Yazmak; uzun, yorucu ve telaşlı bir yolculuğa çıkmak gibidir.
Bu uzun yol, aynı zamanda çetin ve ciddi bir uğraşı, hazırlık gerektiren bir çaba ve bir o kadar da insanı belli bir hedefe götüren bir güzergâhtır.
Yazmak; uzun, yorucu ve telaşlı bir yolculuğa çıkmak gibidir.
Bu uzun yol, aynı zamanda çetin ve ciddi bir uğraşı, hazırlık gerektiren bir çaba ve bir o kadar da insanı belli bir hedefe götüren bir güzergâhtır.
Kişinin kafasında ya da yüreğinde ne varsa, bunlar davranış olarak ortaya çıkar, psikolojisine etki eder, karakterini şekillendirir, tercihlerinde önemli bir etki gücüne sahiptir. İnanc veya kanaat insanın adeta hücrelerine siner. En ince noktasına kadar nüfuz eder.
Hadi bu dünyanın ebedi olduğu sanın bakalım!
‘Hayır, bu hayat bitmeyecek diyenler. Kıyamet diye bir şey yoktur, bunu ilme değil de, varsayımlara inananlar iddia ediyorlar’ diyenler...
Ölüm var ya, görmüyor musunuz?
Yıllar önce bir dergide okumuştum. İngiltere’de yapılan bir anketten bahsediyordu. Ankette İngilizlere şu soru soruluyordu:
-Bir evde bir bebek ve Romalılardan kalma antik bir heykel var. Bu evde yangın çıksa ve sizin bu bebekle heykelden birini kurtarabilme imkanınız olsa; hangisini tercih edersiniz?
Sonuç ne oldu dersiniz?
Bugün basının kamuoyu üzerinde etkisi olduğu inkâr edilemez bir gerçek. Medya faaliyetlerine bakınca bu etkinin de çoğu zaman olumsuz olduğunu söylememiz gerekir.
Denir ki basının görevi toplumu bilgilendirmek, habercilik yapmak, kamuoyunun sağlıklı haber almasını sağlamak ve benzeri işlerdir.
Acaba gerçek öyle mi?
Türkçe sözlükte tatil; Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme:
Okul, meclis, adliye vb. kuruluşların çalışmasını durdurduğu veya kapalı bulunduğu dönem.
Eğlenmek, dinlenmek amacıyla çalışmadan geçirilen süre şeklinde tarif ediliyor. (TDK Sözlüğü, 2/1427)