14 Şa’ban 1445 24 Şubat 2024

Berat Gecesi için Arapça eserlerde Şâban’ın ortasındaki gece “nısf-ı Şa’ban”, “mübarek gece”, “rahmet gecesi” mânalarına gelen kelimeler kullanılmış.

Şâbanın on beşinci gecesinde tevbe ve istiğfar eden müslümanların Allah’ın affı ile günah yükünden kurtulacağı ümidini canlandıran bu geceye Berat Gecesi denmiş, mübarek gecelerden sayılmış. Türkçe’deki bir zanlının mehkemeden kendisine isnat edilen suçtan berat almasına, iddia edilen suçtan beri olmasına benzetilmiştir.

Ancak “berat gecesi”, hırıstiyanların endüljans’ına benzemez. Yani onlar gibi kimsenin eline, “günahlarından kurtuldun, al işte belgesi” diye bir şey vermezler. 

“Latince indulgentiadan gelen (İng. ve Fr. indulgence) endüljans kelimesinin sözlük anlamı ‘bağışlama’dır. Hıristiyanlık’ta sadece Katolik kilisesine has bir terim olarak Tanrı tarafından affedilen günahların dünyevî cezalarının kilise tarafından kısmen veya tamamen bağışlanmasını ifade etmektedir.” (Harman, Ö. F. TDV İslâm Ansiklopedisi, 11/209)

 “... Peygamber (sav) Şa’ban ayındaki kadar oruçlu olduğu bir ay görmedim.” (Müslim, Sıyam/175 (34) no:2721 ) 

 Aişe’nin (r.anhâ) haber verdiğine göre Şa’ban ayı onun Ramazan’dan sonra en fazla oruç tuttuğu aydır. (İbni Mâce, Sıyam/4 no: 1649)

Bu ve benzeri hadis rivâyetlerden Rasûlüllah’ın Şa’ban ayına özel bir önemin verdiği ve mısf’-ı Şaban ile bazı tavsiyelerde, özellikle tevbe ve istiğfar edilmesini öğütlediği anlaşılıyor.

Berat Gecesi etrafında uydurulan hurafe ve abartmalarına aldanmamak gerekir.

-Berat Gecesinde şu hatırlatmalar olabili ya da bu geceyi bu bilinçle değerlendirebiliriz

Birincisi:

Berat gecesi öncelikle Ramazanın yaklaştığını haber veriyor. Az kaldı, oruç ve Kur’an ayı, en mübarek ve bereketli, en müstesna ay Şehr-i Ramazan geliyor. Gölgesi üzerimizde, yenilenme ve tezkiye ayına hazır olun, gafil olmayın. Bbu fırsatı bu sefer kaçırmayın diyor.  

İkincisi:

Şirkten, isyandan, küfürden, bâtıldan, dalâletten, gayr-i müslimlerin inanç ve tasavvurlarından, yanlışlarından ve kötü ahlaklarından,  Allah’ın ve Elçisinin “beriyiz” dediği şeylerden ne kadar beri olduğumuzu tefekkür etmeli, bu çok ciddi konuyu gözden geçirmeliyiz.

İbrahim (as), Hûd (as), Muhammed (as) gibi.

 فَلَمَّا رَاَ الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هٰذَا رَبّ۪ي هٰذَٓا اَكْبَرُۚ فَلَمَّٓا اَفَلَتْ قَالَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ ﴿78﴾  

“Güneş da batınca (kavmine dönüp), “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi. (En’am 6/74-78)

َاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ ﴿26﴾

“Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım (beriyim).” (Zuhruf 43/26. Ayrıca bkz: Hûd 11/54-55)

Allah ve Elçisi (sav) şirk koşanlardan beridir

وَاَذَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْاَكْبَرِ اَنَّ اللّٰهَ بَر۪ٓيءٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ وَرَسُولُهُۜ فَاِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ ﴿3﴾

“Hacc-ı ekber (en büyük hac) gününde Allah ve Rasûlünden insanlara bir bildiridir: Allah ve Rasûlü müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. (Ey Muhammed)! o kâfirlere elem verici bir azabı müjdele!” (Tevbe 9/3)

Üçüncüsü:

Hata ve günahlara tevbe imkanı. Tevbe elbette bir geceye, güne mahsus değildir. Tevbe yapmak için bu geceyi beklemeye, bir âlime, hele hele bir mekana gitmeye gerek yoktur...

Günah nasıl ki kul ile Allah arasında ise, tevbe de kul ile Allah arasındadır. Bu da her gün ve günün her saatinde olabilir. Belki bazı gün ve gecelerde bu artırabilir.  

Dua eden duasının kabul edileceğini, tevbe edenin tevbesinin kabul edileceğini ümit edebilir. Hepsi bu.

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ ﴿53﴾ وَاَن۪يبُٓوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ ﴿54﴾

“De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey kendi aleyhlerine olarak haddi aşan (israf eden) kullarım! Allah’ın rahmetinden asla umut kesmeyininiz. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.

Azap size gelip çatmadan önce Rabbinize yönelip O’na teslim olun; sonra kimseden yardım göremezsiniz.” (Zümer 39/53-54)

Dördüncüsü:

Bu gece bizden beri olduğunu söyleyen şeytandan/iblisten ne kadar beriyiz? Bunu da gözden geçirmemiz, onun vesveselerindeni ayrtmalarından beri olma bilincini güçlendirmemiz mümkün.

Rabbimiz onun insanları doğru yoldan saptırmak için izin aldığını da söylüyor.

“Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” (A’raf 7/16. Ayrıca bkz: İsra 17/62)

Ancak;

اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ وَك۪يلًا

“Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter.” (İsrâ 17/65. Ayrıca bkz: Nahl 16/)

Allah (cc) şeytanın insanın apaçık düşmanı olduğunu söylüyor.

اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّاۜ اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّع۪يرِۜ

 “Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.” (Fâtır 35/6. Ayrıca bkz: Yâsîn 36/60. Zuhruf 43/62)

O, zaten saptırdıklarından beri olduğunu söylüyor.

وَاِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَاِنّ۪ي جَارٌ لَكُمْۚ فَلَمَّا تَرَٓاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلٰى عَقِبَيْهِ وَقَالَ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِنْكُمْ اِنّ۪ٓي اَرٰى مَا لَا تَرَوْنَ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَۜ وَاللّٰهُ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟ ﴿48﴾

“Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: Ben sizden uzağım (beriyim), ben sizin göremediklerinizi görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı şiddetlidir, dedi.” (Enfal 8/48)

Beşincisi:

Zalimlerden beri olma bilincini güçlendirmeyi.

Allah (cc) insanları, zalimlere destek olmak için yanaşma konusunda uyarıyor:

وَلَا تَرْكَنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ اَوْلِيَٓاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ

“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” (Hud 11/113)

Altıncısı:

Acaba Hesap’tan sonra cehennemden beri olma müjdesini, yani orada ebedi beratımızı alabilecek miyiz?

Bunu tefekkür etmek, hayatın muhasebesini yapmak... Ya da orada beratı alabilmenin imkanlarını elde etmek üzere daha çok çalışmaya niyet etmek, ölüme hazır olup olmadığımızı düşünmek mümkün...

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

 “Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir.” (Âli İmran 3/185)