnfak işte bu kendisine emânet edilen imkânları, mülkü, eldekileri ihtiyaç sahiplerine ulaştırma, paylaştırma sorumluluğudur.

Müslüman’ın, Allah’ın emanet olarak verdiği bu mallardan başkalarına  infakta bulunması gerekir (Nûr 24/33, Hadîd 57/7).

İnfak eden işte bu önemli gerçeği kavratır. Mala, makama, üstünlüğe sahip olma yarışlarının kişiye ve toplumlara neler yaptırdığı bilinen bir şeydir.

Mülkün Allah’a ait olduğunu bilen, ne onunla şımarır ne de onu elde etmek için başkasının hakkını yer.

Elindekini başkasıyla bölüşen kimse, mülkün asıl sahibinin kim olduğunun farkındadır.

 

2-İnfak özgürleştirir

Tutsaklığın en çirkini kişinin tutkularına esir olmasıdır. Şehvetinin (aşırı isteklerinin) tutsağı olan kimse özgür değildir.

Peygamber (s) buyuruyor ki: “Altına, gümüşe ve lükse abd/kul olan kahrolsun” (İbnu Mace, Zühd/8, 4136. Tirmizí, Zühd/42, 2375).

Zira böyle bir tutsaklık görünen bir zincire vurulmak, demir parmaklıklar arkasına atılmak gibi değildir. Bu yürekteki bukağıdır.

İnfak ahlâkı, Müslüman’ın böyle bir esarete düşmesini önler, bu tutsaklığa kurban olanları özgürlüğüne kavuşturur.

Özgürlüğü (hürriyeti) kim nasıl anlarsa anlarsın, aslında özgürlük bazılarının mahkûm olduğu tutkulara hâkim olabilme gücüdür. Ya da hırsın/tamahın esiri olmamadır. Dünyalık/eşya/servet tutkusunun yüreği tutsak almaması, şehvetin akla üstün gelmemesidir.

Zenginlik karşısında özgürlük; malın kendisine sahip olmasından kurtulup mala sahip olabilme iradesidir.

Cüneyd-i Bağdadi demiş ki : «Fakr, senin hiç bir şeye sahip olmaman değil, malın sana sahip olmasına izin vermemendir.»

 

3-Asıl mal/kazanç infak edilendir, infak gerçek yatırımdır.

Türkçe’de bir atasözü var: “Ne verirsen elinle o gider seninle” deniliyor.

Doğrudur elinle verdiğin, infak ettiğin, Allah yoluna harcadığın seninle öbür tarafa gider. Ya da bunların ecri, sevabı seninle sonsuz hayata intikal eder.

Asıl sahip olmak da zaten budur. Asıl ve en kârlı yatırım da budur.

Bir şeye gerçekten sahip olmak isteyen, o şeyi feda etmeyi, ya da o şeyden fedakârlıkta bulunmayı göze almalıdır.  

 “Veremediğin şeye sahip değilsin. Bir şey verilmez veya vazgeçilmez ise; sen o şeye değil, o şey sana sahiptir” demektir.

مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاء لِمَن نُّرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلاهَا مَذْمُوماً مَّدْحُوراً {18} وَمَنْ أَرَادَ الآخِرَةَ وَسَعَى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُوراً {19}

“Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız.

Kim de âhireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür.” (İsrâ 17/18-19)

Mülke ne kadar sahibiz?

Gerçekten sahip olduğumuz infak ettiğimizdir

Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: “Bir koyun kesmişlerdi. (belli ki koyunun bir kısmı dağıtılmıştı). Nebi (sav), ne kadar kaldığını sordu. Hz. Aişe, “Bir kolundan başka bir şey kalmadı” dedi. Allah’ın Rasûlü, “Demek ki, kolundan başka hepsi kalmış” buyurdu. (Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme/33)

 

4-Cimrilikten kurtarır

Cömertliğin güzelliği ve faydaları, cimriliğin çirkinliği ve zararı anlatılamayacak kadar çoktur. Allah (c) cömertleri sever, cimrilikten ve cimrilerden razı değildir.

Cimrilik hayırlı değildir. (Âl-i İmran 3/180)

İnfak bilinci, kişiyi aşırı hırstan koruduğu gibi cimrilikten de korur. Sahip olduğu imkanı çekinmeden, gönül rızasıyla başkasına sunan, içindeki eşyaya olan bağımlılığı kırmış, yüreğini esir almak isteyen servet tutkusunu gemlemiş demektir.

 

5-Kanaatkâr eder, zenginleştirir

İnsan mala, şan ve şöhrete karşı düşkün olan bir varlıktır. Üstelik bu arzunun da sonu yoktur.

Kanaat; kişinin azla yetinip elindekine razı olması, başkalarının elindeki şeylere göz dikmemesi, hırs, tamah ve açgözlülüğe düşmemesidir.

İslâm’da kanaatkârlığın önemi vurgulanırken, dünyaya ve mala karşı aşırı düşkünlük de yerilmiştir (Âl-i İmran 3/185, En’am 6/32, Ankebût 29/64).

Peygamber (s) şöyle dua ederdi: “Allahım! Korkmayan kalpten, kabul olunmayan duadan, doymak bilmeyen nefisten, faydası olmayan ilimden sana sığınırım” (Tirmizî, Daavât, 69).

"...Kanaatkâr ol ki, insanların Allah'a en çok şükredeni olasın" (İbnu Mâce, Zühd, 24).

Bazı kaynaklarda hadis olarak geçen “Kanaat, tükenmeyen bir hazinedir.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, II, 151) sözde kanaatın önemini vurguluyor.

“Gerçek zenginlik, mal çokluğu ile değil, gönül tokluğu iledir” (Buhârî, Rikak, 15; Müslim, Zekât, 130)

 

6-Şükretmeyi öğretir

وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ ﴿7﴾

"Hatırlayın ki Rabb’iniz size ‘Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!’ diye bildirmişti" (İbrahim 14/7).

Şükretmek; ”Bulunca dağıtmak, bulamayınca sabretmek.”

“Bir nimetin kıymetini bilen, nimetin sahibini de bilir. Sonra da elindeki emânet nimeti, nimeti Veren’in istediği gibi dağıtır, verir, bölüşür. Bu da ilâhi ikramlara, iyiliklere, lütuflara şükretmektir.   

İnfak ahlâkı müslümana şükretmeyi hatırlatır, öğretir.

 

7-Helâlden kazanmayı öğretir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْفِقُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّٓا اَخْرَجْنَا لَكُمْ مِنَ الْاَرْضِۖ وَلَا تَيَمَّمُوا  ...﴿267﴾

“Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın…” (Bakara 2/267)

Bu şu demektir: Allah (c) ancak helâl olan mallardan/dünyalıklardan verilenleri kabul eder. Haram mal ile yapılan iyilik hayır olmadığı gibi, haram servetten sadaka da verilmez.

Aşırı hırsa sahibi kişiler hem doymazlar, tatmin olmazlar, hem de helal yoldan kazanma titizliğini azaltırlar.

İnfak ibadetini yerine getirmek isteyen müslüman, ister istemez helâlden kazanmaya aşırı derecede titiz olmak zorundadır.

        

8-İnfak nifaka düşmeyi önler

‘İnfak’ ile ‘nifak’ aynı köktendir. İnfak iki dünyalılığı, nifak iki yüzlülüğü ifade ettiği için kökleri yanıdır. Bununla beraber tek dünyası olanın iki yüzü olur. İşte bu yüzden bu ikisi kavramsal açıdan bir zıtlık içerirler ve Kur’an’da ‘infak’ nifak’ın panzehiri olarak sunulur (İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, 2/879).

İnfak eden müslüman, iki dünyalı olduğunun farkındadır. Bu dünyada ektiğini, yarın biçeceğinin şuurundadır. Burada verdiğinin, yarın kat kat kendisine geri döneceği bilinci ile, bölüşür, verir, yedirir ve içirir.

 

9-İnfak yakınlaştırır

Çocukların velisi öncelikle onların ebeveynleridir. Veliler kendi çocuklarına sevgi ve yardım bakımından en yakın olanlardır. Anne-babaların infaklarının en güzeli, çoluk çocuklarına harcadıklarıdır.

Bu harcama (nafaka verme) sorumluluğu akrabalar arasındaki yakınlığı pekiştirir.

Birinden iyilik ve yardım gören -eğer nankör değilse- onun değerini bilir. Kendisine iyilik edene teşekkür eder, minnet duyar. Böylece yardımlaşanlar arasında bir yakınlık, bir ülfet ve bir dostluk meydana gelir.

Kadir bilenler ekmek yedikleri kapıya, iyilik gördükleri insana ihanet etmezler. Kahvenin kırk yıl hatırı olması budur.

 

10-İnfak tedavi eder

İnfak, fakirliğin, âcizliğin, imkânsızlığın açtığı yaraları tedavi eder.

İnfak, yabancı kalışın, ilgisizliğin, bir kenara itilmişliğin sebep olduğu yaraları iyileştirir.

İnfak, bencilliğin, cimriliğin, neme lazımcılığın sebep olduğu yabancılaşmayı azaltır.

 

11-Nimetlerin artmasını sağlar

İnfak edenin malı, imkânı, serveti azalmaz. Parmak hesabı yapanlar eldekinin, verilince onun azaldığını zannederler.

Allah (c) kendi rızası için malını harcayanların imkânlarını kat kat artırır (Bakara 2/245,261).

قُلْ اِنَّ رَبّ۪ي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ وَمَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُۚ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ ﴿39﴾

"… Sarfettiğiniz her hangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar" (Sebe' 34/39).

İnfak edilen mal yedi başakta yedi yüz dâne veren tohum gibidir (Bakara 2/261).

 

12-Hayatın fani olduğunu öğretir

Bir kimse elindekinden vazgeçebiliyor, Allah yolunda harcayabiliyorsa, başkalarıyla bölüşebiliyorsa, o hayatın, eldekilerin, imkanların fani (geçici) olduğunu da anlamış demektir. Öyleyse bu fani şeylere takılıp kalmanın, ahireti unutmanın akıllılık olmadığını idrak eder.

Cimriler, inkarcılar mallarından hiç ayrılmayacaklarını zannederler.

وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍۙ ﴿1﴾ اَلَّذ۪ي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُۙ ﴿2﴾ يَحْسَبُ اَنَّ مَالَهُٓ اَخْلَدَهُۚ ﴿3﴾  (Hümeze 104/1-3)

 

13-Yardım almayı hak ettirir

Her insan bir açıdan ihtiyaç sahibidir. Hiç kimse mutlak anlamda zengin, kendine yeterli, mükemmel değildir.

Bu eksikliğinin farkında olan müslüman, ihtiyaç duyduğu zaman yardım alabilmek için, öncelikle kendisi gücü yettiği kadar elindeki nimetlerden infak eder.

Elindekini başkasıyla bölüşemeyen katı yürekli birisi, yarın kendisi muhtaç duruma düştüğü zaman yardımı hak etmez.

Allah yolunda infak edenler, hem bu dünyada hem de Kıyâmette ilâhi yardımı hak ederler.

Demek ki infak, almak için verebilmektir.