KUBA AİLELER DERSİ

Kasım 2019 – Nisan 2020

 

14.DERS  06 Mart 2020 Cuma 19.30-21.00

 

İSLÂMÎ DAVETİN MEDİNE DÖNEMİ 3

 

-Uhud’a kadar olan gelişmeler

Bedir zaferi için Medine’ye ulaştığı gün hz. Rukayye vefat etti.

Ebu Süfyan kervanıyla Mekke’ye ulaşınca Bedir hezimetinin haberi aldı. İntikam için yemin etti. Bedir’den 2,5 ay sonra 200 kişilik bir birlikle Nadiroğullarına misafir oldu. Medine’nin dış mahallelerine saldırdı. İki müslümanı öldürdü. Tarlalarını ateşe verdi.

Peygamber (sav) 50 kadar sahabeyle peşinden gitti, ama o kaçıp kurtuldu.  Erzakları un (sevik) olduğu için buna Sevik Gazvesi dendi.

Süleym ve Gatafan’ın Medine’ye saldıracakları haberi alındı. Peygamber (sav) Abdullah b. Ümmü Mektum’u vekil bırakıp 200 kişiyle onlara doğru gitti. Ama onlar kaçtılar.

Bundan bir müddet sonra bu sefer Gatafan’ın Sa’lebe ve Muharib kollarından bazılarının Züemer’de toplandıkları ve Medine’ye saldıracakları haberi geldi. Peygamber (sav) bu sefer Osman b. Affan’ı Medine’de vekil bırakarak Rebiulevvel ayında (23 Ağustos 624) 450 kişilik bir birlik ile gitti. Onlar yine çarpışmayı göze alamadılar. Dağlara kaçtılar.

Sahabeler orada üç gün kalıp döndüler. Böylece çevredeki yağmacılara güçlü bir mesaj verilmiş oldu.

(İstirahat sırasında elbisesini kuruturken kabile başkanlarından Dü’sar b. Hâris gizlice geldi, “şimdi seni benim elimden kim kurtarır” dedi Peygamber; “Allah” dedi. Adam sarsıldı ve kılıcı elinden düştü. “Şimdi seni kim kurtarabilir” deyince adam “hiç kimse” dedi. Peygamber onu öldürmedi. Adam daha sonra müslüman oldu.)

Bundan iki ay sonra. Bu sefer Bahran’da Süleym kabilesinin asker topladığı haberi alındı. Peygamber (sav) Abdullah b. Ümmü Mektum’u yerine bırakarak 300 sahabi ile harekete geçti. Onlar bunu duyunca kaçtılar. Peygamber (sav) ve sahabeler on gün sonra Medine’ye döndüler.

Sahil yolunu kullanamayan Kureyş, Irak yoluyla kervan göndermeye başladı. Bir kervan haberi gelince Peygamber (sav) Kureyş’in ekonomik gücü zayıflatmak için Zeyd b. Hârise’yi 100 kişiyle Karâde bölgesine gönderdi. Zeyd çarpışma olmadan kervana el koydu. Kılavuz Furat b. Hayyan müslüman oldu. Kervanın malları ganimet statüsüne tabi tutuldu.

 

-Uhud savaşı (3/625)

Hicretten üç yıl sonra. Ebu Süfyan’ın kervanda elde ettiği kâr savaş masrafı için kabul edildi.  O oğlu Hanzala ve akrabalarının öcünü ve Suriye kervan yolunu güvene almak istiyorlardı.

Bunun için Kinâne, Sakif ve diğerlerine elçi gönderdiler. Sonunda 2 bin paralı, bin de gönüllü topladılar. Yola çıktılar. 200 at, 6 veya 7 yüz zırhlı asker, 3 bin deve vardı.

Abbas bu durumu mektupla bildirdi.

Peygamber haberi gizli tutulmasını istese de Kureyş’in savaş hazırlığı duyuldu.

Bunun üzerine Fudale oğulları Enes ve Mu’nis’i Kureyş ordusundan haber almak üzere gönderdi. Akik vadisinde, durumu, sayıları, konak yerleri hakkında bilgi getirdiler.

Hubab b. Münzir’i de sonra gönderdi.

Peygamber  gelen haberleri değerlendirdi. Ona göre hazırlıklara başladı.

Medine’nin her tarafına nöbetçiler konuldu.

İstişare sonucu iki görüş: Ya savunma, ya dışarıda savaş.

Peygamber savunmadan yana idi. Ama Bedir’e katılamayanlar ve Hamza meydan savaşını tercih ettiler.  Karar böyle alındı.

Evine gitti. Savaş elbiselerini giydi. Ama meydan savaşı isteyenler ikna ile fikirlerini değiştirdiler. “Bir peygamber savaş etmeden giydiği zırhı çıkarmaz. Sabrederseniz, görevinizi yaparsanız zafer elde edersiniz” dedi. 

Muhtemel ki bu arada herkes hazır olma talimatını verdi. Kısa bir hazırlıktan sonra bin kişiyle Uhud’a doğru yola çıktı. Yahudilerin yardımını kabul etmedi. Küçükleri geri çevirdi.

Şeyhanda gecelediler. Bir kılavuzla Uhud dağına kestirmeden vardılar.

11 Şevval 3.

Abdullah b. Übeyy “Muhammed çoluk çocuğun ağzını dinledi” diyerek 300 adamı ile Medine’ye döndü.

Yüz zırhlı ancak vardı. Sancak Mus’ab b. Umeyr’e verildi.

Sağ sol cenahlara kumandan tayin etti.

Ayneyn tepesine veya arkasına Abdullah b. Cübeyr komutasında elli okçu görevlendirdi. “Peygamber ordusu galip gelse de, emir gelinceye kadar yerlerinden ayrılmamalarını” tembih etti.

Ebu Süfyan’nın Evs ve Hazrec’e “aramızdan çekilin” teklifi kabul edilmedi.

Mübareze yapıldı.

Talha b. Talha’yı Hz. Ali.

Osman b. Ebi Talha’yı hz. Hamza öldürdü.

Savaş başladı. Müslümanlar ilk etapta müşriklerin merkezine ulaştı, sancaktarı öldürüldü, 20 kadar ölü verdiler. Dağılmaya başladılar. Zaferi müslümanlar kazanmış görünüyordu.

Sahabeler kaçanları biraz kovaladıktan sonra eşyalarını toplamaya başladılar. Bunu gören okçular komutanı dinlemediler, yerlerini terkettiler.

Bunu gören Halid b. Velid kalan on okçuya saldırdı. Onlar çarpışarak şehid oldular. Velid müslümanlara arkadan saldırdı. Bunu göre müşrikler geri döndüler. İki ateş arasında kalan müslümanlar bozuldular, dağıldılar, çok ölü verdiler. Mus’ab ve hz. Hamza şehid oldular.

Peygamberin yanına kadar sokulan İbn Kamia onu kılıcıyla yaraladı. Miğferi kırıldı, yanağına battı. Utbe b. Ebi Vakkas taşla dudağını yaraladı. Übeyy b. Halef onu öldürmek üzere harekete geçti. Peygamber’in attığı mızrakla yaralandı.  Mekke’ye giderken öldü.

Peygamber, Ebu Âmir adlı bir müşrikin açtığı çukura düştü, dizleri yaralandı. “Peygamberine bunları yapan bir toplum nasıl felaha kavuşur. Halbuki o Peygamber onları Allah’a davet ediyor” dedi. (Vakidî, 1/244-245. İbni Hişam, 2/80. İbn Sa’d 2/45. Taberî, 2/515)

Ebu Bekr, Ömer, Ali, Ebu Dücâne, Sa’d b. Ebi Vakkas onu korudular. İbni Kamie Peygamber sanarak Mus’ab’ı öldürdü. Sancağı Ali aldı.

O hengâmede müslümanlar Peygamberin öldüğünü zannettiler.

Ka’b b. Mâlik, “Peygamber burada” diyerek haykırdı.

Peygamber Uhud dağına sığındı. Medine’den gelen bazı kadınlar hem yiyecek getirdiler, hem yaralıları tedavi ettiler.

Ebu Süfyan Uhud’a yaklaşarak “İçinizde Muhammed var mı”, Ebu Bekir var mı?, Ömer var mı” diye sordu. Cevap gelmeyince; “Demek ki hepsi öldü” Ömer ona “yalancı, saydıklarının hepsi yaşıyor” diye cevap verdi.

Ebu Süfyan; “Savaş sırayladır. Bu gün Bedir savaşına bedeldir” dedi. Ömer “ama bizim ölülerimiz Cenntette, sizin ölüleriniz Cehennemdedir” diye cevap verdi.

Ebu Süfyan putlarını övdü. Ömer ona da cevap verdi. O, “gelecek sene sizinle Bedir’de buluşalım ve savaşalım” dedi. Olur denildi.

Sonra adamlarının yanına döndü ve Mekke’ye doğru yola çıktı. Peygamber Ali veya Sa’d b. Vakkas’ı onların Medine’ye saldırıp saldırmayacaklarını öğrenmek için arkalarından gönderdi.

Müşrikler Hanzele b. Ebu Âmir dışında bütün şehitlere işkence ettiler.  Hz. Hamza’ya da. Hind Hamza’nın katili Vahşi’ye hediye verdi.

Peygamber amcasına müsle yapıldığını görünce bunun intikamını alacağını söyledi ama âyet bunu yasakladı. “Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (Nahl 16/126)

Halası Safiyye’de Uhuda geldi, kardeşini gördü. Sabredeceğini söyledi.

Uhud’da üç aşama var:

Zafer,

mağlubiyet

ve savunma.

Tam bir yenilgi değil, 70 kadar şehide rağmen. Müşrikler ganimet alamadılar, Medine’ye saldıramadılar.

Kur’an Uhud’tan bahsediyor.

“Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.” (Enfal 8/36)

Müslümanlar yara aldılar ama müşrikler de aldılar.

“Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.” (Âli İmran 3/140)

Kederin arkasından güven geldi.

“Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, «Bu işten bize ne!» diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir...” (Âli İmran 3/154)

Başınıza gelenler kendi kazandıklarınızdır.

“Onların (müşriklerin) başına (Bedir’de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud’da) sizin başınıza geldiğinde, “Bu, nereden başımıza geldi?” dediniz, öyle mi? De ki: “O (musibet), kendinizdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” (Âli İmran 3/165)

Dinden dönmek büyük kayıp.

“Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisingeriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisingeriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” (Âli İmran 3/144)

Uhud mü’

“İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi.” (Âli İmran 3/166)

 

Dersler;

İstişareye önem verilmeli,

Okçular örneği. Verilen görevi yapmak, Peygambere itaat hayr, itaatsizlik zarar getirir.

Amaç ganimet değil Allah rızası olmalı,

Gevşeklik, ümitsizlik mü’mine yakışmaz,

Allah yolunda ölenler şehittir.

Başa gelenlere sabır ve metanet.

 

-Uhud sonrası

Şehitler elbiseleriyle defnedildi. Yararlılar Medineye taşındı.

O akşam Peygamber de Medine’ye döndü.

Ertesi sabah müşriklerin Medine’ye saldıracaskları haberi geldi. Peygamber (sav) Uhud’a katılan 500 kişiyle yola çıktı. Hem saldırıyı önlemek, hem de müslümanların zayıf düşmediğini göstermek üzere.

Hamrâu’l-Esed’te 5 gün kalındı. Hamrâul-esed gazvesi dendi. Müşrikler takip edildiklerini anlayınca Mekkeye geri döndüler.

Sayıyı çok göstermek için çok ateş yakıldı.

Müttefik olan Huzaalılar (Ma’bed el-Huzaaî) Peygemberi gelip teselli etti. Sonra yola çıktı. Kureyşlileri Ravha’da yetişti. Onların Medine üzerine yürüme konusunda görüştüklerini gördü. Müslümanların Uhud’a katılmayanlarla büyük bir ordu ile geldikleri, geriye dönmelerinin tehlikeli olacağını söyledi. Onlar da Mekke’ye doğru gittiler.

Ebu Süfyan yolda karşılaştığı bir kervanla haber saldı: “Medine’ye geri döneceğiz ve sağ kalanları öldüreceğiz.” Peygamber (sav) bu haber gelince; “hasbünallahü ve ni’mel vekil” dedi.

Uhud’tan sonra Esedoğulları kabilesinin Medine’ye saldıracakları haberi geldi. Onları mütenebbi Tulayhâ b. Huveylid kışkırttı. Ebu Seleme 150 kişi ile gönderildi. Katan’da düşmanlar daha toplanmadan dağıtıldılar.

 

-Bi’ri Maûne acısı

Hicretten sonra üç yıl geçmiş. Uhud’un açtığı yaralar sarılmamışken, Bi’r-i Maûne’de sahabeler alçakça tuzağa düşüldü ve şehit edildi.[1] 

Safer 4/625. Sa’saa kabilesi başkanı Ebu Berâ Âmir b. Mâlik İslâma ilgi duyan, müslümanlara sempati ile bakan bir kimseydi. Uhud savaşından bir müddet sonra Medine’ye gelerek Peygamber’den kendilerine İslâmı öğretecek öğretmenler (mürşidler) göndermesini istedi. Peygamber (sav) genel durumun pek güvenli olmadığı gerekçesinden hareketle bu teklife sıcak bakmıyordu. Ancak Ebu Berâ gönderilecek kişilerin kendi himayesinde olacaklarını söyledi ve can güvenliğine dair garanti verdi.

Bunun üzerine Allah’ın Rasûlü çoğu Ensar’dan ve Suffe Ashabından olan kırk  eğitimli kişiyi onlara gönderdi.[2] Bu irşad grubu Maûne kuyusunun başına gelince aynı kabileden Âmir b. Tufeyl silahlı adamlarla onları pusuya düşürdüler ve hepsini şehit ettiler.[3]

Bu katliamı yapan katiller kendi geleneklerini, öteden beri arap toplumunda geçerli teâmülleri ve kabilelerarası anlaşmaları dinlemediler.

Burada gerçekte kim kazandı, kim kaybetti? Bu onlar için bir zafer miydi, bir sonun başlangıcı mı idi? (Nitekim, Peygamber (sav) bu olayın katillerine beddua etti.[4] Her biri farklı şekilde dünyalık cezalarını buldular.)[5]

Burada aslında kimin kazandığını, kimin kaybettiğini, kimin başarılı olduğunu, kimin hüsrana uğradığını bu katliamda yaşanan ilginç bir olay haber veriyor. İbni Hişam olayı şöyle anlatıyor: Bu fâcia günü baskın yapanlar arasında bulunan Cebbâr bin Sülmâ kendisini İslâm’a davet eden Âmir bin Fuheyre’ye mızrağını saplamış. Mızrak göğsünü delip geçmiş ve o bu haldeyken “Vallahi füztu-kazandım!” demişti.  Âmir b. Füheyre’nin ölmek üzere, üstelik sevinçle söylediği bu söz Cabir’i şaşkınlığa uğratmış. Bu adamı böyle sevindiren ve “kazandım” dedirten şey ne idi acaba? Bunun üzerine günlerce düşünmüş, sonunda bunun İslâmdan kaynaklandığını anlamış ve müslüman olmuş.[6]

 

-Reci’ acısı

Bu olaydan üzerinden fazla zaman geçmeden Adal ve Kare kabilelri Medine’ye gelerek kendilerine mürşid göndermesini istediler. Peygamber –öncekinden hareketle) 6 veya 10 kişi gönderdi. Mekke ile Usfan arasında Huzayl kabilesinin Rici’ suyuna vardıklarında Huzayl kabilesinin bir kolu Lihyan oğulların silahlı 100 kişi onları alıp Mekke’ye götüreceklerini söylediler. Hubeyb b. Adiyy, Abdullah b. Tarık, Zeyd b. Desinne hariç diğerleri savaşarak şehit oldular. Onları bağlayıp götürürken Abdullah bağını çözdü ve onlarla çarpışarak şehit düştü. İkisini Mekkede yakınları Bedir’de öldürülen müşriklere sattılar.

Onlar da onları işkence ederek astılar.

Ebu Süfyan ile Zeyd b. Desinne arasında geçtiği söylenen konuşma dikkat çekici: Ebu Süfyan ona demiş ki: “Zeyd, Muhammedin yanımızda senin yerinde onun boynunu vurmamaızı senin de ailenin yanında olmanı ister miydin? O da; “Vallahi ben ailemin arasında bulunurken Muhammed’e bulunduğu yerde bir dikenin bile batmasını istemem” diye cevap vermiş. Ebu Süfyan; Muhammedin arkadaşları onu sevdiği ölçüde insanlardan hiç birinin başka kimseyi sevdiğini görmedim” demiş.

Hubeyb’e dinden dönme teklif edilmiş, kabul etmemiş. İki rek’at namaz kılmasına izin verilmiş. Çarmıha gererek ok ve mızrak atarak şehit ettiler.

Âmir oğulları ve Lihyan oğulları ahde vefa göstermediler.

 

-Hicaz yahudileri ile ilişkiler (ileride)

 

-Hendek Savaşı

İsmi: Hendek kazılmasından dolayı. Hicretten 5 yıl sonra (m627)

Çeşitli gruplar bir araya gelip müslümanlara saldırdıkları için de Ahzab Gazvesi dendi. 33. Sûre: Ahzab.

Bu kelimenin aslı olan ‘Hazebe’ fiili, bir işin gelip çatması demektir. Bu da ya bir zor durumdur, ya da bir musibet sebebiyledir. Hizipleşenler, bir anlamda musibetten dolayı bir araya gelenlere benzetilmiştir. (İbni Manzur, Lisanü’l-Arab 4/102)

‘Hizip’ sözlükte; cemaat, parça, bölük, silah, belli bir görüş etrafında toplanan (topluluk) demektir. (R. Isfehânî, s: 165. Firuzâbâdî, Kâmûsu’l-Muhîd s: 73)

Hizip ayrıca; kısım, taife; bir kimsenin görüşüne ve emrine uyan özel adamları, belli bir sınıf, taraftar gibi anlamlara da gelir. 

Akrabalık bağıyla bir araya gelen topluluğa ‘hizip’ denileceği gibi, kendilerine ait bir görüşle diğerlerinden ayrılan siyasî ve itikadî topluluklara da ‘hizip-parti’ adı verilir.

Kur’an’da “hizbullah”, “hizbusseytan”olarak geciyor.

“Şeytan onların üzerinde egemenlik kurmuş ve sonunda onlara Allah’ı hatırlamayı unutturmuştur: İşte bunlar şeytanın yoldaşıdırlar (hizbü’ş-şeytan): Bakın, şeytanın yoldaşları var ya: işte onlar hüsrana uğrayacaklar.” (Mücâdile 58/19)

Hizbullah; Allah’tan yana olanlar, Allah’ın dostları, Allah’ın dininin yardımcıları...

“Ve her kim Allah’ı, O’nun Rasûlünü ve iman edenleri veli (dost ve yardımcı) edinirse; hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, hizbullah’tır (Allah taraftarı olanlardır)” (Maide 5/56)

Her ikisi hakkında da şu sitelerde daha geniş açıklama var:

http://www.huseyinece.com/vuslat-yazilari/567-islami-hareket-ve-hizbullah-kavrami

Kisa:

http://www.huseyinece.com/makalelerim/kisa-makaleler/1602-hizbue-s-seytan-seytanin-yandasi

Uzun:

http://www.huseyinece.com/makalelerim/uzun-makaleler/1605-seytandan-yana-olanlar-hizbu-s-seytan-uzun

Ben-i Kaynuka ve Ben-i Nadir anlaşmayı bozdular. Mekkeli müşriklerle işbirliği yaptılar, Peygamberi ortadan kaldırmayı planladılar.

Medine’den sürüldüler. Haybere gittiler.

Onlardan Huyey b. Ahtab ve hiristiyan Ebu Âmir 20 kisiyle Mekke’ye gittiler, onları müslümanlara saldırmaya teşvik ettiler.

Sonra Gatafan, Esed, Fezâre, Murre, Esca’ kabilelerine de gittiler, onları da kışkırttılar.

Gatafan kabilesi çıkara göre hareket ederdi. Bu sefer onlara Hayber’in bir yıllık hurmasını vadettiler.

Kinân ve Sakif de Mekkelilere destek sözü verdiler.

Buna göre bütün müşrik gruplar müslümanlara karşı birleşmiş oldular: Ahzab

Dârun-Nedve’de savas sancağı açıldı. Mekke civarından 4000 kişi topladılar. Diğer kabilelerin katılımıyle bu ordu Medine önünde 10 bine ulaştı.

Huzaa’dan biri haber getirdi. Peygamber (sav) sahabeleri ile yine istişare etti. Savunma savaşına karar verildi. Selman-i Farisî’nin teklifiyle hendek kazılması  kararlaştırıldı.

Peygamber (sav) hendek yerini bizzat keşfetti. Beni Kurayza’dan ödünç aletler alındı. 3 bin kişi görev aldı. Her on kişi kırk zir’a (52cm) yer kazdı. Toprak içeri tarafa atıldı. Bugünkü ölçülerle 5.5 km. 9 m. eninde, 4.5 m derinliğinde olduğu tahmin ediliyor.

Hendek Medine’nin saldırıya açık Kuzey, Uhud dağı tarafina kazıldı. Bir taraf hurma bahçeleri ile çevreli, diğer taraf taşlık bir alandı.

Ordu Sel’ dağı eteğine konakladı. Aileler uygun yerlere yerleştirildi.

Hizipler Medine’nin alt ve yukarısından geldiler. (Ahzab 33/10) Hendeği bilmedikleri için ona göre hazırlık yapmamışlardı. Üç karargâh kurdular. Genel komutan Ebu Sufyan b. Harb idi.

Sahabeler yaklaşık 3 bin asker, 35 atlı ile Hendek’i korumaya başladılar. Düşman saldırısı, ok yağmuru bazen müslümanlara zor anlar yaşattı. Öyle ki Peygamber bazı namazları kılamadı.

Müşrikler Hendek’i atlamayı denediler. Ama öldürüldüler.

Müşrikler etraftan destek alıyorlardı. Nitekim Huyey b. Ahtab’ın gönderdiği erzak kervanı müslümanların eline geçti.

Hendek’i aşamayacaklarını anlayınca Huyey, Ka’b b Esed’e giderek Beni Kurayza’yı Mekkelilerle birleşmeye, müslümanlara arkadan saldırmaya ikna etmeye çalıştı. Ka’b önce kabul etmedi, lakin sonunda ikna oldu.  Peygamberle yaptıkları anlaşma metnini yırttı.

Müslümanlar iki ateş arasında kaldı. Peygamber (sav) budurumu haber alınca “Hasbunallahu ve ni’mel vekil” dedi.

Zübeyr b. Avvam’ı keşif için gönderdi. Onların savaş hazırlığı yaptığı anlaşıldı. Peygamber sonra Sa’b b. Muaz’i ve Sa’d b. Ubâde’yi gönderdi. Onlar anlaşmayı yenilemeyi kabul etmediler. Üstelik gelenlere hakaret ettiler.

Peygamber tedbirleri daha da artırdı.

Gatafan reisleri Uyeyne b. Hısn ve Hâris b. Avf’a ittifaktan ayrılmaları için Medine mahsulünü vermeyi teklif etmeyi düşündü. Bunu iki Sa’d ile görüştü. Onlar: “Daha önce onlara bir hurma vermezken şimdi İslâmla şereflendikten sonra mı mallarımızı onlara vereceğiz’ dediler.

Bu arada Esca’ kabilesinin reisi Nuaym b. Mes’ud müslüman oldu. Peygamber’e geldi. Nasıl yardımcı olabileceğini sordu. “Harp hiledir” anlayışı ile Nuaym yahudi-müşrik ittifakını bozmayı başardı. 

Nuaym yahudlere gitti. Onların burada yaşadığını, Gatafan ve müşriklerin eninde sonunda geri döneceklerini, kendilerini müslümanlarla başbaşa bıracaklarını, güven için Mekkelilerden rehin istemelerini tavsiye etti. Sonra Mekkelilere giderek Kurayza oğullarının anlaşma yapmaktan pişman olduklarını, yarın onlardan öldürmek üzere rehin isteyeceklerini, vermemelerini tavsiye etti.

Plan tuttu. Ertesi gün yahudiler müşriklerden rehin istediler. Onlar vermediler. Rehin vermezseniz birlikte savaşmayız dediler. Güven sarsıldı, ittifak bozuldu.

Zilka’de ayı ve haram aylar girmek üzere idi. Mekke’de panayır zamanı gelmişti. Kureyşliler dönmeye karar verdiler. Bu sırada fırtına çıktı, karargâhlarını birbirine kattı. Kur’an buna işaret ediyor. (Ahzab 33/9)

Peygamber, Huzeyfe b. Yeman’ı Kureyş ordusuna gönderdi. Ebu Sufyan devesinin üzerinde kuşatmayı kaldırdım dediğini, fırtınanın onları perişan ettiğini rapor etti.

Ahzab Suresi 9-27 arası Hendek gazvesinden bahsediyor. Burada Allah’ın mü’minlerin sarsıldıkları bir sırada onlara yardım ettiğini, münafıkların Allah ve Peygamberin vaaadlerinin boş olduğunu söylediklerini, bir grubun Yesribliler evlerinize dönün dediklerini, bir kısmının öyle olmadığı halde, evlerimiz savunmasız deyip kaçmak istediklerini, bazılarının müşriklere yardım ettiğini, bunların da cezayı hak ettiklerini okuyoruz.

7 Şevval 5/1 Ocak 627. Medine kuşatması 23 üç günsürdü. 1 Zilka’de 5/, 24 Ocak 627.  Sahabeler 6 şehit, müşriklerden 3 ölü verdi.

Medine kuşatması başarısızlıkla sonuçlandı. Ama İslâmî davetin en zor zamanı idi. Bu bir dönüm noktası oldu. Müslümanların prestiji, morali, itibarı arttı, müşriklerin itibarı azaldı. Bu müşriklerin son hamlesi idi. Bundan sonra bir daha Medine’ye saldırmaya cesaret edemediler.

Dersler; Peygamber (sav); Mekkelilerin hazırlığını duyar duymaz gerekli tedbirleri aldı,

Kısa sürede fedakârca çalışarak, çalıştırarak gerekli savunma hazırlığı yaptı,  hendeğin projesinden kazılmasına kadar her şeyi ince detayiıa kadar düşündü ve uyguladı,

Adaletle hareket etmiş, herkese gücü ölçüsünde görev verdi,

Bu büyük tehlikeye rağmen  o ve mü’minler paniğe kapılmadılar, “Hasbunallahu ve ni’me’l-vekil” dediler,

Gatafan’a yapılması düşünülen teklife Ensarın tavrı yiğitce idi,

Bu büyük tehlike az bir can kaybı ile atlatıldı, halbuki müşrik gruplar, Mekkenin yakınından uzağından, yanlarına Hayber yahudilerini de alarak, toptan, koca bir ordu ile bu işi bitirmek üzere gelmişlerdi,

O zaman düşman saflarında olan Halid b. Velid, Amr b. As, Dirar b. Hattab daha sonra müslüman oldular,

her zaman olduğu gibiPeygamber kararları istişare ile aldı.

  

Not: Derslerde İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı adlı kitabı takip edildi. Bu notlar bu kitaptan konu sıralaması takip edilerek, kısaca veya sadece başlık olarak alınmıştır. Kitapta olmayan dersler ve notlar tarafımızdan hazırlanmıştır.

 

 

[1] Buhârî, Meğâzi/29 no: 4088. Müslim, İmâre/174 no: 1903

[2] İbni Hişam, Siyeru’n-Nebi, 3/194

[3] İbni Hişam, Siyeru’n-Nebi, 3/193-199

[4] Buhârî, Meğâzi/29 no: 4089-4091

[5] Müslim, Mesâcid/307 no: 679. Ebu Dâvud, Vitir/10 no: 1443

[6] İbn-i Hişâm, Siyeru’n-Nebi, 3/186