Su ucu bucağı görünmeyen çöl var ya
Önüne kumlardan bir serap sürse de
Her tepenin ardında ne var biliyor musun
Hangi vâhânın saklı olduğunu duydun mu
Burada yolcu yolunda bir kervan görmesen de
Yalnız başına kalan bir diken bulsan da
Ya da rüzgârda savrulan kuru bir ot
Karşına yeşil bir yaprak çıkarsa şaşırma
Ya da sıcak kumda sürünen bir yılan
Bu sonsuz sahrada ölüm var, ıssızlık var
Zannederken herkes gibi sen de
Bir tepenin ardında bir başka kuru tepe
Ve kumlarda uzayıp giden ip gibi
Kumlarda çizgiler,
Tanelerden tepecikler
Yalnız sen ve feryada ramak kalan korkuların
Peşinden bir heyûla gibi koşturup dururken
Bakarsın etrafına kimse görünmez sana
Ne bir yolcu,
Ne bir dost,
Ne bir düşman
Rüzgârın esisi korkutur seni yeniden
Tıpkı ufuklarda beliren hayal gibi
Bir ara çok uzakta, seraba benzeyen
Bir ceylan görüntüsü görebilirsen
Unutursun çölü, yalnızlığı, korkuyu
Anlarsın burada da hayat var, can var
Canlara can veren var
Yüreğinin derinliğinde hissedersin
Yeşiller kuşanmış bir vâhâ var,
Anlarsın
Şu çöl var ya,
Şu ıssız, ürkütücü ve deli
Sakladığı baharı getirir sana geri
Ya da çalılar, kuru otlar, dikenler
Bir gülşen resmi sunarlar
Tepecikler, kum yığınları
ve sarı benizli ıssızlık
Dönüşür cennetten bir renge
Umutu yansıtırlar sana doğru
Sıcak bir yuvanın çatısı olur
İçeriye ışık sunan bir pencere olur
Gülümserler yürek gibi,
Bebek gibi
Bir kucak çiçek olup sana yürürler
Bir yumak ümit olup sana gelirler
O zaman ne ıssızlık kalır, ne ürperti
Kumlar kristala, çöl vâhâya dönüşür
Tereddüt yerini güvene bırakır
Yüreğine umut ve heves birikir
06.11.2014
Shiphol/Amsterdam
Hüseyin K. Ece