Kadr Gecesi ve hatırlattıkları hakkında bir sohbet

Hüseyin K. Ece

8 Mayıs 2021

26 Ramazan 1442

Zaandam Ayasofya Camisi

 

 

Ramazan hakkında:

“Olundu âleme müjde 

Getirir âlemi vecde

Ağaçlar ediyor secde 

Mübârek Kadr gecesi

 

Cümle âlem mesrûr olur

Hep günahlar mağfûr olur

Cümle yer gök pürnûr olur

Mübârek Kadr gecesi.”

“Bil kadrini zîrâ ki bu şehrin şeb-i Kadr’i /

Bîşek sebeb-i mağfiret-i âlemiyandır” Enderunlu Vâsıf (Uzun, M. İ. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/125-127)

 

-Kadr kelimesi

Türkçe’de her ne kadar ‘kadir’ denilse de bu Kur’an’da “Leyletü’l-kadr-Kadr Gecesi” şeklindedir.

Leyletü’l-kadr... İki kelimelik bir isim tamlaması... Leyl gece demektir.

Kadr (kudret) kavramı Kur’an’da 100’den fazla yerde isim ve fiil olarak geçer. Çoğunda Allah’a nisbet edilmiştir.

Bunun fiili güç yetirmek, planlamak, bir şeyin şeklini ve niteliğini belirlemek, kıymetini bilmek demektir.

Dolaysıyla, kadr; şeref (kadru kıymet), takdîr, hüküm, güç, yücelik gibi anlamlara gelir.

“Allah her şeye bir kadr-ölçü koydu...” (Talak 65/3. Kamer 54/49)

“Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler.” (Zümer 39/67)

Bu kökten gelen kudret; güç, kuvvet

el-Kâdir ve el-Kadîr veya el-Muktedir; Allah’ın ismi olarak her şeye kadir olan, sonsuz güçlü, kendisinde acizliğin olmadığı Allah demektir.

takdîr, bir şeyin miktarını açıklamak, ölçüsünü belirlemek,

“Biz ölçü koyduk (takdir ettik), Biz ne güzel ölçü koyanız.” (Mürselât 23)

“Aranızda ölümü takdir eden O’dur.” (Vakıa 56/60. Ayrıca bkz: Müzemmil 73/20. Abese 80/19. Müdessir 74/18-19)

Allah her şeyi amacına uygun bir şekilde yarattı, yaratıyor (takdir ettti, ediyor), fıtratını belirleyip hedefine/görevine ya da işlevine doğru yöneltti, yöneltiyor. (A‘lâ 87/2-3)

iktidar; bir hükmü uygulamaya güç yetmek, güçlü, yetkili olmak, (Müktedir, bunnları yapabilen demektir.) (Enbiyâ 21/87. Rum 30/37. el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 595)

Buna göre Leyletü’l-kadr; kudretli, şerefli, hüküm, kadru kıymet gecesi demek olur. Zira Allah Kur’an’ı bu gece indirmeyi takdîr etti, onda da emir ve yasakların neler olduğuna hükmetti.

 

-Kader nedir?

Aynı kökten gelen bir de kader kelimesi var.

Kader de kadr’e benzer. Bunun Kur’an’da “ölçü, miktar, takdir ve güç” anlamlarında kullanıldığını görüyoruz.

Terim olarak kader; “Allah’ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilip belirlemesidir, takdir etmesi, bir ölçüyle yaratması” demektir. (Yavuz, Y. Ş. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/58)

“Allah’ın buyruğu” düzenlenmiş bir kaderdir. (Ahzâb 33/38)

O’nun katında her şeyin bir planı (mikdâr) vardır. (Ra‘d 13/8) 

Her şeyin hazineleri O’nun nezdindedir. O her şeyi belli bir ölçüye (kadere) göre indirir. (Hicr 15/21)

O her şeyi bir kaderle (bir plana göre) yarattı, yaratıyor. (Kamer 54/49)

O yağmuru bir kaderle (ölçüyle) indirir. (Zuhruf 43/11)  

 

-Kadr Gecesi

Leylatül-kadr Kur’an’ın inmeye başladığı gece. 97. sûrenin adı da Kadr Sûresidir. Bu sûre Leyletü’l-kadr’in fazileti hakkında inzâl oldu.

Sûre Kadr Gecesinin bin aydan hayırlı olduğunu söylüyor. Bunu herkes bilir. Zira çok duyulan bir hakikat.

Ancak yine de “neyin bin aydan hayırlı olduğu” konusunda farklı görüşler. Bazı tefsicilere göre hayırlı olan bu gecede yapılan amellerdir. Bin ay ise içinde Kadr Gecesinin olmadığı diğer aylardır.

Bazılarına göre ise bin aydan hayırlı olan bu gecede yapılan ibadetler değil, gecenin kendisidir. (Taberî, İbni Cerir. Câmu’l-Beyân, 12/653)

Zira âyet bunu açıkça söylüyor. Bize göre de doğrusu bu görüştür. Zira amellere/ibadetlere ne kadar sevap verileceği âyetlerde ve hadislerde ayrıca belirtiliyor.

Ya da Kur’an ile geçirilen zaman, ömür, içinde Kur’an olmayan bin aydan hayırlıdır.

Bin rakamının genel bir rakam ve ‘hayr’ gibi çoğaltmayı anlatan isimden sonra gelmesinden hareketle, bu sayının çokluktan kinâye olduğu da söylendi. (Mevdûdî, 7/187. Maturidî, Te’vîlâtü’l-Ḳurʾân’dan nak. Özervarlı, M. S. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/124-125)

Buna benzer, bir âyette bin yıla tekabül eden (Secde 32/5), bir âyette de ellibin yıla tekâbül eden (Meâric 70/4) ‘yevm-gün’den bahsediliyor. Dolaysıyla Kadr Sûresindeki bin yıl çokluktan kinâye olabilir.

 

-Kadr Gecesi ne zaman

Kur’an’ın Kadr gecesinde, Ramazan ayında

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ

(Bekara 2/185)

ve bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı mübarek bir gecede

حٰمٓۜ ﴿1﴾ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ ﴿2﴾ اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ ﴿3﴾ ف۪يهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَك۪يمٍۜ ﴿4﴾

(Duhân 44/3-4) indirilmeye başlandığı âyetle sabit. Sadece Ramazanın hangi günü olduğu belirsiz.

Ancak bu gecenin daha çok Ramazanın son on günündeki tekli gecelerde aranması gerektiğini söyleyen hadisler bir ipucu veriyor.

Aişe (r.anha) Peygamber’in şöyle dediğini nakletti: “Kadr gecesini Ramazanın son on gününde, tekli gecelerde arayın.” (Buhârî, F. Leyleti’l-Kadr/3 no: 2017, 2019-2020. Tirmizî’de “tekli geceler” ifadesi yok, Savm/72 no: 792. Muvatta, İ’tikâf/7. Müslim, Sıyâm/205-220)

Bazı hadislerde Ramazan’ın 27. gün öne çıksa da bu rivâyetler ihtilaflı olduğu için kesin değil deniliyor. (Müslim, Müsâfirîn/25(179-180) no: 1785-1786, Sıyâm/40(220-221) no: 2777-2778. Ebû Dâvûd, Ramażân/2, 6 no: 1378, 1386. Tirmizî, Savm/72 no: 793) 

Rasûlüllah (sav) Medine dışında değilse, Ramazanın son on günü başladığında dünyalık işleri bırakır ve i’tikafa girerdi.

Abdullah b. Ömer anlattı: “Rasulüllah Ramazanın son on gününde i’tikafa girerdi.) Buhârî, İ’tikâf/1 no: 2025. Müslim, İ’tikâf/2(2) no: 2781. Bir benzeri: Buhârî, İ’tikâf/14 no: 2041)

Aişe (r. anhâ) anlattı: “Rasûlullâh vefat edinceye kadar Ramazanın son on gününde i’tikâfa girerdi. Onun vefatından sonra da eşleri bunu devam ettirdiler.” (Buhârî, İ’tikâf/1 no: 2026. Müslim, İ’tikâf/2(3-5) no: 2782-2784. Ebû Dâvûd, Sıyâm/77 no: 2461. Bir benzeri: Tirmizî, Savm/71 no: 790. Nesâî, Mesâcid/18 no: 710. İbn Mâce, Sıyâm/59 no: 1771)

Bazı rivâyetlerde Rasûlüllah’ın Kadr Gecesinin vaktini haber vermeye teşebbüs ettiği, ancak o sırada bir konuda anlaşmazlığa düşen iki sahâbînin Rasûlullah’a başvurması üzerine buna fırsat bulamadığı, daha sonra da konunun zihninden silindiği geçiyor. (Buhârî, F. Leyleti’l-Ḳadr/4 no: 2023. Müslim, Sıyâm/40(217) no: 2774. Dârimî, Savm/56) (Uzun, M. İ. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/125-127)

Ebû Saîd el-Hudrî (ra) ise şöyle anlattı: “Biz Resûlullâh ile birlikte Ramazanın orta on gününde i’tikâfa girmiştik, yirminci günün sabahı olunca eşyalarımızı (evlerimize) taşıdık. Rasûlullâh (bir hutbe irad etti ve) sonra şunları söyledi: “İ’tikâfa girmiş olanlar, tekrar i’tikâf mahallerine dönsünler. Zira bu gece bana Kadr Gecesinin hangi gece olduğu gösterilmişti; fakat sonra unutturuldu. Siz onu son on günde ve tek gecelerde arayın.” (Buhârî, İ’tikâf/1,9,13 no: 2027, 2036, 2040. Bir benzeri: F. Leyleti’l-Kadr/2-3 no: 2015-2016. Müslim, Sıyâm/40(213) no. 2769)

Kadr Gecesinin vaktinin kesin olmaması, müslümanların sadece o geceyi ihya etmelerini önlemek, Ramazan’ın son on gününü ibadet şuuruyla geçirmelerini sağlamak amacına yönelik olmalı.

 

-Kadr Gecesinin önemi

“Allah’ın insanlara peygamberler vasıtasıyla son hitabı ve nihaî mesajı olan Kur’an’ı indirmesi insanlığın hidayetinde bir dönüm noktası teşkil ettiği için bu olayın gerçekleştiği gece özel bir anlam taşır.

Kadr gecesinin önemine işaret eden bir hadiste, önceki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına karşılık müslümanlara Kadr Gecesinin verildiği belirtilir. (Muvatta, İ’tikâf/15)

Kadr sûresinde bildirildiğine göre bu gecede Allah’ın izniyle melekler ve Cebrâil yeryüzüne iner ve gece boyunca yeryüzüne barış ve esenlik hâkim olur.” (Özervarlı, M. S. TDV İslam Ansiklopedisi, 24/124-125)

Ebu Hureyre Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan’ı değerlendirirse onun geçmiş günahları bağışlanır. Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Kadr gecesini ihya ederse onun da geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, F.  leyleti’l-kadr/1 no: 2014, Savm/6 no: 1901)

Ebu Hureyre Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Kadr gecesini ihya ederse onun da geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, İman/25,27 no: 35, 38)

Kadr Gecesinde şu duayı çok yapabiliriz.

Aişe (r.anha) Rasûlullâh'a: “Ey Allah’ın elçisi! Kadr Gecesinin hangi gece olduğunu anlarsam o gece nasıl dua edeyim?” diye sorunca Rasûlullâh “şöyle dua edersin” diyerek şu duayı öğretmiştir:

“Allâhümme inneke afuvvun tuhibbu’l-afve fa’fu annî: Allahım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de affet.” (Tirmizî, Daavât/84 no: 3513. İbn Mâce, Dua/5 no: 3850. Ahmed b. Hanbel, 1/419, 438, 6/171, 182, 183, 208, 258)

Kadr Gecesi özel ibadet, dua, mahya ve özel merasimleriyle Osmanlı toplumunda zengin bir gelenek ve edebiyat meydana getirmiş. Bu geceye “leyle-i Kadr, şeb-i Kadr, şâm-ı Kadr”,

gökten rahmet ve bereketin sabaha kadar yağdığını anlatmak için de “nûr-ı Kadr” dendi.

“Kadr gecesinde doğmak”, “Annesi onu Kadr gecesi doğurmuş” gibi deyimler gelişti. Bu gece doğan çocuklara Kadir ve Kadriye isimlerinin verilmesi gelenek oldu. (Uzun, M. İ. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/125-127)

 

-Kadr Gecesinde neler yapılabilir?

Bu gece çok nafile kılmalı, çok dua etmeli, zikir ve tesbih cümleleri çok söylemeli. Bunların belli bir sayıda olması gerekmez. Güç yettiği kadar olabilir.

Kur’an okumalı. Kur’an üzerine yoğunlaşmalı. Okuduğumuz yerleri anlamaya çalışmalı. Kur’an vahyinin gelmeye başlamasının ne denli önemli ve hikmetli olduğunu tefekkür etmeli. Bundan dolayı hem sevinmeli, hem de Allah’a ne kadar borçlu olduğumuzu hatırlamalı.

Kadr Gecesi bize, müslümanlığımıza, kulluğumuza, yanlış ve günahlarımıza ayna olmalı. Kur’an’nı ayna gibi önümüze koyup kendimize bakmalı, kendimizi hesaba çekmeli.

Yapılan hatalardan pişmanlık duymalı, çok çok tevbe-istiğfar etmeli, bundan sonraki ömründe aynı hataları tekrar etmemeye söz vermeli.

Rabbimiz bizi vahiyle, Kur’an ile selâma-esenliğe, barışa, selâmete davet ediyor.

وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلٰى دَارِ السَّلَامِۜ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ ﴿25﴾

“Allah (kullarını) daru’s-Selâm’a (esenlik yurduna) çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir.” (Yûnus  10/25)

Bunu Kadr Sûresinde her zaman, Kadr Gecesinde ise yeniden hatırlatıyor.

Vahyin doğum gecesi fecre kadar selâmdır, esenliktir. Kur’an’ın daveti, ona uymak, hayatı onunla inşa edip sürdürmek hem dünyada selâm-esenlik, barış, hem de Âhiret sabahında selâm-selâmet ve “dâru’s-selâm”ı, yani Cenneti hak etmektir.

Kur’an Kadr Gecesi inmeye başladı. İndiği gece fecre kadar nur, aydınlık ve esenliktir.

Müslümanın hayatına da yavaş yavaş inmeli, hayatındaki karanlıkları aydınlatmak üzere hayatını inşa etmeli. Hayatını Kur’an ile yaşayanların, yani hayatına Kur’an’ı, onun nurunu indirenlerin Âhireti fecr gibi aydınlık olacaktır.

Bir doğum gününü kutlamak önemlisi ise; öncelikle Kur'an'ın doğum gecesi kutlanmalı: Doğum günün/gecen kutlu olsun ey Kur'an!

Vahyin esenlik çağrısına cevap vermek duasıyla...

 

-Kadr Gecesi ve tesbîh namazı

Tesbîh namazı dört rekatlık bir namazdır. İçerisinde üçyüz defa "Sühhânallahi velhamdü lillâhi ve la ilâhe illallahu vellalâhu ekber" dendiği için bu adı almıştır.

Tesbîh namazının belli bir vakti yoktur. Kerâhet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bu namazı dört rek’at olarak kılmak mümkün olduğu gibi, iki rek’atın sonunda selâm vermek sûretiyle, ayrı ayrı ikişer rek’at halinde kılmak da mümkündür. (Zuhaylî, V. İslâm Fıkıh Ansiklopedisi, 2/180)

Tesbih namazı hakkında bir kaç hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Dâvûd, Said b. Said’den, o da Ebu Rafi' (r.a)'den rivayet ettiğine göre; “Rasûlüllah (sav) Abbas bin Abdulmuttalib'e şöyle demiş:

"Ey Abbas! Ey amcam! Sana vermeyeyim mi? Sana bahşetmiyeyim mi? Sana hediye etmiyeyim mi? Senin için (bir şeyler) yapmayayım mı? On şey vardır ki, eğer sen onları yaparsan Allah senin günâhlarının öncekini de, sonrakini de, eskisini de yenisini de, bilmeden yaptıklarını da kasden yaptık­larını da, küçüğünü de büyüğünü de, gizli olanı da açık olanı da bağışlar.

Bu on şey: Dört rek'at namaz kılman ki, bu namazın her rek'atında Fatiha Sûre­sini ve bir (zammı) sûre okursun. İlk rek'atında kıraatı (Kur'anı o­kumayı) bitirdiğinde daha ayakta iken şöyle dersin:

"Sübhânellahi ve'l-ham­dü lillahi ve lâ ilâhe illa'llahu vallahu ekber (Allah kendine yakışmayan her şeyden münezzehtir, hamd Allah'adır, Allah'tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür)."

Bunu onbeş kere söylersin. Sonra rükû’ya varırsın ve bu sözü rükûda iken on kere söylersin.

Sonra rükû’dan başını kaldırırsın ve bu sözü on kere söylersin. Sonra secdeye kapanırsın ve secdede iken bu sözü on kere söylersin. Sonra secdeden başını kaldırırsın ve bu sözü on kere söylersin. Sonra secde edersin ve bu sözü on kere söylersin. Sonra başını secdeden kaldırırsın ve bu sözü on kere söylersin.

Böylece bir rek'atta bu sözü yetmişbeş kere söylemiş olursun. Bunu dört rek'atta da yaparsın.

Bunu eğer her gün bir kere kılmaya güç yeti­rebilirsen yap. Eğer yapamazsan her cuma kıl. Bunu da yapamazsan her ayda bir kere kıl. Bunu da yapamazsan her sene bir kere kıl. Bunu da yapamazsan bütün ömrün boyunca bir kere kıl." (Ebû Dâvûd, K. Salat S.Tesbih no: 1297-1299. Tirmizî, Salat/350 no: 482. Hakim, S. Tatavvu 1/318) 

İbni Mace az farkla aynı hadisi kitabına almış. Onun rivâyetinde “ Bunu dört rek’atta da yaparsın”dan sonrası şöyle:  “Dört rek'atta da üç yüz kere söylemiş olursun. Günahların Alic'in kumları kadar da olsa Allah bağışlar.

Abbas (ra) dedi ki: Bunu her gün söylemeye kimin gücü yeter? O da buyurdu ki: “Her Cuma söylemeye çalış. Buna da gücün yetmezse ayda bir defa söylemeye çalış. Hatta “yılda bir defa” dedi.(İbni Mace, İ. Salat/190 no: 1386)

Ebû Dâvûd'un naklettiği bir başka rivâyete göre de Ebu’l-Evzâ şöyle söy­lemiştir:

"Resûlüllah (sav)'ın sohbetinde bulunmuş olan bir adam -bu kişinin Ab­dullah bin Amr (r.a) olduğunu söylemişlerdir- şöyle söyledi:

"Yarın bana gel, sana bir bağışta bulunayım, bir iyilik yapayım ve sana bir şey vereyim."

Ben bana bir hediye vereceğini sandım. (Gittiğimde) şöyle söyledi: "Gündüz öğle vaktini aştıktan sonra kalk ve dört rek'at namaz kıl..."

Bundan sonra yukarıdakinin benzerini zikretmiştir. Orada şöyle söylemiştir:

"Sonra -secdeden- başını kaldırınca, -bir nüshada da: "İkinci secdeden" ibaresi geçmektedir- oturduğun yerde doğrul ve on kere tesbih çekinceye (ya­ni yukarıda geçen tesbih ibaresini on kere söyleyinceye), on kere tehlil geti­rinceye (kelime-i tevhidi söyleyinceye) ve on 'kere hamd edinceye kadar kalkma. Sonra dört rek'atta (yani dört rek'atın her bir rek'atında) bunu yap." (Sonra) dedi ki:

"Eğer sen yeryüzünde olanların en çok günah sahibi olsan bile bundan dolayı günâhlarm bağışlanır."

Ben: "Peki bu namazı o vakitte kılma imkanı bulamazsam?" diye sor­dum. 0 da şöyle söyledi:

"O zaman gece veya gündüzün herhangi bir vaktinde kıl." (Ebû Dâvûd, K. Salat/S.Tesbih no: 1298)

Tesbih namazı hadisi Abbas b. Abdulmuttalib hakkında geldiği gibi, onun oğlu Fadıl, Ebi Rafiğ, Abdullah b. Amr, Abdullah b. Ömer, Ali b. Ebi Talip, Ca’fer b. Ebi Talip ve oğlu Abdullah, Ümmü Seleme ve adı zikredilmeyen Ensar’dan bir sahabe hakkında da geldiği de söylenmiş.

Hadisleri değerlendirenlerden kimisi hadisin namazdan sonra tesbih etme igili olduğunu, tesbih namazı hakkında olmadığını, kimisi bu hadislerin sağlam, kimisi zayıf demişler. Hatta uydurma diyen bile var.

http://www.huseyinece.com/makalelerim/uzun-makaleler/449-tesbih-namazi

Bazı fıkıh kitaplarında tesbih namazının olduğu, nasıl kılınacağı anlatılıyor. Dileyen tek başına kılabilir. Cemaatle kılınma adeti Osmanlılarda başlamış. Şöyle ki:

Bazılarına göre Kadr Gecesinden nasip almak için yatsı namazını  cemaatle kılmak yeterli görülmüş. Belli ki bu görüşten etkilenen padişahların selatin camilerinde yatsı ve teravih namazlarını cemaatle kılmaları zaman içerisinde Osmanlı dilinde Kadr Namazı denilen tesbih namazı kılma adetini başlattı. (Uzun, M. İ. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/125-127)

Kadr Gecesine mahsus bir namaz olmadığı gibi, tesbih namazı Kadr Gecesinde cemaatle kılınır diye de bir kural yoktur. Üstelik genel kanaate göre teravih ve yağmur duası hariç nafile namazlar cemaatle kılınmaz.

Nafile namazlarda bir sınır yok. Dileyen Kadr Gecesinde, dilediği kadar nafile, kaza namazı veya tesbîh namazı kılabilir. Dileyen Ramazan dışında da bunları yapabilir.