(Başımıza gelenlerin ya da karşılaştığımız şeylerin kaynaklarını anlatmaya devam ediyoruz)
BERAT MI BERBAT MI
Berat kelimesi Arapça’da ‘berie’ fiilinin masdarı olan ‘berâe-berâet’in Türkçeleşmiş şeklidir. Bu da sözlükte; hoşa gitmeyen şeyden kurtulmak, beri olmak, borç ve ayıptan kurtulma, temize çıkarma, iki şey arasında ilişki olmaması, kişinin bir yükümlülükten kurtulması demektir.
CİNNET Mİ CENNET Mİ
Bu iki kelimenin de aslı ‘cenne’ fiilidir. Bu da bir nesneyi duyulardan saklamak, gizlemek, aklını kaybetmek demektir. Bir şey onu, o nesneyi sakladı anlamına da gelir. Bir âyette bu anlamda geçiyor.
DOĞAL (TABİİ) AFETLERİ FARKLI OKUMAK
Tabii (doğal) âfetler bir sebebe bağlı olarak meydana gelen kainat düzeninin parçası olaylar. Deprem de öyledir. Yaratan yarattığı her şeyi takdir eder, yani kaderini (ölçüsünü) belirler ve ona bir yasa koyar. (Ra’d 13/8) Herhangi bir eşya, yani canlı cansız, hayvan insan; bütün varlıklar için bu ölçüye bağlı olarak belirlenen biçime, özelliklere, işleve ‘fıtrat’ diyoruz.
DÜNYA HAYATI ALDATICIDIR
Âhirete inanmayanlar ya da gayr-i müslimler şöyle derler:
“Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.” (Câsiye 45/24. Bir benzeri: Mü'minûn 23/37)
EBRÂR MI EŞRÂR MI
‘Ebrâr’, ‘birr’ sahibi demektir. Bu da; bir şey düzelmesi, itaat etmek, bol bol ihsan ve iyilik etmek, doğruluk demektir. (İbni Manzur, Lisanu’l-Arab, 2/58)