Seni düşündüm gülüm, gün akşama ulaştı
Göllere gölge düştü, kuş yuvasına döndü
Kapı son yolcusunu kucakladı sürurla
Uzak ufuklarda bak güneşin nuru söndü
Baba evinde şimdi, içindeki gururla
Benim içime senin olmayışın bulaştı
Seni düşündüm gülüm, âh nerede avdetin
Nerde eski günlerin bahar renkli lezzeti
Hangi dağın ardında, hangi gizli geçitte
Nerede kaldı diyor, o vefanın izzeti
Seni arayayım mı mahallede, mescitte
Vefasızlık değildir, biliyorum âdetin
Seni düşündüm gülüm, boğazımda hıçkırık
Gözlerim dolu dolu, öylesine sitemkâr
Neyleyim, ötelere dalar gider hislerim
Beklerim mevsimlerden bir gün, bir nevbahar
Korkum şu, bir gün bir bilinmeze giderim
Rengim soluk, dimağım yorgun, yüreğim kırık
Seni düşündüm gülüm, leylâyı hatırladım
Çöle düşen Mecnuna gıpta ettim gerçekten
Hayran kaldım bir sevda uğruna Medine’ye
Hicret edenlere; can-u gönülden, yürekten
Sevda bu, sorulmaz ki, kime, ne için, neye
Vuslat ile firakın farkı; bir mil, bir adım…
21.10.2015
Amsterdam-Schiphol