Bir bilgeye sormuşlar; “ey bilge hayat nedir”
Demiş; “yaprak üstünde bir şebnem, ya da bir kuş,
Damla düşer, kuş uçar, sabaha çıkmaz bedir
Ya ufuktaki ışık, ya yürekteki yokuş”
Bu apaçık gerçeği unuttun mu ferâmûş
Ferâmûş, yine dalıp gittin, yine unuttun
Gündüzü akşam sarar, var mı ondan kurtuluş
Bir baksana etrafa, insan yorgun, gün yorgun
Asırlardır sırrını saklamakta her oluş
Bu sırrı sen nereden bileceksin, ferâmûş
Ferâmûş bilir misin, ne var yerin altında
Hangi dilden konuşur şu gizemli varoluş
Düşündün mü hiç, ateş neden suyun yanında
Niçin takip eder bir oluşu bir bozuluş
Hikmet mi, tesadüf mü, nedir bu hâl, ferâmûş
Ferâmûş, kabristana git, o diyarı seyret
Bak, kimdir orada bey, ağa, komutan, çavuş
Doğrudur şu söz; “hayat bir nefesten ibaret”
Meğer ölüme kardeş imiş her yerde, doğuş
Buna rağmen unutkan imiş insan; ferâmûş
Gök, yer, ağaç, su, toprak, insan; anlamsız mıdır
Kişiyi sevindiren malın kaçı kaç kuruş
Şu, gökkuşağı renkli gündüz selâmsız mıdır
Tartıda ağır, hangi eylem ve hangi duruş
Bu terâzi, aklına geliyor mu, ferâmûş
Bir sarsıntıdan sonra, bir zelzele sonrası
İnsan sorar, bu yere ne oluyor, ne olmuş
Bir çizgi imiş hayat ile ölüm arası
Biri, bir yaprak bulmuş, mektup gibi okumuş
Yaprağı okumaya ilmin var mı, ferâmûş
Hüseyin K. Ece
21.01.2022
Rotterdam