Durdum kilidi paslı bir kapının önünde
İn misin, cin misin sen kimsin, nesin dediler
Derdimi diyemeden kimliğimi sordular
Söyledim; duyulmuyor, ama, sesin dediler
Evim barkım adresim vardır zannediyorken
Evi adresi bırak, sen nerdesin dediler
Cevap alabilir misin feryadına, bilmeyiz
Belâlara uğramak mı, bu kesin dediler
Burda sır içinde sır, kapı arkası kapı
Burda rumuz ya Kaf’tır, ya da Yâsîn dediler
Sanmam aklın dayansın bu esrara, meçhûle
Yüreğin mâverâya hiç değmesin dediler
Bulmak istersen kızıl elmayı bu diyarda
Sabrın otuz yıl, elli yıl beklesin dediler
Burası zannettiğin dünya değil, be adam
Burada “çile çekmek” gerçek besin dediler
Bu meydanda görünmek isteyen yiğit varsa
Önce “zehirle pişmiş aşı” yesin dediler
Sonra da sınırlasın canın emellerini
Yüreğini yalnızca aşk beslesin dediler
Kovulursa, buraya layık olmadığından
Hüzün odu yesin, hem inlesin dediler
Kesmesin hiç umudu, perişan olmasın hiç
Düşünde vefâlı bir yâr beslesin dediler.
Hüseyin K. Ece
03.01.2017
Zaandam